Filistinliler hala kendi uluslarına sahip olmaktan uzaktalar ama Arafat kesinlikle onların bunu ufukta görmelerini sağladı.
Filistinli yazar ve Filistin Çalışmaları İnceleme Enstitüsü (Revue d'etudes Palestiniennes) yöneticisi Elias Sanbar Fransız gazetesi Le Monde'da yayınlanan yazısında, "Bugün yok olan Filistinli her türlü alkışa ve eleştiriye konu olmuştur, ama ben onu asıl uğruna mücadele edilen amaç tehlikeye düştüğünde asla geri çekilmeyen bir kahraman olarak görüyorum: Bu amaç bizim insanlarımıza uluslararası sahnede rehberlik etmek yani halkımızın zorla hapsedildiği ve düşmanlarımızın içinde yok olmamızı dilediği kara delikten çıkmasına önderlik etmekti." sözleriyle bahsediyordu Arafat'tan.
75 yaşında ölen Arafat 29 Ekimden beri Fransa'da Paris'in birkaç kilometre güneyindeki Clamart'da Percy Askeri Hastanesi'nde tedavi altında bulunuyordu . Sağlığı üzerine ilk raporda hastalığının midesiyle rahatsızlığından kaynaklandığı belirtiliyordu.
Diğer kafa karıştırıcı raporlar Arafat'ın lösemi olduğunu hatta zehirlendiğini beyan ediyordu. 3 Kasımda Arafat bilincini kaybetti ve bir daha da düzelemedi.
4 Kasımda dört en üst düzey Filistinli yetkili Arafat'ı hasta yatağında ziyaret etti . Filistin delegasyonu Başbakan Ahmet Kurey , dışişleri bakanı Nabil Shaath, FKÖ Genel Sekreteri General Mahmut Abbas ve Filistin Parlamentosu Başkanı Rahwi Fattouh'dan oluşuyordu.
Shaath, Arafat'ı tedavi eden doktorların Filistin Liderinin yaşının, gençliğinden beri süregelen zorlu hayat şartlarının ve 3.5 yıldır İsrail ordusu tarafından maruz bırakıldığı sanal ev hapsinin getirdiği gayri sıhhi koşulların Arafat'ın sindirim sisteminde bir dizi rahatsızlığa yol açtığını düşündüğünü açıkladı.
Arafat gerçek ismiyle Mohammed Abdel Raouf al-Qoudwa al-Husseini, 1929'da Kahire'de dünyaya geldi ve 1948 Nisanında Kahire Üniversitesi'nde mühendislik okurken Filistin Kurtuluş Hareketi'ne üye oldu.
İsrailli gazeteci Amnon Kapeliouk Arafat üzerine yazdığı "Arafat I'rreductible" (Kural Dışı Arafat) isimli biyografisinde 1948 yılında Arafat'ı Filistin Kurtuluş Hareketine katılmaya iten iki olaydan bahseder .
Kapeliouk, 7 Nisanda, Filistinli Kutsal Cihat Güçleri komutanı Abd Al Kader Al-Husseini'nin Kudüs yakınlarında öldürüldüğünü yazar. İki gün sonra da korkunç Deir Yassin katliami gerçekleştirilir. Terörist Yahudi örgütleri Stern ve Irgoun erkek kadın ve çocuk 250 Filistinliyi öldürür.
Bunun üzerine Arafat vakit kaybetmeden Filistin Kurtuluş Hareketine (FKÖ) katılır. Yakın arkadaşı Hamed Abou Sitta ile beraber sembolik olarak kitaplarını yakarlar.
Arafat giriştiği bu mücadeleden ömrünün sonuna kadar vazgeçmedi.
Israil'in1967'deki 6 gün savaşında kazandığı zaferin ardından Arafat FKÖ'nün kalbi haline gelecek olan El-Fetih'i kurdu.
1988 yılında Arafat, FKÖ'nün İsrail ile barış yapmaya hazır olduğunu açıkladı. Aynı yıl Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda elinde barışın sembolü olan bir zeytin dalı ve bağımsız Filistin Devleti için verilen mücadelenin sembolü olan eski bir tüfekle geldiğini söyledi. Ve Genel Kurulda ,"zeytin dalını bir kenara atmama yol açmayın " dedi.
Beş yıl sonra Arafat eski İsrail Başbakanı İzhak Rabin ile Oslo anlaşmasını imzaladı. Temmuz 1994 de çoğu Tunus'ta geçen 20 yıllık sürgünden Filistin' e döndü.
Rabin ile Arafat İsrail ve Filistin arasında bir barış antlaşması sağlanması için gösterdikleri çabalardan ötürü Nobel Barış Ödülü aldılar.
Ancak Kasım 1995'de Rabin'in İsrailli fanatik Yigal Amir tarafından suikasta uğraması barış sürecini sona erdirdi.
Rabin'i takip eden İsrail liderleri işgal altındaki Filistin topraklarında yerleşim bölgeleri inşa etmeye devam ettiler.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) eski başkanı Bill Clinton'ın Arap İsrail ilişkileri için özel yardımcısı olan Robert Malley İsrail Filistin barış süreci ile ilgili güncel analizlerinden birinde şöyle diyordu:
"Batı Şeria'daki yerleşim birimleri çabucak arttı ve İsrail, Filistin topraklarını istimlak etmeye devam etti. İsrail çeşitli iktisadi, siyasi ve askeri tedbirler uygulamak suretiyle, Filistinlilerin yaşamları üzerinde katı bir kontrol sağladı. Şu anda üzerinde uzlaşmaların sağlanması beklenen görüşmeler henüz başlamadılar bile.
"İsrail eski başbakanı Ehud Barak ve Arafat görüşmeleri sürdürmek için 2000 yılında bir araya geldiklerinde artık "İsrail'in zamanı gelmiş olan yerleşim birimlerinin boşaltması gerekmekteydi ve hala yaklaşık olarak Gazze'nin yüzde otuzunu ve Batı Şeria nın yüzde altmış'dan biraz daha az bir bölümünü elinde bulundurmaktaydı."
Pratikte Rabin'den sonraki tüm İsrailli liderler ABD'li yetkililerin de açık desteğiyle Arafat'ı barış için temel engel olmakla suçladı. Arafat Paris'te ölüm döşeğindeyken bile bu devam etti.
1986 Nobel Barış Ödülü sahibi İsrailli yazar Elie Wiesel 5 Kasımda "Arafat, İsrail ve Filistinliler arasındaki barış için en büyük engeldi, Arafat'ın ölümü, Orta Doğu'da yeni bir umut döneminin başlangıcına işaret edecektir " açıklamasını yaptı..
İsrail ve ABD liderleri Arafat'ın barış için bir engel olduğunu söylediklerine göre her ikisi de şimdi stratejilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalacaklar. Filistin Devleti'nin ortaya çıkışını engellemek için ya yeni bir bahane bulmalılar ya da Arafat'ın halefleriyle gerçek anlamda uzlaşmak için çalışırlar. (JG/CC/BA)
* Julie Godoy'un IPS haber ajansının 11 Kasım'da geçtiği haber yorumu Cihan Cinemre çevirdi.