Urfa’nın Eyyubiye İlçesi’nin dar sokaklarında gezinirken karşınıza, duvarın içine oyulmuş tek göz bir odada yalnız başına oturmuş yaşlı bir dede çıkarsa, şaşırmayın.
İçeride oturan Mustafa Deve’den başkası değil. 95 yaşında. Kendini bildi bileli dokuma yapıyor. "Hep buradaydım" diyor, zaten onu görünce bunun doğru olduğunu anlıyorsunuz. "Son çul ustasıyım. Artık benim gibi tezgâhta çul yapan kalmadı."
Odanın içinde eski usül küçük bir dokuma tezgahı var. Yorgun elleri belli ki şimdilerde daha az geçiyor tezgahın başına, ama dokumaya devam ediyor. Çul yani küçük dokuma bezler dokuyor. Bir dönem Urfa'da evlerde kullanılan çulların küçük bir yığını odanın bir köşesinde duruyor.
Mustafa Deve babasından küçük yaşta öğrenmiş bu mesleği; babası da kendi babasından. "Ben çocuklarıma öğretemedim, onlar arka sokakta tuhafiye işi yapıyor" diyor.
Sohbetimizi gören torunu Hasan koşarak yanımıza geliyor.
Mustafa Deve'nin torunu Hasan
"Dedem buradan çıkmak istemiyor"
“Dedem burada yaşıyor. Biz, onu eve götüremiyoruz. Bazı akşamlar bize geliyor. Ama buradan çıkmak istemiyor çok. dedemin dokuduğu çulları öbür sokaktaki dükkânlara götürüyorum ben. Bazıları satılıyor.”
Sonra yine söze Mustafa Deve giriyor:
“Hayatım hikayeyle geçmiş. Ne sen sor ne ben anlatayım. Çok şey gördüm. Bu sokaktaki tüm dükkanların ne zaman kurulduğunu kimin olduğunu bilirim. Bu sokaktakilerin hepsi benim torunum gibi. Akşamları da buradan çıkmak istemiyorum. Burada yaşadım, burada dokuma yaptım, buradan eve gitmem.”
Mustafa Deve, gençlerin bu mesleği öğrenmeden biran önce usta olmak istediğini söylüyor:
“Gençler mesleği öğrenmek istemiyor, isteyen de emek vermeden biran önce usta olmak istiyor. Gençler okusun isterim. Yanıma çırak almıyorum.” (EMK)
*Fotoğraflar Evrim Kepenek