Ekofeminizm, ilk olarak 1970'lerde Françoise d'Eaubonne, Ynestra King ve Vandana Shiva gibi isimler tarafından tanımlandı. Kavram, kadınların ezilmesi ve doğanın sömürülmesi arasında paralellik olduğu varsayımına dayanıyor.
"Polen Dergi"nin son sayısındaki Marta Portela röportajı İspanya'daki ekoloji hareketine ve ekofeminist mücadeleye dair bilgi veriyor.
Bir meydan okuma
Konfederasyonun ekofeminizm alt grubunu tanımlayan Portela, röportajda öncelikle ekofeminizme dair görüşlerini aktarıyor:
"Ekofeminizm ekoloji mücadelesini ve feminizmi bir araya getiren bir düşünce biçimi olmasının yanında toplumsal bir harekettir de. Bu iki olgu neden bir arada; çünkü ikisi de ortak olarak baskıyı ve şiddeti meşrulaştıran ataerkil ve sömürü üzerine kurulu bir kültüre meydan okuyor.
"Şu an öyle bir sistemde yaşıyoruz ki bir erkeklerin kadınlara, bir ırkın başka bir ırka, insanların diğer canlılara olan şiddeti meşrulaşıyor. İşte bu sistem bizi mücadelede birleştiriyor. Doğanın sömürüsünün yanında kadınların yaşamları ve hakları da sömürülüyor ve kadınlar toplumlarımızda görünmez kılınıyor. Ekofeminizm sisteme karşı ve yaşamı savunan radikal bir öneri."
"Bakanlığa değil bize soruyorlar"
Röportajda ekofeminizmin yanı sıra 1997'de kurulan Ecologistas en Accion federasyonundan da bahseden Portela, İspanyol topraklarındaki grupların çeşitliliğine ve fazlalığına rağmen ortak bir mücadele yürütebildiklerini söylüyor.
Federasyon bu sayede devlete karşı açtıkları davaları da kazanabiliyor. Portela, federasyonun kazanımlarına dair şunları kaydediyor:
"Ecologistas'ın hükümeti ve politikacıları mahkemeye çıkarmak konusunda uzun bir hikayesi var. Hatta son zamanlarda devletin yolsuzluğuyla mücadele ettiğimiz bazı davaları kazandık. Çok sayıda yerel temsilimiz olduğu için ana akım politikada varız ve fikirlerimiz artık dikkate alınıyor. Sokak protestolarında da varız ve birçok insan Ecologistas en Accion'u referans noktası olarak alıyor.
"Mahkemedeki ve sokaktaki varlığımızın yanı sıra ekoloji bağlamında kültürel değişim için yaptığımız çalışmaların etkisiyle televizyonda görünürüz. Hava kirliliği ile ilgili bir program varsa bakanlığa değil önce Ecologistas'a soruyorlar."
* "Polen Dergi"de yer alan röportajın tamamını okumak için tıklayın.
Ekofeminizme yakın mercek
Ekofeminizme göre kadınların ve doğanın sömürülmesi bağlantılı olduğu için, kadınlar yeşil hareket içinde aktif rol oynamalıdırlar.
İkili cinsiyet sisteminde kadın doğaya ve özel alana, erkek ise kültüre ve kamusal alana yakın görülür. Doğa kültürden aşağı bir konumda tasavvur edildiği için, kadın da erkekten aşağı görülmüştür.
Feminist ve yeşil hareketler eşitlikçi, anti-hiyerarşik sistemleri savunurlar. Ekofeminizm; emperyalizme, heteroseksist sisteme, militarizme ve kapitalizme karşı çıkar.
Okuma önerisiBiri Kuzey, diğeri Güney'den iki kadın, Maria Mies ve Vandana Shiva beraber kaleme aldıkları "Ekofeminizm" kitabında, dünyanın dört bir tarafındaki kadınların gündelik hayatına doğrudan etki eden iktidar mekanizmalarını ele alıyor. "Yeni dünya, bir Büyük Patlama ya da Devrim ile yaratılamayacak. Bu değişim, halen eski dünyada yaşayan insanların bu 'yeni dünya'nın tohumlarını ekmeye başlamalarıyla gerçekleşecek. "Bu tohumların çimlenmesi ve meyve vermesi zaman alacak; ama pek çok insan bu tohumları ekmeye başladı bile." |
(TY)