“Ve geçenlerde yine evde kavga çıktı. … benim yüzümden annemi dövdü. Ve ben çok pişman oldum ve ee kendi kendime yemin ettim ne olursa olsun, ve evlenmeyi de düşünmüyorum çünkü annemin çektiği çileyi gördükçe evlenmek istemiyorum. Ee o yüzden erkeklerden çok nefret ediyorum, onlara güvenim kalmadı. Okuyacağım, gerekirse dileneceğim ama yine okuyacağım ve annemi o adama muhtaç etmeyeceğim ne olursa olsun. Evden kaçmayı çok düşündüm, sadece annemin namusu için gitmedim.”(Aydın, göç, K, Alt SED, 10. Sınıf)
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ve Nüfus Bilim Derneği "Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Konusunda İlköğretim İkinci Kademe ve Lise Öğrencilerinin Tutumu" isimli araştırma raporunu Ankara'da düzenlediği bir basın toplantısıyla açıkladı.
Nüfus Bilim Derneği Başkanı Doç. Dr. Sinan Türkyılmaz, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Temsilcisi Zahidul A. Huque ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürü İsmet Yıldız Polat da basın toplantısına katılanlar arasındaydı.
İlk akla gelen şiddet türü: Fiziksel şiddet
284 öğrenciyle görüşmeler yapıldı Araştırma Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'nün (KSGM) 2009 yılında yayınladığı "Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet" raporu verilerine dayanılarak seçilen Ankara, Aydın ve Erzurum’da gerçekleştirildi. Her ilde farklı sosyoekonomik düzeylerden altı ilköğretim ve altı lise sınıfı olmak üzere toplam 36 sınıfla görüşmeler yapılmış. Her üç ilde de devlet okullarından sınıflar seçildi. Sonuç olarak 284 öğrencinin, her okuldan bir yönetici, bir rehberlik öğretmeni ya da sınıf öğretmeninin görüşü alındı. |
Araştırmada öğrencilere aile tanımı, kadın ve erkeğin rolleri ve toplumsal cinsiyet kavramlarına ilişkin görüşleri irdelendi. Örneğin öğrencilere "kadınların gündüz ya da gece sokağa çıkması" konusunda ne düşündükleri soruluyor.
Farklı görüşler çıksa da, genel görüş kadının erkeğin izni ile sokağa çıkması gerektiği. Aydın'da 11. sınıfta okuyan, üst-orta sosyoekonomik düzeye sahip, bir kız öğrencinin cevabı şu şekilde:
"Zaten ona göre evlenirsin. Böyle geç gelen bir erkek kadına da o özgürlüğü verirse evlenirsin. Ama kadına o özgürlüğü vermiyorsa evlenemezsin. Kadın evde beklesin, koca gelsin istediği zaman. Olur mu öyle şey?"
Öğrencilere, ailede kadına yönelik şiddet tanımı ve türleri konusundaki ne düşündükleri de soruluyor: "Erkeğin kadın üzerinde güç uygulaması", "Erkeğin fiziksel gücünün olması, kadının ise fiziksel gücünün az olmasının yanı sıra narin ve duygusal yapıda olmasının bu sonucu doğuracağı..."
Erzurum'da 10. sınıfta okuyan, alt-orta sosyoekonomik düzeye sahip, bir kız öğrencinin şiddet kavramına ilişkin görüşü şöyle:
"Ya şey, şiddet hani sadece kaba hareketler işte, vurayım döveyim, bunlar değil bence, sözlü şiddet daha ağır olabilir, hani mesela bir şey olur, ona böyle iğneleyici konuşmasından o da bence, illa el kol, hareketi, işte dövdüm, vurdum onlar değil bence. Sözlü şiddet de çok fazla o da bence çok ağır."
Aydın'da 10. sınıfta okuyan, alt sosyoekonomik düzeye sahip, bir kız öğrencinin görüşü ise şu şekilde:
"Erkekle bayanın anlaşamadığı bir konu olduğu zaman, mesela erkeğin bileğine güvendiği için tokatı yapıştırır, oturur kadın yerine. Kadın bir şey yapamayacak ki."
Kadın ev içinde tanımlanıyor
Öğrencilere "cinsel şiddet" türü hakkında görüşleri sorulduğunda ise "kadını taciz ederek bakmak, laf atmak, dokunmaya ya da temas kurmaya çalışmak, tecavüz etmek" cinsel şiddet olarak sıralanıyor. Erzurum'daki öğrenciler ise ek olarak "Görücü usulü evlendirmek ve kuma getirmek de cinsel şiddete örnek sayılabilir" diyor.
"Erkeğin şiddet uyguladıktan sonra ne hissettiğine?" ilişkin bir tartışmada ise, Ankara'da 12. sınıfta okuyan, orta sosyoekonomik düzeye sahip, bir erkek öğrenci şu yanıtı veriyor:
"Ya of stres atmışım der ya da dövdükten sonra elinde çiçekle yarın kendini affettirmeye çalışır."
İlköğretim öğrencilerine "kadına yönelik şiddet sonrası" ne yapılması gerektiği soruluyor. Aydın'da 8. sınıfta okuyan, orta sosyoekonomik düzeye sahip bir erkek öğrenci şu yanıtı veriyor:
"Konuştuklarında çözüm bulamıyorlarsa artık ... polis var, kadın başvurmalı, en kötü durumda boşanmalı yani, koca boşandığında peşini bırakmıyor falan, onun için devletin koruması gerek kadını.”
Erzurum'da 6. sınıfta okuyan, orta sosyoekonomik düzeye sahip, bir erkek öğrenci ise kadına yönelik şiddetin önlenmesi için şu öneriyi sunuyor:
“Mesela mahalleler arası, mahallede bir seminer uygulanmalı. Anne baba oraya gidip bilinçlenmeliler.” Ankara ve Erzurum illerinde kadının ev dışında gelir getiren işte çalışmasının onaylanmaması baskın bir görüş olarak ortaya çıkıyor. Hakim görüş "annenin çocukları kontrol etmesi ve çocukların bakımını gerçekleştirmesi gerektiği."
Öğrencilere göre kadının sorumluluklarını yerine getirmemesi ya da erkeğin sorumlu olduğu alanlara girmesi erkeği sinirlendiriyor. Ortaya böyle bir durum çıktığı zaman ise kadına tokat atma ya da bir uyarı verilmesi normal karşılanıyor.
Erzurum'da 9. sınıfta okuyan, alt sosyoekonomik düzeye sahip, bir erkek öğrencinin görüşü şöyle:
"İşten gelince erkek mesela bazen sinirli olabilir. Karşısındakinin onu anlaması, alçakgönüllü davranması iyidir."
Bir idareci, kadına şiddeti savunuyor
Görüşülen öğretmenlerin tümü kadına yönelik aile içi şiddetin sadece fiziksel şiddetten ibaret olmadığını, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet türlerinin de bulunduğunu belirtiyor.
Ankara'da, orta sosyoekonomik düzeye sahip, bir idarecinin kadına yönelik aile içi şiddete ilişkin görüşü ise şöyle:
"Yani çok eğitimli, çok üst düzeydeki insanların aileleri içinde bile şiddetin olduğunu basından sizlerin yaptığı değerli araştırmalardan görüyoruz. Bu eğitim oranı arttıkça şiddet düşer diye bir genelleme çok geçerli olmuyor.”
Ankara'da, düşük sosyoekonomik düzeye sahip, bir kadın idareci ise kadına yönelik şiddeti kadının "hatalı" olarak gördüğü davranışlarına bağlıyor:
"Bazen bu insan da dövülür diyorsunuz, hak eden kadınlar da var. Cahil kadın susması gereken yeri bilemiyor. Gereksiz istek ve çıkışları varsa kendini eğitmeli diye düşünüyorum. Yıllarca birlikte yaşadığınız eşiniz, içini dışını öğreniyorsunuz, nerde ne tepki verir biliyorsunuz. Böyle durumlarda o anda değil daha sonra konuştuğunuzda daha makul tepkiler alıyorsunuz. Susmaktan da yana değilim hani susma sustukça sıra sana gelecek var ya. Seçimlerinizi iyi yapmalısınız. Taleplerini doğru yollarla ifade etmeyi bileceksiniz, tatminsizlikler ve isteklerin bitmeyişi de şiddete sebep olabilir. Adamın gücü varsa isteyeceksin."
Şiddet sorunu müfredata alınmalı
Araştırmanın sonuç kısmında ise öneriler şu şekilde sıralanıyor:
* Aile yapısı güçlendirilmelidir. Çünkü gençlerin ailelerini önemsedikleri görüşmelerde en fazla dile getirilen konular arasındadır. Bu yüzden gençlerin de önerilerine paralel olarak aile kurumuna başlangıcından itibaren destek sağlayacak mekanizmaların kurulması gerekmektedir.
* Toplumsal cinsiyet eşitliği geliştirilmelidir. Bu nedenle kadının statüsünün yükseltilmesine yönelik müdahalelerin güçlendirilmesi, özellikle erkekler tarafından desteklenmesinin sağlanması gerekmektedir.
* Şiddet algısı geliştirilmelidir. Gençlere şiddetin hak edilen bir davranış olmaması gerektiği, hak tabanlı bir iletişim sisteminin kurulmasının doğru olduğu öğretilmelidir. Bu da ancak iyi rol modeller ile olabilir.
* Şiddet ile mücadele sistemi güçlendirilmelidir. Gençlerin doğru ve düzenli işleyen bir sistemin içinde olduklarına inanmaları gerekmektedir. Bu nedenle de kadının şiddete daha fazla maruz kalmasını önleyecek olan sistemin güçlendirilmesi, kadının şiddet gördüğü erkekten daha fazla şiddet görmesini önleyecek şekilde koruma altına alınması, kadının bağımsız olarak yaşaması konusunda da güçlendirilmesi gerekmektedir.
* Şiddete şahit olan çocuğun aile ya da okul ortamında desteklenmesi gerekmektedir. Bu araştırmanın sınırlılıkları içinde sorunu olan ya da risk altında olan çocuklara ulaşabilmek ve onların gelecek yaşamlarında daha büyük sorunlar yaşamasını önlemek için sistematik bir hizmet sunum modelinin geliştirilmesine gereksinim olduğunu düşünülmüştür.
* Kadına yönelik aile içi şiddet konusunda okul müfredatını güçlendirecek yönde çalışmalar yapılmalıdır. (SK/ÇT)