Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), DİSK Basın-İş, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü için mesajlar yayımladı.
Gazetecilerin haklarının ilk kez yasal güvence altına alındığı bu gün için meslek örgütlerinin mesajlarında Türkiye basınının sorunları ön plana çıktı.
Meslek örgütleri ifade ve düşünce özgürlüğü ihlallerine, sansüre, yargı tacizine, gözaltı ve tutuklamalara, basın kartına, işsizliğe ve sendikal mücadelelere vurgu yaptılar:
10 OCAK ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ
"Gazetecilik bir dolu kredi kartı borcu ve bir dizi kronik sağlık sorunu getirdi"
TGS: Birleşen kalemler asla yenilmez
Bugün, Türkiye gazetecilik tarihi açısından gurur dolu bir gün.
Gazeteciler, 1961 yılında bugün, kazanılmış haklarına göz diken patronları birlik ve mücadele ile terbiye etti. Bu zaferin ardından da 10 Ocak uzun yıllar “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutlandı.
Zaman içinde gazetecilerin maruz bırakıldığı saldırılar, özlük haklarında yaşanan erozyon nedeniyle bir kutlama olmaktan çıktı ve mücadele gününe dönüştü.
Darbeler ve antidemokratik siyasi hesaplarla geçen süreçte editoryal bağımsızlığa dönük saldırılar artarak devam etti. Ekonomik ve sosyal haklar, neoliberal iktisat uygulamalarının gölgesinde günden güne eridi. Kolektif mücadele ve sendikal örgütlenme, bireycilik tuzağında zayıflatıldı.
İşsizlik ve güvencesiz çalışma gazetecilerin en önemli sorunlarının başında gelir oldu. Resmi verilere göre gazetecilik mezunları, sosyal hizmetler ve sanat mezunlarının ardından en yüksek işsizlik yaşayan üçüncü kesim olmayı sürdürüyor.
Daralan medya sektöründe kayıt dışı çalışma hızla arttı. Düşük ücret politikaları, itibarsızlaştırma ve basın özgürlüğüne yönelik saldırılar, gazeteciliğin yapılması zor meslekler arasında hızla yükselmesine neden oldu.
Meslektaşlarımızın hemen her gün soruşturma, gözaltı, ifade verme ve tutuklanma tehdidi yaşadığı günlerden geçiyoruz.
10 Ocak’ı bizler açısından özel bir gün yapan, 1961’de sendika öncülüğünde yürütülen mücadeleydi. Bu mücadele, bugünün sorunları için de bir yanıt barındırıyor: Birlik, mücadele ve dayanışma!
Geçen sene 15 farklı işyerinde yetkili olmanın ve toplu iş sözleşmesi imzalamanın verdiği güvenle ‘İnadına gazetecilik, inadına sendika!’ sözleriyle açıklamamızı bitirmiştik. Bu sene ise yetkili ve toplu iş sözleşmeli işyerleri sayısının 18’e çıktığını paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Yetkiyi aldığımız ve müzakerelerin sürdüğü iki işyeri, grevin sürdüğü bir işyeri ve yetkimize itiraz edilen ve yargı sürecinin devam ettiği üç işyeri ile binlerce TGS üyesi, 10 Ocakların yeniden kutlanmaya başlaması için yürünecek yolu bizlere müjdeliyor.
Meslek etiğine sahip çıkan, ekonomik ve sosyal haklarını iyileştirmek isteyen, anayasal hakkını kullanarak sendikalaşan Sputnik çalışanlarının sektördeki binlerce gazeteciye verdiği moralin büyümesini önemsiyoruz.
Bunun için işyerlerinde adil çalışma şartları ve ülkede demokrasi için mücadele eden tüm meslektaşlarımızı bir kez daha sendikaları TGS’de örgütlenmeye ve “Birlikte Güçlüyüz” demeye davet ediyoruz.
Birleşen kalemler asla yenilmez!
DİSK Basın İş: Kutlamıyoruz, tüm meslektaşlarımızı mücadeleye çağırıyoruz
Bu sene de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü basın özgürlüğü açısından karanlık bir tablo ile karşılıyoruz. Bugünü maalesef bir kutlama günü olarak değil, tutuklu üyemiz Dicle Müftüoğlu başta olmak üzere cezaevinde esaret altındaki meslektaşlarımızla dayanışmak ve basın özgürlüğü için verdiğimiz mücadeleyi daha da büyütmek için vesile olarak görüyoruz.
Ekonomik krizin etkisi ve artan siyasi kutuplaşma, Türkiye’de asgari ücretin olağan ücret haline geldiği medya sektöründeki krizi her geçen gün daha fazla derinleştiriyor. İktidar tarafından basın ve ifade özgürlüğüne nefes aldıracak bir yaklaşım ve mevzuat ortaya koyulmazken, gazetecilerin özlük hakları, iş güvencesi ve refah düzeyi açısından da bir çalışma yapılmıyor.
Sahada görev yapan gazetecilerin kolluk kuvvetleri tarafından keyfi olarak engellenmesi, gözaltına alınması, fiziksel şiddete maruz bırakılması, tehdit edilmesi ve hedef gösterilmesi gibi saldırılar sürerken; hapisteki gazetecilerin özgürlüğü ise uydurma gerekçelerle hazırlanan iddianameler ve dayanaksız yargılamalar yoluyla gasbediliyor.
Halkın haber alma ve haber olma hakkına sahip çıkarak bir kamu görevi ifa eden gazeteciler Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu, Toplantı Gösterişleri Yürüyüşleri Kanunu, Terörizmin Finansmanı Kanunu gerekçe gösterilerek yargılanıyor.
'Dezenformasyonla mücadele' bahanesiyle TBMM’den geçirilen Sansür Yasası’nda suç olarak tanımlanan “halkı yanıltıcı bilgiyi yayma” gerekçe gösterilerek hakkında soruşturma başlatılan gazeteci sayısı günden güne artıyor.
Türkiye’de hâl bu iken, dünyada ise Rojava’dan Karabağ’a, Ukrayna’dan Filistin’e gazeteciler ölümü göze alarak çalışıyor.
İşte bu yüzden, iş güvencesine sahip olamayan, mesleki dayanışmadan yoksun ve derinleşen ekonomik krizi hayatının her alanında hissederek her türlü baskıya açık hale gelen gazetecilere sahip çıkmadan basın özgürlüğüne de sahip çıkılamayacağını biliyoruz.
Basın özgürlüğüne ve gazetecilere yönelik saldırılara karşı susmayacak, haberin ve gazeteciliğin ‘potansiyel suç ve suçlu’ olarak gösterilmesine karşı mesleğimize sahip çıkacak ve medyanın halkın demokrasiye katılımını kolaylaştıran temel unsurlardan birisi olarak görülmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Gerçeğin peşinden koşan ve yalnızca hakikate bağlı kalan tüm meslektaşlarımızla örgütleneceğiz, sendikal mücadele vereceğiz ve yan yana yürüyeceğiz.
Yaşasın sınıf dayanışması, yaşasın özgür basın!
TGC: Tablo karanlık olsa bile umudumuzu yitirmiyoruz
10 Ocak 1961 yılında ilk kez gazetecilerin haklarını koruyan, 212 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden bu yana 63 yıl geçti.
Yasanın varlığı bir güvence olsa da uygulamada gazetecilerin çalışma koşullarına yönelik haksızlıklar devam ediyor. İktidar baskısıyla kapatılan yayın organlarının, kadrolarını azaltan medya kuruluşlarının sayısı hızla artıyor.
Medyanın yüzde 95’inin iktidar kontrolünde olduğu ülkemizde, her üç gazeteciden biri işsiz bırakılmış durumda. Gazetecilerin çoğunluğu Basın İş Yasası ile çalıştırılmıyor.
Basın İş Yasası uygulanan birçok kurumda ise işten çıkarmalar söz konusu olduğunda gazetecilerin kıdem tazminatları ödenmiyor. Sendikalı olan gazetecilerin ise grev hakkı engelleniyor.
Gazetecilerin gerçekleri halka iletmesinin engellenmesi için sürekli suç uyduruluyor, haksız gözaltı ve tutuklamalarla gazeteciler baskı altına alınmaya çalışılıyor.
Radyo Televizyon Üst Kurulu, Basın İlan Kurumu ise yayın durdurma, resmi ilan kesintileri ve para cezalarıyla yurttaşların haber alma, gerçeğe erişim ve bilgilenme hakkını engellemeye devam ediyor.
2024 yılına girerken RTÜK’ün Fox TV, Halk TV, Sözcü TV, Tele 1, KRT ve TGRT’de yayınlanan haber, program ve dizi için verdiği cezalar durumu net bir şekilde ortaya koyuyor.
RTÜK tarafından 2023 yılında eleştirel yayın yapan Tele 1’e 20, Halk TV’ye 17, Flash Haber’e 8, Fox TV’ye 8, KRT’ye 5, Sözcü TV’ye 1 olmak üzere toplam 59 kere 67 milyon 850 bin liralık ceza verildi. Beyaz TV ve TGRT Haber’e ise toplam 2 milyon 147 bin lira ceza kesildi.
Tablo karanlık olsa bile umudumuzu yitirmiyoruz. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu olarak; çalışan, işsiz bırakılarak mesleğini yapması engellenen tüm meslektaşlarımızın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyoruz.
Gazetecilerin çalışmasının ve örgütlenmesinin önündeki engellerin kaldırılmasını, cezaevindeki gazetecilerin tutuksuz yargılanmasını istiyoruz.
ÇGD: Anayasa yalnızca kağıt üzerinde
Anayasa’nın ‘Basın hürdür, sansür edilemez’ hükmü artık yalnızca kağıt üzerindedir. Sansür Yasası’nın ardından gazeteciler, mesleki özgürlüklerini tamamen kullanamaz hale getirilmiştir.
Siyasiler ve sermaye tarafından kıskaca alınan gazetecilik ortamında mesleğimizle ilgili en fazla kullandığımız kelimeler; ‘sansür’, ‘otosansür’, ‘baskı’, ‘soruşturma’, ‘tehdit’, ‘tutuklama’dır. Tüm bu zorluklarla beraber gazeteciler bugün açlığa mahkûm edilmiş durumdadır. Sefalet ve açlık ücretlerine mahkûm edilen birçok meslektaşımız aynı zamanda sosyal güvencelerden de yoksun olarak çalıştırılmaktadır. İlgili kurumların işleri güçleri ise bu sefalet süreçleri ile mücadele değil, dezenformasyon adı altında haber ile mücadeledir.
Tüm bu karanlık tabloya, tüm saldırılara karşın gazetecilik mesleği hala ayaktadır. Türkiye’de hiçbir meslek, böyle ağır saldırılar karşısında bu güçle ve bu kararlılıkla ayakta kalamamıştır. Bunu, halkın haber alma hakkını savunan, gazetecilikte ısrar eden meslektaşlarımızın mücadelesi mümkün kılmıştır.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü gazeteciler için kutlanacak bir bayram değil, dayanışmanın ve mücadelenin gücünün bir kez daha hatırlandığı gündür. Mesleğimizi hak ettiği gibi yapmaya çalışan her meslektaşımız gibi, günümüz koşullarında gazetecilerin kutlanacak hiçbir özel gününün olmadığının bilincindeyiz. Basın ve ifade özgürlüğü için mücadelemizi her alanda büyütecek, omuz omuza durarak baskılara karşı direnmeye kararlılıkla devam edeceğiz.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü dayanışmayla karşılıyoruz.
(HA)