Anayasa değişiklik paketinin Meclis Genel Kurulu'ndaki ilk tur görüşmeleri önceki gün (28 Eylül) tamamlandı. Görüşmeler sırasında, bir madde dışında tüm maddeler üzerinde değişiklik için gerekli oy çoğunluğu sağlandı. Değişiklik için yeterli oya ulaşamayan 32. madde, ulusal kanunlar ile uluslararası anlaşmaların çatışması halinde milletlerarası anlaşmaların esas alınacağını öngörüyordu.
Gazeteci yazar Ali Sirmen, bu durumu bianet'e değerlendirirken işte bu sorulardan yola çıktı. Sirmen görüşlerini şöyle dile getirdi:
* Türkiye'nin içinde bulunduğu durum, konumu son derece açıktır. Bağlantılarını, altına imza attığı uluslar arası sözleşmeleri elinin tersiyle iterek bu durumu değiştiremez. Türkiye bir çok anlaşma imzalamıştır ve imzaladığı anlaşmaların gereğini yerine getirmek zorundadır.
* Her şeyiyle dışarının güdümünde olan Türkiye'nin şimdi 32.maddeyi reddederek uluslar arası anlaşmaların yasalardan üstün olduğunu reddetmesi mümkün değildir.
* Zaten Türkiye'nin fiilen de uluslar arası anlaşmalara başkaldırmaya hakkı yok. Herhangi bir ithalata sınırlama getirdiğinizde, bundan dolayı gelecek uluslar arası yaptırımlara, açılacak davalara karşı duracak gücünüz var mı, göreceksiniz.
* Ayrıca, bu anayasa değişikliği Türkiye'deki siyasilerin kendi iradelerinden kaynaklanmamıştır. Bizim siyasilerimizin böyle bir talebi ve girişimleri yoktu. Toplumun da böyle bir talebi olduğunu sanmıyorum. Dışarıdan size empoze edilen böyle bir değişikliği kendiniz istiyormuş gibi yapacaksınız, 'aman uslu çocuk olalım da Avrupa Birliği'ne kabul edilelim' diyeceksiniz, bu arada da uluslar arası sözleşmelerin yasalardan üstün olduğunu kabul etmeyeceksiniz. Bu mümkün değil. Uluslar arası sözleşmelerin yasalara üstün olması uluslar arası bir kuraldır. Sizin bunu kabul etmeniz, onaylamanız ya da onaylamamanız bir şey değiştirmez.
* Bu olay ciddi değil. Yani, durum vahim, siyasi tablo vahim, siyasi tablonun kahramanları vahim ama; olay ciddi değil. (BB)