Marksist araştırmacı-yazar Max Ajl'ın kapitalist ülkelerde geliştirilen yeşil yönetim modelini ele aldığı "Halkın Yeşil Yeni Düzeni" kitabı yayımlandı.
Fosil yakıttan vazgeçmeyen ve gezegene zarar veren çoğu işlerde parmağı bulunan şirketler, şimdilik planlarını "sürdürülebilir" şekilde yürütmeye çalışıyor. Kuzey ülkelerinden ise popüler Yeşil Yeni Düzen (YYD) sesleri yükseliyor. Peki YYD'ye verilecek sosyalist bir yanıt var mı? Varsa nasıl?
Tunuslu yazar Max Ajl, "Halkın Yeşil Yeni Düzeni" kitabında küresel Kuzey merkezli YYD tartışmalarına Güney merkezli bir eleştiri ve karşı bir program geliştiriyor. Ajl, esasen kökleri küresel adalet ilkelerine dayanan ekososyalist bir geçiş tahayyülü anlatıyor.
Ajl'ın kitabının Türkçe çevirisi için kaleme aldığı yazının kısa versiyonunu sizlerle paylaşıyoruz.
TIKLAYIN - Polen Ekoloji'den yeni kitap: Halkın Yeşil Yeni Düzeni
Yapılması gerekenler
"Ekmek, toprak, barış, bunlarla birlikte hastane, sağlık, yeterli ulaşım sistemleri ve mevcut medeniyetlerin sanat ve kültürlerinden yararlanma ve daha birçok talep içerisinde olan çevrede ve merkez işçi sınıfının bakış açısıyla yapılması gerekenler nedir?
"İşbu arka planda yaşanan tüm sorunlara karşın, gezegen iki derece veya daha fazla ortalama 'ısıtılma yolunda' uygun adım ilerliyor. 'Yolunda' burada hayli uygun bir metafordur: gezegen veya onun iklimi, zaman içerisinde hareket eden bir gemidir ve rotasını o tehlikeli bölgeden uzaklaştırma veya bu bölgeye doğru yönlendirme olasılığı hep mevcuttur.
Dümen kimin elinde?
"Nasıl ki açık denizlerdeki gemilerde olduğu gibi, doğa her zaman ve yıkıcı yollarla keskin müdahalelerde bulunabilir. Bu minvalde kontrolden çıkmış bir küresel ısınma, belirli değişiklikleri tetikleyerek modern endüstriyel yaşamın herhangi bir biçimini imkansız kılacak değişikliklere her daim sebebiyet verebilir. Yolda metaforu aynı zamanda şu açıdan oldukça uygun çünkü bize dümende kimin olduğunu hatırlatıyor: Öncelikle Avrupalı-Amerikalı yönetici sınıfları.
"'Yolda' ifadesi ayrıca şu noktada da oldukçu ilintili ve isabetli, öyle ki bize dümenin başında kimin olduğunun/olacağının aslen siyasi ve toplumsal bir seçim olduğunu, bunun bir güç mücadelesi olduğunu hatırlatıyor. Bu dümen, Avrupa-Amerikan egemen sınıflarının ve tekelci sermayenin ve iklim krizi ve daha geniş toplumsal yeniden üretim krizinin başlıca suçlu tarafları ve taraftarlarının ellerinden sökülüp geri alınabilir."
Türkiye ve plastik atıklar
Alj, yazısında Türkiye'nin neredeyse emsalsiz bir kanserojen krizi yaratan sistematik plastik atık ihracatına açık hale gelmesine de değinerek şunları ekliyor:
"Ne yapmalı sorusuna gelindiğinde ise bu, yerel, ulusal ve nihayetinde uluslararası düzeyde devrimci bir siyaset yoluyla ele alınacak siyasi bir sorundur.
"Bu, sorunun dokusuna bağlı olarak farklı biçimler alır: Filistin'deki yerleşimci-tekelci kapitalizme karşı ulusal kurtuluş için ilkeli destek; Rusya'dan Zimbabve'ye, İran'dan Venezuela'ya, hatta NATO'nun mevcut siyasal düzeni ve sermaye birikimi sistemi kurduğu hemen her 'sıcak bölgede', şu anda dünyaya yayılan tekelci-kapitalist ve emperyalist yaptırımlara veya tek taraflı zorlayıcı önlemlere ilkeli muhalefet ve toplumsal yeniden üretim.
"Bu şu anlama geliyor: Türkiye'deki Kürt mücadelesi ekolojinin dışında görülemez. Daha ziyade ekolojik krizin ancak ulusal baskı ve ulusal mücadele sorunlarının, kültürel kendi kaderini tayin etme biçimini alıp almadığına bağlı olarak ele alınabileceği anlamına gelir."