Avrupa Birliği (AB) Türkiye delegasyonu fonuyla yürütülen "Mülteci Hakları için Medya ve Sivil Toplum İş Birliği" projesi dahilinde düzenlenen Ulusal Konferans İstanbul Conrad Hotel'de yapıldı.
İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) ile Gazeteciler Cemiyeti'nin ortaklaşa yürüttükleri projede mültecilerin Türkiye medyasında temsilini araştıran ve Prof. Dr. Ülkü Doğanay koordinatörlüğünde hazırlanan "Medya 18 Aylık Tarama Raporu" da paylaşıldı.
İGAM Başkanı Metin Çorabatır, açılış konuşmasında mültecilere karşı önyargıların ve davranış biçimlerinin bir anda değişmediğini bunun sürekli bir çalışma gerektirdiğini vurgularken, "Medya toplantıları ile ortak bir dil, ortak mesajları nasıl etkili bir şekilde yürütebileceğimizi sürekli tartışmalıyız" dedi.
"Mültecilere hala 'kaçak' deniyor"
Prof. Dr. Ülkü Doğanay, 7 ulusal, 7 yerel gazete ile 7 televizyon kanalını incelediklerini söylerken sunuma geçmeden medyada mültecilerle ilgili yapılan hatalardan bahsetti.
Medyada mülteciler için "kaçak" kelimesinin kullanılmasının hala çok yaygın olduğunu söyleyen Doğanay, "Oysa ki mülteciler bir suç işledikleri için yollara düşmüyorlar. Sadece 'kaçak' ya da 'kaçak Suriyeli' diye geçiyorlar, bunun içine 'kaçak çocuk' dahi dahil ediliyor" dedi ve ekledi:
"Televizyon hala Türkiye medyasında daha önemli bir mecra. Sadece 'Suriyeli' deniyor. Ama aslında orada mühltecilerden söz ediyor. Bir ara misafir vardı, şu an çok kullanılmıyor. Misafir demek gittiği yerde hakkı yok demek, oysa ki mültecilik statüsü ayrı bir durum.
"Türkiye'de yönetim tarafından haklarıyla ilgili sorunlar oluşacağından, medyada ise farklı nedenlerden 'mülteci' denmiyor. Ancak uluslararası hukuk kapsamında onlar mülteci, biz de bu raporlamada onları bu nedenle mülteci olarak adlandırdık.
"Entegrasyon tek yönlü düşünülüyor"
2011'in Mart ayından itibaren ülkelerini terk etmek zorunda kalan mültecilerin Türkiye'deki sayısının 4.3 milyona ulaştığı belirtilen raporun giriş kısmında şunlar vurgulanıyor:
1. Mülteciler ve ev sahibi toplumun uyum içinde, birlikte yaşayabilmesi için entegrasyonun yukarıdan aşağıya dayatılan tek yönlü bir eylem olarak düşünülmemesi ve karşılıklı kabule odaklanan politikalar geliştirilmesi önem taşımaktadır. Medyanın bu süreçte önemli bir rolü bulunmaktadır.
2. Ulusal ve yerel medyada mültecilerle ilgili haberlerin ağırlık merkezi mültecilerin yaşadığı ya da yol açtığı sorunlar etrafında kurulurken bu ilişkiler medyanın gündeminde yer bulmamakta; bu sorunların çözümüne ilişkin bir perspektif geliştirilememektedir.
3. Mültecilerin haklarını ve hak taleplerini ele alan hak odaklı bir perspektif medyada sınırlı yer bulmaktadır.
4. Mültecilerle ilgili olumlu deneyimlerin, başarı öykülerinin, ayrımcılık karşıtı tutumların aktarıldığı haberler ve yazılar, mültecilerin kamuoyunda kabulü açısından önem taşımaktadır.
Mülteciler ya kurbanlaştırılıyor ya düşmanlaştırılıyor
Çalışma kapsamındaki 18 aylık dönemde iltica ve göç konularını ele alan toplam 1829 haber ve yazı tespit edildiği belirtilen raporda, medyada mültecileri kurbanlaştırarak, dramatik bir üslup kullanıldığına da dikkat çekildi.
Raporda yerel gazeteler arasında incelenen Yeni Asır gazetesinde "Umuda yolculuğun ağlatan fotoğrafları" başlıklı haber örnek veriliyor:
"Sahil Güvenlik ekiplerinin 'kaçak göçmen' olarak adlandırılan mültecilerin güvenliğini tehlikeye atmadan onları çıktıkları yolculuktan döndürmek için harcadıkları çaba, bir bebeği 'kurtaran asker'in fotoğrafı eşliğinde hikayelendirilmektedir.
"Bu hikayede mültecileree düşen rol ise 'operasyon' yürüterek kendilerini durdurmaya çalışan Sahil Güvenlik ekiplerine 'bıçak çekmek' ve onlara engel olabilmek için bebeklerini suya atmakla tehdit etmek olmuştur.
"Operasyon, bıçak tehdit gibi kelimeler kullanılarak yüksek gerilimle bir polisiye tadında aktarılan hikayenin sonunda, bot güvenle durdurulmuş, 11'i çocuk olduğu belirtilen 50 göçmen 'yakalanmış' ve mutlu sona kavuşan bebek kendisini kurtaran askere gülümsemiştir.
"Haberde ayrıca okurdan beklenen tutumun ne olduğu da tanımlanmaktadır: Okurun haberin alt başlığında da belirtildiği üzere, amacı uğruna bıçak çekebilecek ve bebeğini öldürebilecek denli 'suç'la ilişkili bir çerçeve içinde sunulan bu 'göçmen'lerin çocuklarının çaresizliğine 'yürek sızlatma'sı istenmektedir."
"Ayrımcılığı görmemek-ayrımcılığı yaymak"
Raporda gazete sayfalarında mültecilerin ve göçmenlerin ayrımcılıkla mücadele ile ilgili taleplerine de sınırlı bir yer verildiğini tespiti yapıldı:
"Ulusal basın bu temayla ilgili taleplere 12 haberde, yerel basın ise 14 haber ve 1 köşe yazısında yer verdi. Ancak bu sayının düşüklüğünün ötesinde, basının mültecilerin maruz kaldığı ayrımcılığı ne ölçüde sorunlaştırdığını ele alabilmek için ayrımcılıkla mücadele konusunun gazete sayfalarında ne kadar yer bulduğuna da bakmak gerekmektedir.
"18 aylık dönem içinde ulusal ve yerel basında mültecilerin maruz kaldıkları ayrımcılıktan söz eden haber ve yazı sayısı toplamda 125 olmuştur.
Rakamların düşüklüğü, kamuoyunda ayrımcılık karşıtı tutum ve kanaatlerin oluşmasında olumlu bir rol oynama potansiyeli olan köşe yazarlarının mültecilere yönelik ayrımcılığa karşı bir tavır sergilemekten imtina ettiklerini göstermektedir.
Konferans Prof. Dr. Murat Erdoğan'ın moderatörlüğünde yapılan panelle devam etti. panele Prof. Dr. Ülkü Doğanay, Gazeteci Semra Topçu, iş insanı Nizam Bitar, İGAM Başkanı Metin Çorabatır katıldı. (PT)