Bu sözler, İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi (KHUM) Sözcüsü Avukat Ayten Ağırdemir'e ait...
İstanbul Barosu yönetiminin merkezi yıpratmaya yönelik faaliyetlerine dikkat çeken Ağırdemir, Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları Komisyonu'na, komisyon üyesi avukatlara ve kadın kuruluşlarına "destek" çağrısı yapıyor.
Ağırdemir, İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanlığı görevini yürüten ve İstanbul Barosu Yönetimi'ndeki üç kadından birisi olan avukat Nazan Moroğlu'nu da "sürece sessiz kalmamaya" çağırıyor.
Moroğlu: Baronun iç işi
KHUM çalışanı Nurdan Düvenci'nin görev alanının değiştirilmesine ilişkin kararda imzası bulunan Moroğlu ise, "İstanbul Barosu yönetiminin kendisine muhalif kadınları merkezden uzaklaştırmaya çalıştığı" iddialarını kabul etmiyor.
Nurdan Düvenci'nin görev yerinin değiştirilmesini "her işyerinde yaşanabilecek bir gelişme" olarak değerlendiren Moroğlu, "Baro yönetimi Ayten Ağırdemir ve Filiz Kerestecioğlu'nun istifasını istemiyor, ancak onlar kendileri istifa etmek istiyor olabilirler" diyor.
"Merkez faaliyetleri davalara bakmakla sınırlı"
Moroğlu, Kadın Hakları Uygulama Merkezi'nin faaliyetlerinin "kadınlara maddi destek karşılığında, aile içi şiddet, aile hukuku, boşanma ve nafaka gibi konularda birebir hizmet vermekle" sınırlı olduğunu savunurken, Kadın Hakları Komisyonu'nun faaliyetlerini "teorik çalışmalar yürütmek ve kadınlara ücretsiz danışmanlık hizmeti vermek" olarak özetliyor.
Ağırdemir ise, Merkez'in yasa yapıcı ve uygulayıcılarla birlikte gerçekleştirdiği faaliyetlerin yanı sıra kadın kuruluşlarıyla da işbirliğine gittiğini hatırlatıyor.
Ağırdemir: Adli Yardım Yönetmeliği'ne uyuyoruz
Ağırdemir, Merkez'in "para karşılığında iş yaptığı" iddialarını ise şöyle yanıtlıyor:
"Adli Yardım Yönetmeliği değiştikten sonra, Yönetmelik uyarınca cüzi bir para almaya başladık. Ancak iki, üç yıl süren bir davanın karşılığında alınan 230-240 milyon lira para avukatın emeğinin karşılığı olamaz."
Uzmanlaşmış avukatların önemi
İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi'nde, hafta içi her gün 14.00-17.00 saatleri arasında iki kadın avukat nöbet tutuyor. Telefonla başvurulara cevap veren ve kadınlarla yüzyüze görüşmeler yapan bu avukatlar, hukuki durumu değerlendirip adli yardıma ilişkin evrakları tamamladıktan sonra kadınları avukatlara yönlendiriyorlar.
"Bu görüşmeleri, kadın bakış açısına sahip, kadınların yasal hakları konusunda uzmanlaşmış, şiddet eğitimi almış kadınların yapması çok önemli" diyor Ağırdemir ve ekliyor:
"Kadınlar bize ancak bıçak kemiğe dayandığında, şiddetten kurtulmak için başvuruyor ve 'çok özel' durumlarını bizimle paylaşıyorlar. O kadar çok şiddet öyküsü dinliyoruz ki... Biz, bir anlamda bu kadınlara terapi uyguluyoruz."
Merkezde çalışmak isteyen gönüllü avukatlar, önce dört günlük bir eğitimden geçiyor ve yasal düzenlemelerin yanı sıra "kadın mücadele tarihi" ve "kadına yönelik şiddet" konularında da eğitiliyorlar. Eğitimlere çoğu kez psikologlar ve Mor Çatı deneyimini yaşamış kadınlar da katılıyor.
Dosyalar Adli Yardım Komisyonu üyelerine yönlendiriliyor
Kadınların merkez avukatları yerine Adli Yardım Komisyonu avukatlarına yönlendirilmesi bu nedenle çok önemli. Ağırdemir, uzmanlık eğitimi almamış bir avukatın, kadınlara gereğince yardım edemeyeceği görüşünde:
"Fiziksel şiddet dışında bir şiddet türünün varlığını bilmeyen, bunu sorgulamamış bir avukat, kadının yaşadığı psikolojik ya da ekonomik şiddeti anlayamaz.
Kadınların pek çoğu cinsel şiddet, evlilik içi tecavüz yaşadığı için kadın avukatlara gitmek istiyor. Merkezin ilke kararı, cinsel şiddet barındıran davaları erkek avukatlara yönlendirmemekti.
Gelen kadınlara hiçbir zaman 'sen boşan', 'sen evliliğine devam et, bak çocukların da var' gibi telkinlerde bulunmadık. Bilgi verip, haklarını söyleyip kadının hayatına ilişkin haklarını kullanmasına fırsat vermek çok önemli. Ancak, gerekli eğitimi almadan bütün bunları bilmek mümkün değil..."
Ağırdemir'e göre, Merkeze gelen davaların Adli Yardım Bürosu avukatlarına yönlendirilmesi, aslında "merkezin içinin boşaltılması ve pek çok baroya örnek olmuş bir deneyimin bu yolla yok edilmesi" demek.
"Baro yönetimini denetleyecek tek merci, üye avukatlar"
Ağırdemir sorunların ancak "demokrasi kültürü" ve "kurumsallaşma" ile aşılabileceği görüşünde:
"Merkez ve komisyonlar, kamu yararı gözeten yerler. Ancak kurumsallaşma sağlanamıyor. Farklı düşünen yönetimler iktidara geldiğinde, kendilerinde bu yapıları etkisizleştirme hakkını buluyorlar.
Demokrasi kültürü yerleşmediğinden merkezlerin içi kolaylıkla boşaltılıyor. Kişiler yıpratılırken avukatların konuşma hakları ellerinden alınıyor. 'Genel kurullarda aleyhimize konuşursanız, yönetime geldiğimizde sizi bulunduğunuz yerden alaşağı edebiliriz' demek bu. Baro yönetimini denetleyecek bir merci de yok. Bunu ancak baro üyesi avukatlar yapabilir. Tüm avukatlar konuşma haklarını savunabilmek için bize destek vermeli." (BB/EÜ)