Hermafroditbennesne, Öznebenkahraman ve Bennesneler...
Tahminimce, bu kelimleri ilk kez duydunuz. Neleri çağrıştırdı size?
Ağaçlar, ormanlar, dereler, denizler yoksa ütülenecek eşyalar, kazaklara basılmış kahraman erkek figürleri mi?
Hakikaten Nazan Azeri'nin resimleri ile tanışana kadar benim için de anlamı yoktu, olmazdı da. Fakat ne zaman birbirinden dikkat çeken resimleri gördüm az önce sözünü ettiğim kelimeleri kendisinden dinleme şansını yakaladım. Anladım ki hepsi de kurgulanmış kadınlık rollerine bir başkaldırı.
Nazan Azeri, sanatı sadece bir ifade biçimi değil, aynı zamanda toplumsal hafıza, kültürel kodlar ve eril sistemle bir hesaplaşma alanı olarak görüyor.
30 yılı aşkın süredir üretim yapan Azeri, sanatında kadınlık deneyimlerini, dil ve kültür eleştirilerini bir araya getiriyor.
Loft Art’ın ev sahipliği yaptığı prestij sergisi “İçimdeki Şarkılar”, sanatçının bugüne kadarki sanatsal yolculuğunu gözler önüne sererken, onun sezgisel ve eleştirel yaklaşımını da ortaya koyuyor.
Sanata Hukuktan Bir Geçiş
“Ben aslında İstanbul Hukuk mezunuyum. Belki hukuk eğitimi de bana farklı bir bakış açısı sağlamış olabilir. Ancak çocukluğumdan beri çok uyumlu olmayan, her şeyi kurcalayan bir yapım var” diyor Azeri.
13 yıl boyunca hukuk alanında çalıştıktan sonra, yaratıcılık eksikliğini hissederek Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi’ne giren Azeri, burada yeni bir sanat kariyerine adım atıyor. Akademik ve sanatsal disiplinleri birleştiren Azeri, aynı zamanda kendi sezgilerini rehber edinerek üretimlerini şekillendiriyor.
Sanatçı, yaratım sürecini şu sözlerle açıklıyor:
“Sanata başlarken tıpkı bir çocuğun oyun oynaması gibi saf bir yerden başlıyorum. Hiçbir şey düşünmüyorum, bir hedefim olmuyor. Yaptıkça şekilleniyor ve sonrasında derleyip toparlama aşamasında akıl devreye giriyor. Ancak başlangıç noktasında tamamen içgüdüsel bir süreç var.”
Kurgulanmış kadınlığa karşı sanat
Nazan Azeri’nin eserlerinin temelinde kadınlık deneyimleri ve eril düzene yönelik eleştiriler yer alıyor. Kadınların toplumsal rollerini ve tarih boyunca maruz kaldıkları baskıları irdeleyen sanatçı, bu meseleleri kendi hafızası ve toplumsal bilinçdışı üzerinden işliyor. “Dil kadın için problemli bir alan” diyor Azeri ve ekliyor:
“Dil eril bir sistem üzerine kurulu. O yüzden benim bu alanda kullanabileceğim tek araç, kendi hafızam, toplumun hafızası ve sezgilerim.”
Doğa – insan ilişkisi
Sanat tarihindeki eril sembolleri ters yüz eden Azeri, bu eleştirilerini çarpıcı imgelerle dile getiriyor.
Örneğin, “Şahmeran” isimli eserinde, anasoylu toplumların mitolojik figürlerinden ilham alarak doğa ve kadın arasındaki ilişkilere dikkat çekiyor. “Şahmeran figürü, doğanın korunması gerektiğini ve onunla kurulan ilişkinin dönüştürücü gücünü gösteriyor. Onu yok ettiğinizde, kendinizi de yok edersiniz.”
Ev Nesneleri ve Kadının Görünmezliği
Azeri’nin kadınlık üzerine yaptığı en güçlü vurgulardan biri, kadınların ev içindeki konumlarına dair. “Bennesneler” serisinde, bir kadının ütüde ya da bıçakta kendi yansımasını görmesi, onun gündelik yaşamda sıkışmışlığını ve görünmezliğini temsil ediyor. Sanatçı, bu seriyi şöyle anlatıyor:
“Bedenlerimizin düşündüğünü düşünüyorum. Sanatım, kadının bu sıkışmışlığa karşı verdiği bir refleks gibi. Gündelik hayatın içinde kadın, ev eşyalarına adeta göbek bağı ile bağlı gibi.”
Sanatçının apartman komşusu Cemile ile çalıştığı bir fotoğraf serisinde, bir kadının fırının kapağını açtığında kendi yansımasını görmesi, onun hayatın rutininde sıkıştığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Bu imgeler, kadınların toplum içinde nasıl görünmez hale geldiğini gözler önüne seriyor.
Sessizlik ve Görünmezlik: "Bir Gün" Videosu
Bir diğer önemli çalışması olan “Bir Gün” videosunda, bir kadın bebeğine yemek yedirmeye çalışır, ardından onunla dışarı çıkar ve zorla çay içirir. Ancak kadının ve bebeğin ağzı oynasa da sesleri duyulmaz. Azeri, bu sessizliği kadınların toplumdaki görünmezliğiyle ilişkilendiriyor:
“Bu video, kadının bir gününü anlatıyor. Herkes gibi var ama sesi yok, duyulmuyor.”
Futbol ve Eril Sembollerle Oyun
Azeri, eril kültürün sembollerinden biri olan futbolu sorgulayan bir başka serisiyle, sanat dünyasında fark yaratıyor.
“Hermafroditbenesne” isimli çalışmasında, futbol toplarına türban ve peçe giydirerek bu fallus simgesini dişilleştiriyor. “Futbol, tamamen erkeklerin dünyasına ait bir oyun. Fallus simgesi olan top, kale gibi dişil bir alana girince erkekler çılgına dönüyor. Ben de bu fallusu kadınsı hale getirerek eril oyunu bozuyorum” diyor sanatçı.
Sanat ve Prestij Arasında Özgürlük
Nazan Azeri, sanatını prestij kaygılarından bağımsız bir özgürlük alanı olarak görüyor. “Sanat, herhangi bir prestij için feda edilemez. Eğer bu alanınızı kaybederseniz, bir daha sanat yapamazsınız” diyen Azeri, hiçbir zaman büyük sergilerin konseptlerine göre eser üretmediğini vurguluyor. Sanat onun için, özgürlüğün ve itirazın saf bir alanı.
“İçimdeki Şarkılar”: Kadınlık ve Sanatın Kesitleri
Loft Art’ta gerçekleşen “İçimdeki Şarkılar”, Nazan Azeri’nin sanatsal yolculuğuna dair bir panorama sunuyor.
Küratörlüğünü Nergis Abıyeva’nın üstlendiği sergide, sanatçının resim, fotoğraf ve videolarından oluşan geniş bir seçki yer alıyor.
Sergi, 2021’de başladığı “Unutulmuş Zaman ve Şimdi” serisi ile önceki eserleri arasındaki bağlantıları gözler önüne seriyor.
Azeri’nin eserlerinde öne çıkan bir diğer unsur ise renk sembolizmi.
Sanat tarihindeki eril ve dişil alanları temsil eden kırmızı ve mavi renkleri ters yüz ederek yeniden yorumluyor. Giotto’dan günümüze eril bir alan olarak kullanılan mavi rengi sorgulayan Azeri, bu renk sembolizmiyle kadınlık ve eril kültür arasındaki ilişkileri eleştiriyor.
Sanata Dair Sezgisel Bir Yolculuk
Nazan Azeri’nin sanatı, çocukluğun oyun oynama özgürlüğüyle başlayan, toplumsal hafızaya meydan okuyan ve eril sistemleri sorgulayan bir direniş alanı.
“İçimdeki Şarkılar”, sanatçının sezgilerle şekillenen ama güçlü toplumsal eleştirilerle derinleşen özgün dünyasına bir pencere açıyor. Sergi, 1 Aralık’a kadar Loft Art’ta sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor.
Loft Art Hakkında
Loft Art, bağımsız sanatçılar için eserlerini sergileyebilecekleri sanat alanı yaratmak amacıyla faaliyete geçti. Sanat piyasasında fırsat eşitliği yaratmayı hedefleyen Loft Art, farklı medyumlarda işler üreten bağımsız sanatçıları izleyiciyle buluşturuyor. Akfen Holding’in benimsediği kurumsal değerlerden hareketle yola çıkan Loft Art, bağımsız sanatçıların üretimlerini desteklemek ve sanat piyasasında onları görünür kılmayı hedefliyor.
Loft Art’taki sergilerde satışı gerçekleştirilen eserler, Akfen Holding’in kurduğu, kadın ve çocukları merkezine alarak ulusal ve uluslararası sosyal sorumluluk projeleri hayata geçiren Türkiye İnsan Kaynakları Eğitim ve Sağlık Vakfı (TİKAV) çalışmalarına da kaynak oluyor. TİKAV Yönetim Kurulu Üyesi Dilara Akın’ın sorumluluğunda olan Loft Art’ın Sanat Direktörlüğü’nü de Ayşe Jaber üstleniyor.
Ziyaret saatleri:
Salı-Pazar 11:00-19:00
Hayatta, Kal, Diren, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü yaklaşırken hazırladığımız haber/yazı/söyleşileri buradan okuyabilirsiniz.
(EMK)