29 Nisan’da gözaltına alındıktan sonra 3 Mayıs’ta tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu 7 ay sonra ilk kez hakim karşısına çıktı.
Müftüoğlu, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya getirilmedi. Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden tutuklu bulunduğu Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'nden duruşmaya bağlandı.
Duruşmayı, DFG Eşbaşkanı Serdar Altan, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Banu Tuna, IPI Türkiye Temsilcisi Zeyneb Gültekin, CPJ Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret ile Mezopotamya Kadın Gazeteciler Derneği (MKG), DİSK Basın-İş, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) ile Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nden (MLSA) temsilciler izledi. Bunun yanı sıra siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi de duruşmayı takip etti.
7 aylık tutukluluğun ardından 5 Aralık'ta tahliye edilen MA editörü Abdurrahman Gök de duruşmayı izleyenler arasında yer aldı.
Duruşmada mahkeme heyeti başkanı izinli olduğu için Adalet Bakanlığı yerine bir başka yargıç görevlendirdi. Duruşma kimlik tespiti sonrası başladı ve Müftüoğlu iddianameye karşı savunma yaptı.
DİCLE MÜFTÜOĞLU İDDİANAMESİ
Gazeteciye, gazeteciyle konuşma suçlaması
“Yüzyılda çok şey değişti ama Kürt gazetecilere baskılar değişmedi”
Konuşmasına kendisiyle dayanışmaya gelen meslektaşlarına teşekkür ederek başlayan Müftüoğlu, davada gazeteciliğin, basın ve ifade özgürlüğünün yargılanmak istendiğini söyledi.
Kürt gazetecilere dönük baskılara değindi. Kürt gazetecilere yönelik baskıların özünde Kürt sorunu ve Kürt gerçekliği olduğunu anlattı. “Yüzyılda çok şey değişti ama Kürt gazetecilere baskılar değişmedi. Hrant Dink’e kadar birçok gazeteci gerçekleri söylediği için katledildi” dedi.
Hakkındaki iddianamenin "mesleği karartmak" amacıyla hazırlandığını ifade etti.
İddianamede yer alan tanık beyanlarına değinen Müftüoğlu, “örgütte eğitim gördüğüne" dair iddianın Emniyet’te kurgulandığını söyledi. Tanığın kendisi hakkında "2012'de yurtdışındaydı" iddiasını yalanlayan Müftüoğlu, “Söz konusu tarihte trafik kazasında yaralanmıştım ve evden hiç çıkmamıştım” dedi.
“Örgütsel' dedikleri haber hiyerarşisi”
Müftüoğlu, 2017’de bir kez yurtdışına çıktığını ve o dönemde Federe Kurdistan Bölgesi'nde bağımsızlık referandumunu takip ettiğini aktardı. Yaptığı haberlerin çalıştığı haber ajansında yer aldığını belirten Müftüoğlu şöyle konuştu:
Bugün Filistin ve İsrail savaşı nasıl takip ediliyorsa o dönemde o referandumu takip etmek için gittim. Burada herhangi bir örgütsel faaliyet abes kaçar. Yurtdışı çıkış kaydım var diye böyle tarif edilmesi kabul edilir değil. Yine dosyada bir gizli tanık var. O da benim mesleki faaliyetlerimi örgütsel faaliyet olarak tanımlıyor.
Gazeteciliğe ilişkin bir bilgisi yok ki yaptığım tüm işleri örgütsel faaliyet olarak göstermiş. Gazetecilik aslında mesleki hiyerarşinin olduğu bir meslektir. Bunun örgütsel bağla düşünülmemesi gerekir. Bir kişi gazetecilik bölümü ya da hangi bölümden gelirse gelsin stajyer olarak çalışmaya başlar. Sonra muhabir olur. Onların üzerinde haber şefleri vardır, stajyer ve muhabirlerden gelen haberleri düzenler. Onların üzerinde de editörler vardır. Bu açıdan ortada örgütsel değil, hiyerarşi meselesi, haber yapma hali vardır.
Haber merkezinin bürolara, muhabirlere yaptığı öneriler talimatla çalışmak olarak belirtilmiş. Biraz daha gelişkin olan birinin daha deneyimsiz birine önerileri talimat olarak tanımlanmış. Habercilik anlık bir iştir. Talimat işi yapanlar bir gerçeği kapatan basındır. Ben bunu Roboskî Katliamı ile örneklendirmek istiyorum. Savaş uçakları bombardıman yaptı, 34 insan katledildi. O dönem DİHA bölgeye gitti, bunu dünyaya duyurdu. Talimat bekleyen ana akım bu haberi 13 saat sonra verdi. Yukarıdan telefon gelmeden biz bu haberi ‘yalanlamayız’ dediler ve habercilik yapmadılar. Hükümetin açıklamasını beklediler, talimat budur. Talimat bekleyerek gazetecilik yapamayız.
Temur: Soruşturmaya yetkili Diyarbakır, dinleyen Ankara
Müftüoğlu’nun konuşmasının ardından avukat Resul Temur söz aldı. İddianamede ismi geçen açık tanık Kerem Gökalp’in ifadeleri doğrultusunda soruşturmanın başlatıldığını söyledi.
Temur, Kerem Gökalp’in 20 Kasım 2019’da Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) peşmergeleri tarafından Türkiye'ye teslim edildiği, 6 gün sonra da (26 Kasım 2019) 67 sayfalık teşhis işlemi yaptığı bilgisini verdi. Gökalp’in daha sonra 7 Ocak 2020’de Ankara’ya götürüldüğünü ve 52 sayfalık ifade verdiğini aktardı. “Her iki işlemde de Dicle Müftüoğlu’na yönelik bir beyan ya da teşhisi olmamış” dedi.
Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun (PSVK) 6. maddesini hatırlatan Temur, “Dava dosyamızda yer alan fotoğraflı teşhis tutanağından anlaşılacağı üzere usul işlemlerinin hiçbiri dikkate alınmamış ve teşhis usule aykırı bir biçimde gerçekleştirilmiştir” diye konuştu. Temur, Gökalp’in Müftüoğlu’nu “örgüt kampında gördüğü" dediği tarih ile resmi yurtdışı giriş-çıkış tarihlerinin uyuşmadığını da ekledi.
Temur daha sonra Ankara’da MA ve JINNEWS muhabirlerine yönelik operasyona gerekçe yapılan “K8Ç4B3LIT5” isimli gizli tanığın yaptığı teşhise değindi. Temur, "Her iki tanığın ortak noktası Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dinlenilmiş olmasıdır. Soruşturmaya yetkili yer Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı olmasına rağmen soruşturmanın Ankara'da yürütülmesi dahi dosyanın hukuki olmayan sebeplerle yürütüldüğünü açık biçimde ortaya koymaktadır” diye konuştu.
Gizli tanığın Ankara merkezli yürütülen davada dinlendiğini ve “devlet adına çalıştım” dediğini hatırlatan Temur, “Böyle bir durumda ortaya iki ihtimal çıkıyor; gizli tanık ya provokatif ajan olarak kullanıldı -ki bu durum yasak- ya da gizli soruşturmacı olarak görevlendirildi. Bu durumda da gizli soruşturmacının kolluk kuvveti olması gerekir. Her iki durumda aslında gizli tanığın beyanlarının hükme esas alınmaması gerektiğini ortaya koymaktadır” ifadelerini kullandı.
Mahkeme savunma bitmeden hüküm kurdu
Temur’un ardından avukat Veysel Ok ve Emine Özhasar savunma yapmak istedi. Ancak mahkemenin geçici heyet başkanı ve üye hakimler bu sırada tutukluluk kararı verme teşebbüsünde bulundu. Devamında yapılacak savunmanın da kararlarını değiştirmeyeceğini ikrar etti.
Buna rağmen avukat Ok iddianame üzerinden savunma yaptı ve mahkemenin tavrının kayda geçirilmesini istedi.
Avukat Veysel Ok bunun üzerine “Savunma yapmadan tahliye talebini reddettiniz. Biz savunma yapmadan tutukluluğa devam kararı veriyorsunuz. Bu yargılama usulüne aykırı" diyerek mahkemenin kararına tepki gösterdi.
İddianamenin hukuki bir metin olmadığını ifade eden Ok, “Basın kanunundan, anayasadan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nden bihaber polisler, delil diye savcılığın huzuruna haber, seyahat ve çalıştığı kurum dışında başka bir şey getirmemişlerdir. Savcılık da bu haberleri iddianamesinde kullanmış. Ama hukuk eğitimi almış sayın savcı, tüm bu hukuk metinleri bilmesine rağmen sizlerin önüne de gazetecilik dışında herhangi bir delili olmayan ve iddianame olduğu iddia edilen bu metni getirmiştir” diye konuştu.
Avukat Emine Özarslan ise, “Kararınızı verdiğiniz için tahliye talep etmiyorum” diyerek mahkemeye tepki gösterdi.
Mahkeme heyeti, gizli ve açık tanık Kerem Gökalp’in dinlenmesine ve gazeteci Müftüoğlu hakkında başka soruşturma olup olmadığının Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na sorulmasına, karar verdi.
Bir sonraki duruşma 18 Ocak 2024’te.
(HA)