668 Sayılı KHK ile kapatılan "Zaman Gazetesi"nin eski yazarları Şahin Alpay, Ali Bulaç, Mümtazer Türköne, Ahmet T. Alkan, Nuriye Akman ve Mustafa Ünal ve aralarında bulunduğu 22's'i tutuklu 31 medya çalışanının "darbe girişimi" ve "FETÖ/PDY üyeliği" suçlamasıya yargılandığı dava Silivri Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü'ndeki adliye binasında görülüyor.
Tıklayın: Zaman Davası'nda İlk Duruşmasında Sanıklar Savunma Yapıyor
"Bize terörist diyeni vicdanından şüphe ederim"
Davanın tutuklu sanıklarından Mustafa Ünal'ın savunmasını paylaşıyoruz:
"Biz yazı yazmaktan başka bir eylemi olmayan gazeteci yazarlar terörist ithamıyla karşınızdayım. Bu doğru olmayan bir fotoğraf. Biz muhafazakar mahallenin, AK Parti sokağının iyi tanıdığı isimleriz. Bir Rus atasözü der ki ayı yavrusunu yiyeceği zaman çamura boyar. Sütümüze çamur içinde olabilir ama gerçek çamurla örtülemez.
"Türkiye bunu hak etmiyor. Biz yazı yazarak hayatını idame ettiren fikir işçileriyiz. Biz, Ali Bulaç gibi yazarların Ak Parti iktidarında yargılanacağını hiç düşünmezdim. Hayal bile olmazdı ama gerçek oldu. AK Parti’nin şiarıydı yasaklar yasaklanacaktı. Bugünkü yasaklara bakın. Rüya hayaller, gerçekler Silivri oldu. Bu işte bir yanlışlık var.
"Ey Numan Kurtuluş Ali Bulaç terörist mi? Ey Süleyman Soylu Mümtazer Türköne terörist mi? Ey Abdullah Gül ben terörist miyim? Akıl ve vicdan sahibi AK Partililere soruyorum. Bu sorunun muhatabı troller değildir. Bize terörist diyenin vicdanından şüphe ederim. Bu işte bir yanlışlık var. Türk yargısının bu yanlışlığı düzelteceğine inancım tamdır.
"Bu dava okullarda okutulacak"
"Burada konuşulanlar tarihte yer alacak. Okullarda okutulacak. Tarihi davaların en önemli özelliği, burada siz bizi yargılarken, tarihin de hiçbir etki altında yer almadan siz dahil hepimizi yargılayacak olmasıdır. Ben 2017 Türkiye’sinde OHAL altında yargılanıyorum. Anayasal haklarımdan mahrumum. Avukatımla sadece 20 dakika o da kamera gözetiminde, hapishane yönetiminin belirlediği bir zamanda görüşebiliyorum. Savunma metnimi avukatıma veremedim, istişare yapamadım. Bahane olarak inceleyecek personelin olmadığı söylendi. Kutsal olan savunma hakkım son raddesine kadar kısıtlandı. Çok duruşma izledim ama ilk defa sanık olarak buradayım. Yani acemi sanığım.
"27 Temmuz günü ismim gözaltı listesinde olduğunu görünce çok meraklandım. 12 saat evimde polisi bekledim. Tutuklama gerekçesi olarak gösterilen kaçma şüphesi benim için geçerli olamaz.
"Savcılığa çıkarılmadan Sulh Ceza Hakimliği önünde kendimi buldum. Ben Ankara gazetecisiyim. Sulh Ceza Hakimliğinin ne olduğunu iyi biliyorum. Sulh Ceza Hakimliği bu dönemin siyasi projesidir ve gelecekte bu dönemin engizisyon mahkemesi olarak anılacaktır. Hakim mahcup bir edayla hepinizi tutukluyorum dedi ve cüppesini bırakıp gitti. “Avukatlarım da mı tutuklu acaba” diye düşündüm. Bir gece yarısı kendimi Silivri’de buldum.
"Soruşturma sanığa gizli ama bazı medyaya açık"
"Dosyada hakkımda ne olduğunu öğrenmek istedim, “soruşturma gizli” dediler. Sonradan öğrendim ki sessizlik gizlilikten değil söyleyecek bir şeylerinin olmamasından ötürüymüş. Sulh Ceza Hakimliği her ay otomatiğe bağladığı tutukluluğa devam kararımı bana vermedi bile, itirazlarıma cevap bile vermedi. İçeri tıkılmış bir şekilde bekledim. Suçumu öğrenemeden müebbetlik olduğumu öğrendim. Dosya sanığa gizliyken bazı medyaya açık mı?
"Mesleğim gereği çok iddianame okudum, sanığın suç ile ilişkilendirilmediğini ilk defa görüyorum. Hukuki değil, kelime ve kavramlar hukuki değil siyasi. Yarın öbür gün hukuk derslerinde nasıl iddianame yazılmaz diye gösterilecek. Talep müebbet ama gerekçe yok.
"İddianameye göre ben anayasal düzeni, hükümeti devirecekmişim. Nasıl? Yazı yazarak mı? Burada yargılanan gazetecilik, ben değilim. Ben yazı yazdığım için buradayım. İddianameye göre yazı yazmak suç. Bu hukuk tarihine geçti. Ben müebbetlik yazı yazmış bir gazeteci olarak anılacağım.
"Kuş gibi hafifim"
"Nazım Hikmet’ten Necip Fazıl’a, Ali Bulaç’tan Hikmet Çetinkaya’ya. Fikir hapis. Adında adalet olan bir parti döneminde böyle. Durmadan hapishane inşa ettiler. Üstümde üç müebbetlik yazı ağırlığı yok. Kuş gibi hafifim. Hakkımdaki suçlamalar toplu bir suçlama, şahsi değil. Ben somut ve maddi kaynaklara dayanmayan suçlamalara karşı savunma yapma zorunda bırakılıyorum. Tüm hukuk sistemlerinde ispat iddia makamına aittir ama benden masumluğum ispatı isteniyor.
"Basın Kanunu’nda bir yazıya dava açılma süreci 4 aydır. Bu süre geçtiyse bitmiştir. Dava bununla biter Allah’a ısmarladık deyip gitmek isterdim ama üstümde üç ağırlaştırılmış müebbet hapis istemi var, gidemiyorum. İddianamede şahsıma dair tek bir cebir şiddet ithamı yok. Tüm iddianame propaganda suçu gibi yazılmış ve müebbet talebi sanki son dakikada eklenmiş.
"Erdoğan ile en çok seyehate çıkmış gazetecilerdenim"
"20 yıldır hiçbir yazım dava konusu olmadı. Bunu gurur duymak için söylemiyorum. Anlayacağınız hakaret soruşturması bile geçirmedim. Adli sicilim temiz, ta ki iddianameye kadar. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyarete gittiğim Pınarhisar cezaevi zamanından beri takip ediyorum, onunla en çok yurtdışına seyahate çıkan gazetecilerdenim. Ben terörist değilim, darbeci değilim, etimle kemiğimle gazeteciyim. Bütün Ankara bunu tanır, bütün Türkiye tanır.
"AK Parti çuvaldızı kendine batırmadı"
"17 Aralık ile ilgili görüşlerimi bile yazmadım sadece gelişmeleri yazdım. 17-25 Aralık’tan gazetecileri tutuklayarak kurtulamazsınız. Ak Parti iktidara geldiğinde yolsuzluk komisyonu kurmuş Mesut Yılmaz’a kadar pek çok siyasetçiyi Yüce Divan’a göndermişti. Ama çuvaldızı kendine batıramadı.
"Devlet kurumlarının hakkını ihlal diye bir suç yok"
"İddia makamına göre ben ifade özgürlüğü sınırlarını aşara devlet yetkililerinin ve kurumlarının haklarını ihlal etmişim. Savcıya soruyorum. Kanunlarda devlet ve kurumlarının hakkını ihlal gibi bir suç var mıdır? Yok.
"Ulusal güvenliği tehdit, toplumun huzuruna bozmaya çağrı iddialarını reddediyor, hakaret kabul ediyorum.
"Darbeler arasında ayrım yapmadım hepsine sert yazılar yazdım. O darbeler neyse 15 Temmuz da o.
"İddianame 'tahliye' diye bağırıyor"
"Hiç kimse bir yayın organında gazetecilik yaptığı için yargılanamaz. Benim hiçbir terör örgütüyle ilgim yoktur. Ben herhangi bir örgüt üyesi değilim. İddianame tahliye diye bağırıyor. Adaletin gereği de bu. Ben merhamet değil, adalet istiyorum. Adalete kötülük yapmayacağınızı umuyorum. Bunun Avrupa’ya kalmayacağını umuyorum, adaletin kararını Türk hakimleri vermeli."
Yargılananlar* Ahmet Metin Sekizkardeş, Ahmet Turan Alkan, Alaattin Güner, Ali Bulaç, Cuma Kaya, Faruk Akkan, Hakan Taşdelen, Hüseyin Belli, Hüseyin Turan, İbrahim Karayeğen, İsmail Küçük, Mehmet Özdemir, Murat Avcıoğlu, Mustafa Ünal, Mümtazer Türköne, Onur Kutlu, Sedat Yetişkin, Şahin Alpay, Şeref Yılmaz, Yüksel Durgut, Zafer Özsoy, Adil Gülçek tutuklu olarak, Suçlamalar30 sanık, Anayasal Düzeni Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etme (TCK 309/1), Türkiye Büyük Millet Meclisini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme (TCK 311/1), Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme (TCK 312/1), Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma (TCK 314/2) ile suçlanıyor ve bu maddelere ek olarak haklarında Terörle Mücadele Kanunu'nun 5, Türk Ceza Kanunu'nun 53,54,58 ve 63. maddelerince işlem yapılması isteniyor. Bu her bir sanık için üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 15 yıl hapis istemi anlamına geliyor. Ne olmuştu?15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından Fethullah Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen medya kuruluşlarına yönelik operasyonlar başlamış, onlarca gazeteci ve medya çalışanı gözaltına alınmıştı. Sanıklardan Osman Nuri Öztürk, Süleyman Sargın, Şeref Yılmaz, Ahmet Metin Sekizkardeş, Alaattin Güner, Faruk Akkan, Mümtazer Türköne, Şahin Alpay, Ahmet Turan Alkan, Lale Kemal, Ali Bulaç, Sedat Yetişkin, Murat Avcıoğlu, Yüksel Durgut, Zafer Özsoy, Cuma Kaya, Hakan Taşdelen, Osman Nuri Arslan ve Nuriye Ural 27 Temmuz 2016'daki ilk gözaltı dalgasında gözaltına alınmıştı. Sanıklar 4 Ağustos'tan itibaren çeşitli tarihlerde tutuklandılar. |
(EA/BK)