“Annemin mezarına henüz gitmedim. Onu ilk gömdüğümüzde anne sana söz veriyorum, bir daha buraya geldiğimde katiline hak ettiği cezayı aldırdık diyeceğim. Ama annemin katiline sadece 18 yıl ceza verdiler. Ben ona ceza demiyorum ödül diyorum. Verdiğim sözü tutamadığım için annemin mezarına gidemiyorum."
“Öldürülen kadınlar için Ankara’da bir tiyatro oyunu sergilendi. Onun gösteriminden geliyorum” diyor.
Her cümlenin sonunda biraz duraksıyor. Annesinden ve onun verdiği adalet mücadelesinden söz ederken heyecanlanıyor.
Adı Açelya Şengül.
“Kendinizi tanıtır mısınız?” sorusunu, “1994 doğumluyum anasınıfı öğretmeniyim. Öldürülen Fatma Şengül’ün kızıyım.” diye yanıtlıyor.
Fatma Şengül’ü “öldürmek”ten tutuklu yargılanan Zeynel Akbaş’a 19 Aralık 2019 Perşembe günü Anadolu Adliyesi 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında önce ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. Ceza, müebbete çevrildi ve 18 yıl cezaya indirildi.
Başta Şengül Ailesi olmak üzere kadın hakları savunucuları haksız tahrik indirimi kararına tepki gösterdi.
Annesinin öldürüldüğü günden beri adalet için mücadele eden Açelya, mücadelesiyle, erkek şiddetiyle öldürülen kadınların evlatlarının sembol isimlerinden oldu.
Açelya Şengül anlatıyor…
Annenle ilişkiniz nasıldı?
“Biz babamızı 99’da kaybettik. İki abim bir yengem bir de yeğenim var. Annem bizi 20 yıldır babasız şekilde yetiştirdi. Babam ölünce ben hiç kendimi yetim hissetmedim. Çünkü, annem onun eksikliğini kapatmıştı. Annemi kaybedince ‘Allahım ben şimdi hem annesiz hem babasız kaldım’ dedim.
Annenizi anlatır mısınız?
Annem karıncayı bile incitmeyen, bunu bize de öğreten melek gibi bir kadındı. Aşçı, emekçi bir kadındı. Çok küçüktüm ama hatırlıyorum. Komşumuzun odunu yoktu evimizin kapısını kırıp ona odun yapmıştı. Annem herkese yetmeye çalışan bir kadındı. Herkesle sofrasını ekmeğini paylaşırdı.
Çalışma hayatına nasıl başladı?
Annem uzun süre bizi geçindirmek için aşçılık yaptı. Sonra kansere yakalandı. Uzun süre çalışamadı. Kanseri yenince, artık evde oturmak istemiyorum. Ekonomik koşullar da onu çalışmaya zorluyordu. Ama çok ağır iş yapmaması gerekiyordu.
İş Bankası Emekliler Derneği’nde iş buldu. Çay yapacaktı, görevi buydu. Biz de ağır iş olmadığı için çalışmasını kabul ettik.
Katili de aynı kurumun farklı şubesinde çalışıyormuş. Annemin anlattığına göre iş yeri tazminat vermemek için o şahsı annemin olduğu yere barmen olarak vermişler. Katilin sorumluluğunda olan işleri de annem yapmak zorunda kalmış.
Aralarında bir husumet var mıydı?
Anneme çok yoğun olarak kötü davranıyordu. Annem iş yerinde mobinge uğruyordu. Aralarında asla duygusal bir durum da yoktu. Annem özgür bir kadındır. Bir ilişkiye girmek istese girebilirdi. Annem son altı aydır bana katilini şikâyet ediyordu.
Neden?
Çalışmıyor diyordu. Ben onun yüzünden çok daha fazla çalışıyorum. ‘Onun yapmadığı eksikleri benden bekliyorlar’ diyordu. En son 29 Mart’ta söylemişti. Hatta “Emekli maaşımı göremeden bu dünyadan gidecem” demişti. Bu annemi son görüşümdü.
‘Tehdit edildiğini düşünüyoruz’
Benim annem çok güler yüzlü bir kadındı kanseri bile gülerek atlattı. Ama son bir haftadır; çok dalgındı, içine kapanıktı. O süreçte katilin annemi tehdit ettiğini düşünüyoruz.
Cinayet gününü anlatır mısınız?
O gün ben uyuyordum. Annem geldi, saçımı öptü, çıktı. Sonra iki kurşun sesi duydum; bir de ah sesi duydum. Sonra iki kurşun sesi daha duydum; cama koştuğumda komşumuz “koş koş annen düştü” dedi.
Komşumuz bana bağırırken üzerinde Mart’ın son günü olmasına rağmen katilin üzerinde çok kalın bir mont vardı onu gördüm. O havada giyilmeyecek kalınlıktaydı. Ben cama çıktığımda katil bana baktı. Bana seslenen komşumuza doğru silahı doğrulttu.
Komşumuz kendisini servis aracının arkasına attı.
“Annem ‘Dur yapma şaka mı yapıyorsun’ demiş”
Sonra ne oldu?
Ben annemin yanına gittim. Yanına gittiğimde kanlar içindeydi; benim çığlığımla insanların toplanması oldu. Bana baktı ve son nefesini verdi.
Anneme 5 kurşun sıkmış 4’ü isabet etti. Cebinden de 11 fişek çıkmış. İlk verdiği ifadede de söylüyor, planlı olarak yaptığını; avukatsız olarak verdiği ifadede. Annem katili görünce “Dur yapma şaka mı yapıyor musun?” demiş.
Yargı sürecine gelirsek…
Hâkim ilk mahkemede, “Sen cinayeti planlamışsın pusu kurmuşsun” demişti. Katil, markete gittiğini söylemişti. Oysa bizim etrafında market yok, katilin oturduğu mahallede ise beş market var. Biz bu bilgileri mahkemeye sunduk. Ama bunları dikkate almadılar. Onun yerine katilin, “Ben tansiyon hastasıyım, Fatma bana küfür etti ben de o yüzden vurdum” demesini dikkate aldılar.
İlk ifadesinde “Suriyeli birinden silahımı aldım” demişti. Mahkemede, “Silah bana babamdan miras kaldı” dedi. Bu kadar çelişkili beyanlara rağmen indirim verdiler bu katile.
Katilin avukatı, “Benim müvekkilim 53 yaşında bir insandır ailesi var beraat istiyorum” dedi. Benim annemin ona küfür ettiğini iddia ediyorlar. Olayı uzaktan gören bir taksicinin tanıklığı böyle. Bir kişnin tanıklığı ile nasıl bir indirim verilebiliyor? Annem, asla küfür etmez, bu konua çok hassas bir insandır. Küfür ettiğini hiç düşünmüyorum. Ki etmiş bile olsa, bir insanın küfür etmesi öldürülebileceği anlamına mı geliyor. O zaman Türkiye'de herkes birbirini öldürür.
İlk mahkemede, kadın hakimlerden biri ben anlatırken cüppesini böyle öff diyerek çekiştirdi. O an benden nefret ettiğini düşündüm. Oysa ben sadece annemi öldüren kişinin cezalandırılmasını istediğim için oradaydım.
Dayanamadım ilk duruşmada katile "Sen bizi yaktın, sen de yan" dedim. İki polis koluma girdi beni mahkemeden attı. Katili korudular. Yargının bana sürekli olarak hissettirdiği bu. O mahkeme salonunda bana suçlu gibi davranılıyor. Kadınların dayanışması olmasa ben bu sürece dayanamazdım.
Nasıl değerlendiriyorsunuz dayanışmayı?
İlk duruşmaya 250 kadın gittik. İkinci duruşmaya kadınların çoğunu almadılar. Ama kadınların dışarıdan gelen "Açelya yalnız değilsin" sözleri beni o mahkeme salonunda çok güçlü kıldı. Biz ancak kadın katillerine indirimsiz cezaları ancak böyle mücadelelerle aldırabililiriz.
Mahkeme salonlarında, adliye kapılarında kadınların olması bu yüzden çok önemli. Kadınlar olarak eril zihniyetin karısında yalnız değiliz.
Öldürülen Feray Şahin'in annesi ve Açelya Şengül
Polis kurşunuyla öldürülen Feray Şahin'in annesi ile karşılaştık. Ona sarıldım. O bana dediki, "Senin annen öldürüldü benim kızım öldürüldü. Sen benim kızımsın."
O an gerçekten onu annem gibi hissettim. Öldürenler bizi birleştiriyor. Bir aradaya getiriyor. keşke Feray'ın arkadaşı olarak tanışsaydım annesiyle. Olmadı.
Kararı duyunca, siz ne hissettiniz?
Yıkıldım. Bu katil 7 yıl sonra tahliye olacak; başka birini öldürebilir. Benim annemin bedeli 18 yıl değil. Ağırlaştırılmış müebbet verselerdi belki içimiz biraz soğurdu. Katilin avukatı “müvekkilimin ilk defa suç işlediği göz önünde bulundurulsun” dedi. Benim annem de ilk defa öldürüldü.
“Sonuna kadar mücadele edeceğim”
Hukuk sistemine bakış açınız değişti mi?
Yargıdan yana olumsuz düşüncelerim var. Erkekleri koruyan da erkek hükümet, erkek yargı ve eril zihniyetle karşı karşıyayız. Annemin katilini aklayanlar da erkek zihniyetiyle akladılar.
Türkiye’de hukukun işlemediğini biliyordum. Annem de biliyordu. Çocuk istismarı ve kadına yönelik şiddette çok duyarlıydı bu nedenle, beni de öyle yetiştirdi. Kadın katillerinin indirim aldığı bir ülkedeyiz. Bunu bildiğimden ben yasımı sadece iki gün yaşadım. Sonra mücadeleye başladım. Kamuoyu oluşturmak için harekete geçtim.
Ne yaptınız?
Kamuoyu yaratmalıydım. Ben de kamuoyu yarattım katil bu cezayı almasın indirim almasın hak ettiği cezayı alsın diye uğraştım. Ben emeklerimin boşa olduğunu düşünmüyorum. Bu dava olabilir ama daha istinaf süreci var; Yargıtay süreci var. Olmazsa AYM var AİHM var. Sonuna kadar mücadele edeceğim.
Mücadelenizle indirim alan faillere yönelik verilen mücadelenin sembollerinden oldunuz…
Bu büyük bir sorumluluk. Ağır. Biz bu mücadeleyi vermezsek katiller indirim alıp gidecekler. Şule Çet davasında gördüğümüz gibi kamuoyu oluşturulduktan sonra katiller müebbet ve 32 yıl ceza aldı. Bunun bilincinde ilerlemem gerekti açıkçası. Sadece ben değil Türkiye’de pek çok kadın öldürülüyor. Bu katillerin tam olarak yargılanması için toplumun her kesiminden insan elini taşın altında koymalı.
Sadece ben değil bu mücadelede binlerce kadın var. Benim başıma gelmez diye düşünmemek lazım herkesin başına gelebilir.
"Annem kanseri yendi katilini yenemedi"
Annensiz bir hayat…
Annem benim en hassas konum. Babam da olmadığı için. Benim için hem anne hem babaydı, ben aynı anda iki ebeveynimi kaybetmiş gibi hissediyordum. Ben eve giderdim saçımı koklardı öperdi en çok onunla gezerdim eğlenirdim.
Kansere yakalandıktan sonra daha çok annemin üzerine düşmeye başladım.
Annem kanseri yendi ama katilini yenemedi.
Failin ailesi sizi aradı mı?
Hayır. Her hangi bir irtibatta bulunmadılar. İki yetişkin çocuğu varmış. “Evet babamız böyle bir şey yaptı ama bizim suçumuz yok demelerini tercih ederdim”
Peki annenizin işyerinden sizi aradılar mı?
Hayır, aramadılar. Annemin geçmişte çalıştığı yerden bile iki otobüs insan geldi. Annem bana katilini şikayet ettiğini hep söylüyordu ama onu orada koruyan bir şef var.
O gün annemin öldürüldüğü gün, odada adamı tedavi ediyorlar sonra adamı oradan kaçıyorlar. Sanığın avukatını da onların tuttuğunu düşünüyorum.
Son altı aydır annem hastaneye gidiyordu annem manevi anneme gidiyor ve ona işyerindeki durumları anlatıyor. Annem öldürüldükten sonra manevi annem anlattı. Bir gün elinde resmen çöp olmuş bir gömlekle gelmiş. “İşyerine beş dakika geç kaldım çöpü başımdan aşağı döktüler çocuklar görmeden bunu yıkayalım" demiş.
Yani işyeri resmen şu an kendisini koruma altında almış durumda.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
Dava burada bitmeyecek gerekirse AİHM’e taşıyacağız. Avukatım üst mahkemeye başvuru yaptı. Gerekçeli kararı bekliyoruz. Dayanışmamız büyük.. Herkesi dayanışmaya davet ediyorum. (EMK)