Bu sözler, Ankara Emniyeti'nde önceki gün DGM Başkanı, Başsavcı ve savcıları, MİT temsilcisi, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı yetkilileri ile Terör ve Güvenlik Daire Başkanları'nın da katılımıyla gerçekleştirilen "Sivil İtaatsizlik Semineri"ni değerlendiren gazeteci - yazar Murat Belge'ye ait.
Sosyal patlamanın önüne geçilmesinin nasıl olacağına ilişkin seminer için kullanılan başlığın "Sivil İtaatsizlik" olmasına dikkat çeken Belge, sivil itaatsizlik ve sosyal patlama kavramlarının birbirine karıştırılmaması gerektiğini söyledi.
Belge, sivil itaatsizlik kavramının ortaya çıkışını ve Türkiye'deki durumu şöyle açıkladı:
Sivil itaatsizlik Amerika'da Henry Thoreu'nun devlete vergi vermemesi ve bu nedenle cezaevine girmesiyle ortaya çıkmış bir kavramdı. Thoreu, devletin ırkçı politikasına destek vermemek adına "kelle vergisi"ni ödemeyip bir geceliğine cezaevine girdiğinde, arkadaşlarını ve kamuoyunu da aynı yaklaşıma davet etmişti. Ardından, demokrasiden yana olan pek çok kişi, çeşitli sivil itaatsizlik eylemleri gerçekleştirdi. John Baez vergi vermedi. Vietman savaşı sırasında, askerlik belgelerini yakanlar da sivil itaatsizlerdi.
Yönetim, eylemlerini gerçekleştirmek için gerekli desteği halktan alır; vergi vermek, oy kullanmak, askerlik hizmeti yapmak, memurluk yapmak gibi çoğu zaman halkın iradesi dışında gerçekleştirdiği eylemlerle varlığını sürdürür.
Sivil itaatsizlerin eylemleri, baskı yollarından belki de en önemlisidir ve bu noktada anlam kazanırlar. Haksız olduğu düşünülen bir uygulamaya karşı bütün yasal yollar tüketildikten sonra girişilen ve o anki hukuk düzenince yasal olarak kabul edilmeyen eylemlerdir. Bu yasa dışılığına rağmen gizli olarak yürütülmezler . Eyleme katılanlar, kimliklerini eylemlerini kamuoyundan gizlemezler . Hükümet, devlet yapmakta olduğu işi sürdürmeye kararlı olduğundan bu tip eylemlere karşı tedbirler de alır.
Hürriyet'teki haberde, 'Ankara'da MİT, DGM ve Emniyet kadrolarına verilen seminer sırasında silahlı eylemlerin yerini sivil itaatsizlik eylemlerinin aldığı belirtildi' deniyor. Ancak, seminerde sosyal patlama ile sivil itaatsizlik kavramlarının karıştırıldığını sanıyorum. Sivil itaatsizlik daha bireysel, küçük grupların yaptığı eylemler olmuştur. Sosyal patlama ise çok daha kitleseldir. Ancak, bireysel davranışlar sonunda sosyal patlamaya da yol açabilirler. Bu nedenle, öncelikle bu bireysel olanları önleyelim şeklinde bakmış olabilirler.
Bu semineri, iyimser bir bakış açısıyla yorumlamak isterim. Çünkü, Türkiye'deki güvenlik güçlerinin, herhangi bir direnişle, gösteriyle karşılaştığında yaptıklarını biliyoruz. En hafifi, sopalarını çıkarırlar . Bu seminer, "Kimse silahlı direniş yapmıyor, siz de medeni davranın" demek içindir diye umuyorum. Ummak istiyorum.
Ancak, diğer gelişmeleri izleyince bunu ummak gerçekten zor. Başbakanlık'ta eylem yapılmasın diye yolu trafiğe kapatmışlar . Hükümetin ve özellikle de başbakanın ülke bu kadar zor durumdayken vatandaşının sorunlarını dinleme sorumluluğu vardır .
Vatandaşın perişanlığını görüp, hiç değilse bir Hyde Park inşa edelim de gelip içlerini döksünler demeleri gerekir . Bu yaklaşım yerine, hangi yolu nereden nasıl keselim de disiplin sağlansın diye bakıyorlar. Bu durumda, sivil itaatsizlik gösterenlere karşı ne kadar medeni davranılacağı önemli bir soru işareti.
Türkiye devleti, çağdaş olmanın gereğini böyle anlıyor sanırım. Bu çağda, protesto gösterilerini önleyerek çağdaş olalım diyor galiba. 'Dış düşmanlarımız yeni düşmanlık yolları geliştirdiler, iç düşmanlarımız da bunu kullanıyorlar. Aman biz de bu sivil itaatsizlik yöntemlerini yeni yöntemlerle bastırıp çağdaş olalım' demiş olabilir. Belki üçüncü bin yılda filan da demokratikleşerek çağdaş olmak akıllarına gelir . (BB/NU)