Özgür Gündem soruşturması kapsamında tutuklu bulunan dilbilimci yazar Necmiye Alpay'ın Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği nedeniyle yargılandığı davanın ilk duruşması bugün görüldü.
Alpay’ın İstanbul Adliyesi’nde 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaptığı sözlü savunmasında davayı "İfade özgürlüğü savunusuna yönelik birer Voltaire davası" olarak tanımladı. "Hiçbir şekilde atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Bu duruşmada beraatimi istiyorum" dedi.
"Suç amacı yok"
Alpay'ın savunması şöyle:
"Gazetede herhangi propaganda ya da suç amacı yoktur. Gazetenin basın özgürlüğü için başlatılan kampanyada 24 saatliğine Genel Yayın Yönetmenliği yaptık. Farklı görüşlerden çok sayıda insan katıldı. Ben de basın ve ifade özgürlüğünü savunmak için katıldım.
"24 saatliğine yayın yönetmenliği yaptım. Gazete künyesinde adım göründü ama fiilen genel yayın yönetmeni değildim, zaten yapamazdım. Böyle bir yetkim, konumum yahut hiyerarşim yoktu ve hiçbir zaman da olmadı.
"Katıldığım toplantıda önceki günün gazetesini inceledik, görüşlerimizi söyledik, sonra da editörler ertesi günkü gazetede neler olabileceğine ilişkin önerileri sundu ve toplantı bitti.
"Ben gazetenin herhangi bir haberiyle ilgili etki ve yetki sahibi olmadım. Bu amacın ve kastın dikkate alınmasını istiyorum.
"Bu davaları ben Voltaire davası olarak görüyorum. Voltaire'in dediği gibi “Düşüncelerinize katılmıyorum ama onları ifade edebilmeniz için hayatımız vermeye hazırım”.
"Amaç yayın içeriğini değil, ifade özgürlüğünü savunmaktır. Bu Voltaire edimi, isim vermek, imza atmak gibi ifade özgürlüğünü savunmaya yöneliktir.
"Sosyalizm ifade özgürlüğü yokluğundan dolayı yıkılmıştır. Türkiye'nin Kürt sorunu biriken özgürlük yoksunluğunu getirmiştir ve bugünkü fecaat noktasına gelmiştir. Basın ve ifade özgürlüğündeki baskılar arttığında yazarlar, gazeteciler ve insan hakları savunucuları Voltaire edimlerine başvurma ihtiyacı duymuşlardır.
"Kaldı ki 24 saatliğine farklı siyasi görüşlerden birçok siyasi insan hakkı savunucusu 24 saatliğine nöbetçi olmayı kabul etmişlerdir. Çünkü bu gazetenin çalışanları nefes alamaz duruma gelmişlerdir.
"Ayrıca 5187 sayılı basın yasasının 11. Maddesinde ön görülen hiyerarşik konumu edinmiş değilim. Zira söz konusu yasanın 11. Madde hükümleri gazetedi işlenebilecek suçlarla ilgili sorumluluğun 2 kişiye ait olduğunu söylüyor. Eser sahibi belli değilse sorumlu yazı işleri sorumludur diyor. Kaldı ki 'Genel Yayın Yönetmeni' sıfatını taşıyan kişinin cezai açıdan sorumlu tutulması için gazete yönetiminde yetkili olması gerekmektedir. Şeklen yetkisi sembolik olan bir günlüğüne ifa etmiş olduğum “Genel Yayın Yönetmeni” sıfatının şartları dahi oluşmamıştır. Bizler sadece basın ve ifade özgürlüğü için böyle davrandık. Başka bir mahkemede danışman sıfatıyla bulunduğum için tutuklanmış durumdayım bunun da tezat olduğunu düşünüyorum. İkisi de ifade özgürlüğü savunusuna yönelik birer Voltaire davasıdır. Hiçbir şekilde atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Bu duruşmada beraatimi istiyorum." (EA)