Soru: "Bombalamanın yanlışlıkla düştüğü" şeklindeki açıklamalara katılıyor musunuz? Eğer bu iddiaya katılıyorsanız, halkın maddi ve manevi zararlarını karşılamayı düşünüyor musunuz?
Cevap: Teröristlere verilen bu zayiat sonucu; güvenlik birimlerine terörist gruplarla ilgili bilgilerin Koçağılı ve Kuşkonar köylüleri tarafından verildiği değerlendirilerek, aynı gün teröristle tarafından anılan köylere 82 mm.'lik havan, roket ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlenmiş ve bu saldırı sonucunda Koçağılı köyünden (13 ) kişi ölmüş, (13) kşi yaralanmıştır. Kuşkonar köyünden ise resmi makamlara saldırı hakkında bugüne kadar herhangi bir müracaat olmamıştır.
Tarih 23 Haziran 1994, yer Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), soruyu Demokrasi Partisi (DEP) milletvekili Selim Sadak dönemim İçişleri Bakanı Nahit Menteşe'ye soruyor.
Cevabı ise, İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı antetli bir yazıyla Bakan Menteşe veriyor.
Bombalar kayışla mı bağlıydı?
Olay, 20 Nisan günü gazetelerde, mesela Milliyet'teki Uçaktan Düşen Bomba Öldürmüş! haberi ve bianet'te yer alan F-16'lar nereye uçuyordu haberlerinde aktarılan 25-26 Mart 1994 tarihlerinde Şırnak ili Cizre ilçesi köylerine uçaklardan düşen bombalar ve ölen, yaralanan köylülerle ilgili.
İki gün önce, bianet'te yayımlanan haber, yorum, Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve Human Rights Watch (HRW- İnsan Hakları İzleme) raporlarıyla ilgili olarak, TBMM'ne verdiği soru önergesinin akıbetini öğrenmek üzere telefonla ulaştığımız Selim Sadak olay üzerine "bombalar uçaklara kayışlarla bağlanıyor, kayışların gevşemesi durumunda bombalar düşebilir" şeklinde resmi yorumlar yapıldığını da hatırlıyor.
Giden gelen dokunulmazlık ve tutuklama
Sadak'ın macerası biraz farklı seyrediyor: 3 Mart günü Refah Partisi milletvekili Hasan Mezarcı ile birlikte dokunulmazlığı kaldırılıyor, Anayasa Mahkemesi 21 Mart günü kararı iptal ediyor.
DEP'li milletvekilleri Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan, Ahmet Türk ve Sırrı Sakık ile bağımsız milletvekili Mahmut Alınak ise 17 Mart'ta Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce tutuklanmışlardı.
Sadak da fazla beklemek zorunda kalmadı; Sedat Yurttaş'la 1 Temmuz günü gözaltına alındılar.
Sadak'ın soruları
Sadak, işte tam burada dokunulmazlığını yeniden kazanınca verdiği bu önergede olayla ilgili soruşturma yapılıp yapılmadığını, yapılmışsa bombalama olayına maruz kalanların ifadelerine başvurulup vurulmadığını, cezalandıranların olup olmadığını soruyor.
"48'den fazla insanın ölmesi, 100'den fazla insanın yaralanmasına yol açan bombardıman emrini verenlerin açığa çıkarılmaması durumunda, insanların 'yönetime bağlılık' konusunda kendilerini motive etmelerinin zor olabileceği göz önünde bulundurularak olayların üzerine ciddi bir şekilde girmeyi ve bu konuda kamuoyunu bilgilendirmeyi düşünüyor musunuz?"
Bakan yanıtlıyor
Menteşe'nin "incelenen iddialar"la ilgili yanıtı şu açıklamalarla tamamlanıyor:
* 26 Mart 1994 günü Şırnak, Merkez, Koçağıl köyü kuzeyindeki Stoker Tepe ile Kuşkonar köyünün kuzeyindeki kayalıklarda 1000 civarında teröristin toplandığı, Şırnak il Merkezi ile bölgede bulunan Askeri birliklere eylem hazırlığı içinde bulundukları, duyumunun alınmasına müteakip teröristlerin bulunduğu Stoker Tepe ile Kuşkonar köyünün kuzeyindeki kayalıklara hava harekatı düzenlenmiştir.
* Hava harekatı sonucunda teröristlerin telsiz konuşmalarından 150 civarında ölülerinin bulunduğu anlaşılmış, bölgede yapılan arazi taraması sonucunda Stoker Tepe ve Kuşkonar köyünün kuzeyindeki kayalıklarda ölen teröristlere ait çok miktarda kan izleri ve elbise parçaları bulunmuş, ölen teröristlerin cesetleri arkadaşları tarafından kaçırılarak gizlendiği köylülerin beyanlarından da anlaşılmıştır.
Savcının kararı farklı
11 yıl sonra, Millyet'teki habere göre, Diyarbakır Başsavcılığı 38 köylünün ölümüne yol açtığı iddiasının araştırılması için görevsizlik kararı vererek dosyayı Şırnak'a gönderdi.
Menteşe'nin Jandarma Genel Komutanlığı'na dayanarak verdiği yanıtın aksine Diyarbakır Savcısı Haki Çeliker'in 19 Ekim 2004 tarihli görevsizlik kararında, köylülerin tutanaklarda ifade edildiği gibi "PKK tarafından öldürüldüğü"ne ilişkin delil olmadığı belirtiliyor..
Çeliker Şırnak Savcılığı'na gönderdiği yazıda, Koçağılı köyünde 13, Kuşkonar'da da 25 kişinin öldüğünü, çok sayıda kişinin yaralandığını kaydederek şunları söylüyor::
"Tahkikat içeriği ve mağdurların ifadelerine göre, olayın PKK terör örgütünce gerçekleştirildiğine dair dosyada delil bulunmadığı, aksine uçak ve helikopterlerden düşen bombalar sonucu meydana geldiği dosya içindeki beyanlardan anlaşılmıştır.
"Başsavcılığınızca olayın etraflıca araştırılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2 ve 13. maddeleri uyarınca ülkemizin ileride sıkıntı yaşamaması açısından etkin soruşturmanın ivedilikle yapılması için hazırlık evrakı, iddia edilen suçun başsavcılığımızın görevine girmediği anlaşıldığından görevsizlikle başsavcılığınıza gönderilmesine karar verilmiştir."
Kongrede bile tartışılan
11 yıl önce sunulan "gerçek"le şimdi Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bugün ulaştığı "gerçek" örtüşmüyor. Şimdi ne olacak?
HRW'nin Türkiye'ye silah transferleri ve savaş hukuku ihlalleri" raporunun Türk hükümetine tavsiyeler bölümünde "Türk Genel Kurmayı bünyesinde Türkiye'nin güneydoğusunda jandarma, polis kara ve hava kuvvetleri içinde olmak üzere bütün güvenlik güçlerince işlenen insan hakları ihlali iddialarını inceleyecek özel bir İç İşleri Birimi" kurulmasını öneriyordu.
Kuruldu mu? Genel Kurmay Bakanlığı web sitesinde böyle bir bilgi yok; Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde 1994 ve Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde 1995 yıllarında birer "İnsan Hakları Şubesi" kurulduğu biliniyor.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı web sitesinde de "İnsan Hakları Birimi"ne dair bir bilgiye ulaşamadık.
Amerika Birleşik Devletleri Kongresi'nde tartışılan bir konunun TBMM'ne sadece bir soru önergesi ve yanıtla yansımasını anlamakta zorlanıyoruz elbette ama yine de, 11 yıl geçse de, hala geç değil diyor, kayıtlardan "gerçeği" aydınlatacak bir açıklamayı Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndan bekliyoruz. (NM)