İnsan Hakları Eğitimi Ortak Çalışma Ağı (İHEA) Milli Eğitim Şurası’nı insan hakları bağlamında değerlendirirken insan haklarına dayalı bir eğitim sistemine ihtiyaç olduğunu bildirdi.
19. Milli Eğitim Şurası’nın insan haklarını hiçe sayan tavsiye kararlarının dikkate alınmaması gerektiğini dile getiren İHEA çocukların insan hakları ilkeleri ile buluşabileceği olanakların arttırılmasını, insan hakları eğitiminin ders programı ve okul kültürüne temel bir yaklaşım olarak dahil edilmesini istedi.
“Şura’nın çoğulcu, katılımcı ve şeffaf bir şekilde yeniden yapılandırılmasını ısrarla talep ediyor ve özellikle insan hakları eğitimi ile ilgili yapılan düzenlemelerin takipçisi olacağımızı duyuruyoruz.”
Ne şeffaf ne katılımcı
İHEA’nın değerlendirmesinde dikkat çektiği noktalar anahatlarıyla şöyle:
* Milli Eğitim Şurası’nın tüm toplumu etkileyen “eğitim” alanıyla ilgili yol haritası belirleme iddiasına karşın, yine hükümet dışı kuruluşlar ve inisiyatiflerin şura dışı bırakıldığı ya da çok sınırlı bir alandan sürece dahil olabildiğini gördük.
* Ayrıca, şuraya katılan temsilcilerin çoğunluğunun erkek olması da, cinsiyet dengesini ve kadınların karar verme süreçlerine katılımını gözetme kaygısından uzak olduğunu gösterdi.
* Hak temelli sivil toplum örgütleri tartışmalara müdahil olamadığı gibi, konuşulanları da basının manşetlerine taşıdığı haliyle takip etmek zorunda kaldı. Dolayısıyla sürecin ne katılımcı, ne çoğulcu, ne de şeffaf olduğunu belirtmek mümkün değil.
İnsan hakları dersi
* İnsan hakları savunucuları, tek bir insan hakları dersinin yetersiz olduğunu ve hak temelli yaklaşımın tüm programa yayılmasını talep ederken, şurada ilkokuldaki “İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi” dersinin kaldırılarak sosyal bilgiler dersine eklenmesine dair bir tavsiye kararı alınmıştır. Bu, insan hakları bağlamında kabul edilemez bir yaklaşımdır.
Zorunlu din dersi
* Tarafsızlık ile din ve vicdan özgürlüğü ilkelerine aykırı olması nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları (Hasan ve Eylem Zengin ile Mansur Yalçın kararları) ile mahkum edilen “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersinin, ilkokul 1,2, ve 3. sınıflarda okutulması yönünde bir tavsiye kararı alınmıştır. Bu kararın, Türkiye’nin taraf olduğu ve eğitimin amaçlarını düzenleyen uluslararası insan hakları sözleşmelerine (Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi madde 13 ve Çocuk Haklarına dair Sözleşme madde 29) aykırı olduğu çok açıktır. Bu maddelere çekince koyulmuş olması, eğitimin evrensel insan hakları değerlerini teşvik etmesi gerektiği gerçeğini değiştirmemektedir.
Barış kültürü
* Çocukların eşit ve özgür bireyler olarak kendilerini gerçekleştirebilecekleri eğitim ortamı, müfredatı, araç gereçleri, yaklaşımı, personeli vb. tüm olanakların insan hakları temelli bir bakış açısıyla sunulması gerekirken eğitim sisteminin “güvenlik”, “muhafazakarlık”, “dayatma”, “tek tipleştirme”, “cinsiyetçilik”, “çoğunluk hegemonyası kurma” gibi kaygılarla şekillendirilmeye çalışılması kabul edilemez bir yaklaşımdır. Oysa birarada ve barış içerisinde yaşama kültürü bu kaygılarla tesis edilemez.
Temel yaklaşım
* İnsan hakları eğitimi sadece müfredatta yer verilmesi gereken bir konu başlığı değil eğitim sisteminin temel yaklaşımı haline gelmesi gereken bir ilkeler bütünüdür.
* Mevcut haliyle eğitim sisteminin, çocuğu değil devlet ideolojisini ve kendi sürdürülebilirliğini koruduğu ortadadır. Halbuki çocuğun kendini gerçekleştirdiği, gelişimsel özelliklerinin dikkate alındığı, yetişkinlerin çocuğa dair ezberlerini bozduğu ve insan haklarına dayalı bir eğitim sistemine ihtiyaç vardır.
İHEA insan hakları eğitimi ile ilgili çalışmalar yürüten, bu konuda paylaşım ve güç birliğini hedefleyen sivil toplum örgütleri ile üniversitelerin insan hakları merkezlerinden oluşuyor. (YY)