Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) ilköğretim müfredatından bulunan temel hak terimleri ve Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırması Sözleşmesi'ni (CEDAW) kaldırması, zaten yetersiz olan temel hak eğitimini nerdeyse yok etti.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ilköğretim 8. sınıflarda okutulan "Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi" dersi programını değiştirdi. Yeni düzenlemeyle beraber, Birleşmiş Milletler Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırması Sözleşmesi (CEDAW) programdan çıkarıldı, insan hakları ile ilgili hükümde yer alan "örgütlenme", "dilekçe", "özel hayatın gizliliği" ve "konut dokunulmazlığı" ifadeleri kaldırıldı. Bir bakanlık yetkilisi, bianet'in sorusu üzerine bu değişiklikleri teyit etti.
MEB'in yeni düzenlemesiyle beraber, program dışında bırakılan yalnızca CEDAW değil. Eski programda yer alan "Kişi dokunulmazlığı, özgürlüğü ve güvenliği, düşünce, inanç ve ifade özgürlüğü, yaşama, örgütlenme, çalışma, sağlık, eğitim, dilekçe, özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, seçme ve seçilme gibi haklar üzerinde durulur." ifadesi de değiştirildi. Yeni düzenlemede "örgütlenme", "dilekçe", "özel hayatın gizliliği" ve "konut dokunulmazlığı" ifadeleri kaldırıldı. Öte yandan, yeni programda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi de ancak 'çocuk hakları' başlığı altında yer alabildi.
CEDAW
Türkiye'nin 1986 yılından beri taraf olduğu ve bu doğrultuda da Türkiye iç hukuku açısından bağlayıcılığı olan CEDAW, hak eşitliği ve insanlık onuruna saygıyı ihlal eden ve kadınların erkeklerle eşit ekonomik, siyasal, sosyal katılımına engel olan kadına yönelik ayrımcılığı ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Sözleşmenin 10. maddesi, taraf devletlere "eğitimin her düzeyinden ve her şeklinden kadınların ve erkeklerin rolleriyle ilgili kalıpların kaldırılması" ve bu amaca ulaşılabilmek için "özellikle ders kitaplarının ve okul programlarının gözden geçirilmesi ve eğitim metotlarının düzenlenmesi" sorumluluğunu yüklüyor.
Sözleşmenin bağlayıcılığına rağmen yapılan yeni düzenlemenin ne anlama geldiğini kadınlar ve hak örgütleri temsilcileriyle konuştuk.
Prof. Dr. Feride Acar (BM, CEDAW Komitesi Üyesi, ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı): CEDAW Türkiye'nin ciddiyetle uygulamaya çalıştığı bir sözleşmedir. Bu sözleşme ancak eğitim sisteminde çocuklara, ayrımcılık, kadın erkek eşitliğinin ne olduğunun öğretilmesiyle hayata geçirilebilir. Eğer bu eğitim içerisinde gerçekleşemezse kadına karşı ayrımcılığın önüne geçmek mümkün olamaz. Türkiye ayrıca CEDAW'ın İhtiyarı Protokolü'nü de imzaladı, aynı şekilde yeni Avrupa Konseyi'nin kadına yönelik sözleşmesinin de ilk imzacılarından. Tüm bunların uygulanması için zihniyet değişikliğine ihtiyaç var. Bu düzenleme oldukça tutarsız, anlamsız.
Sakine Esen Yılmaz (Eğitimsen Merkez Kadın Sekreteri, Yönetim Kurulu Üyesi): Bu program hazırlanırken, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Çocuk Hakları Bildirgesi ve CEDAW referans noktası olarak alınmıyor, dini referansları kullanıyor.
Aslında eskisin de yenisin de CEDAW'a yeterli bir vurgu yok, program doğrudan metinlerin adını telaffuz ediyor. Bu açıdan programa itirazımız var. Öte yandan bir ders olarak bu konuyu anlatmak yetmez, aile içi şiddetin önlenmesiyle ilgili hükümetin politikalar geliştirmesi gerekir, ancak hükümet bu adımları atmıyor.
Aile içi şiddetle ilgili bir düzenleme yapılmalı, demokrasi aile içerisinde öğretiliyor. CEDAW kadınların fırsat eşitliğiyle ilgili, ancak eşitsizliklerin eşitliği söz konusu olamaz. Pozitif ayrımcılık uygulanmalı, bu ders kapsamında toplumsal cinsiyet anlatılmak isteniyor, ancak bunun kapsamını bilmiyoruz ve bu konuda endişeliyiz.
Öztürk Türkdoğan (İnsan Hakları Derneği Başkanı): Türkiye Birleşmiş Milletler Evrensel Bildirgesini onayladığı zaman, o zamanki adıyla ilkokullarda temel hakların müfredatta olmasını taahhüt etmiş oluyordu. Yıllarca bu hak eğitimlerinin müfredatta olmaması zaten büyük bir ihlaldi. Temel hak terimlerinin ve CEDAW'ın müfredattan çıkarılması, muhafazakar hükümetin muhafazakarlaştırdığı toplumun bir göstergesi. Bu muhafazakar anlayış, temel hakları gerekli görmüyor. Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin arttığı bir dönemde, böyle bir anlayış kadına karşı ayrımcılığın önlenmesini istemiyor.
Seçimden önce kanun hükmünde kararname ile kadından sorumlu Devlet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı oldu. Kadın sadece aile bağlamında görülmek isteniyor. Şimdi hükümet bir takım önlemler alarak kadın sorunuyla ilgilendiğini söylüyor ama sadece sonuçlar üzerinden politika yapıyorlar, nedenleri asla düşünmüyorlar; bu yüzden getirdikleri uygulamalar asla gerçek bir çözüm sunmayacak. Fakat muhafazakar düşünce dışında kalanların da kendilerine ne yapabileceklerini sormaları ve mücadele etmeleri gerekiyor. (ET/GY)