Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Gazi Şehitleri Cemevi yöneticisi kanser hastası Eren Odabaş’ın yargılandığı davanın ilk duruşması İstanbul Adliyesi 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme heyeti, Odabaş hakkında tahliye kararı verdi.
“Cezaevine gönderdiği mektup” nedeniyle tutuklu olan hasta mahpusun davasına çağrı
Kanser hastası Odabaş’ın ne nakil ne tahliye talebi kabul edildi
Odabaş hakkında 17 Nisan’da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianameyle “Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma” suçlamasıyla dava açıldı.
İddianamede, gizli tanık ve tanık ifadelerinin yanı sıra evlerinde bulunan flaş bellek içerisindeki mektuplar delil olarak yer alıyor.
Odabaş'ın dosyası sonrasında diğer tutuklulardan ayrıldı.Odabaş'ın duruşması, iddianamenin okunması ile başladı.
“Savcılık 15 gün önce takipsizlik verdi, saldırı olunca tutuklandım”
İlk olarak savunmasını yapan Odabaş, şunları söyledi:
“Ben herhangi bir örgüt üyesi ve örgütle bağlantılı değilim. Ben kanser hastasıyım. Sigortalı çalışıyorum. Üç buçuk aydır tutukluyum. Siz hukukun temsilcilerisiniz. Adaleti siz sağlayacaksınız.”
“Ben 6 Şubat’ta Çağlayan Adliyesi’ndeki olayla ilgili gözaltına alındım ve tutuklandım. Daha önce de anlattım defalarca bu örgütle bir bağlantım yok. Tutuklandıktan sonra iki buçuk ay sonra, sayın savcı, ‘olayla bağlantım olmadığını’ söyledi, dosyam ayrıldı. Serbest bırakılmam gerekiyordu. Ama ben tahliye olmadım tutuklu kalmaya devam ettim."
"Tutukluluğumun nedeni altı yıl önceki soruşturma. O zaman, ben kendi kızını taciz eden komşuma tokat attım, bundan yargılandım. Benim örgütle alakam yok. Ben normal bir insanım. Yaşadığım mahalleden dolayı bunu yaşıyorum. Bu olaydan bir şekilde tutuklandım, örgüt üyeliğinden ve serbest bırakıldım. 2018 Ekim’de tahliye oldum."
"Aynı gün daha cezaevinden çıkmadan gözaltına alındım, hakkında ‘gözaltı kararı var’ dediler. Savcı, adli kontrolle bıraktı beni. Bu soruşturmaların birbiri ile bağlantısı yok. Ben tutuklanmadan 15 gün önce yani 6 Şubat’tan önce hakkımda ‘takipsizlik’ kararı verildi. 15 gün içinde ne değişti de ben örgüt üyesi oldum? Bunu anlayamıyorum. Burada bir tutarsızlık var.”
“Tedavim engellendi”
Savunmasının devamında, hastalığına dair de bilgi veren Odabaş, 107 gündür tedavisinin engellendiğini belirtti. Doktorların mahpus olduğu için kendisine ayrımcılık yaptığını anlatan Odabaş, şunları söyledi:
“Silivri’de memurlar imar çekilmesi için yardımcı olmak istedi ancak, emir cihazı arızalıymış. Ykakın hastanelere gönderecekler şimdi. Tedavim yapılamıyor. Ankara’da bir emar çekildi, tümör belirlendi. Ne istiyorlar benden? Neden? Savcılık 15 gün önce takipsizlik kararı vermiş, sonrasında örgüt üyesi olmakta tutuklanıyorum."
"Ben bunu anlayamıyorum. Cezaevine mektup yazmışımdır diye düşünüyorum. Mektup yazdığım kişiyi tanıyorum. Önceden mahkemeye çıktığım dosyada tanışıklığım oldu. Onun dışında tanılıklığım yok. Gönderip göndermediğimi de hatırlamıyorum."
“Göndermiş olsam da Mektup Okuma Komisyonu var. O zaten yapacaktır gereğini. Ben 2017’de yargılanıyorum, hakkımda gizli tanığın verdiği ifade o dosyaya eklenmemiş. Benim örgütle bir bağlantım yok.”
"Ben kızımı dört aydır resimlerden seviyorum"
“Ben cemevi yöneticisiyim. Birileri benim adımı kullanmışsa ben nereden bilebilirim. Ayrıca ben o tarihte gözaltındaydım benim buna müdahale etme şansım yok. Benim örgütle işim yok. Bağım da yok, alakam yok. Benim bir tane kızım var. Benim hayatım ve yaşama sevincim."
"Benim her şeyim kızım. Ben gece gündüz çalışıyorum, kızıma iyi bir hayat sunmak için çalışıyorum. Benim çalıştığım şirket Turizm Bakanlığı’na bağlı sürekli denetleniyor. Bindiğim aracın takip cihazı var. Hepsi belgeli bir güzergahda hareket ediyoruz. Tedavimin yapılması için ayrıca 16 aylık kızım için tahliyemi istiyorum. Ben kızımı dört aydır resimlerden seviyorum.”
Odabaş, tanık ifadelerine de değindi, "Tanıkların faaliyet yürüttüğü dediği dönemde ben Edirne'de cezaevindeydim" dedi.
Avukat: Deliller hukuka aykırı
Odabaş’ın ardından avukatı Görgün Danacı, delillerin hukuka uygun olmadığını belirtti, operasyon akşamında Odabaş’ın evinde yapılan ev aramalarının hukuka aykırı olduğunu söyledi. Dosyadaki hukuk dışı evrakların dosyadan çıkartılması gerektiğini belirterek, “Mükerrer dava durumu var. Mahkeme davayı reddetmeli. Ayrıca, müvekkilimiz kanser hastasıdır, bu nedenle tahliye edilmelidir” dedi.
Savcı, “kuvvetli suç şüphesi” olduğu iddiası ile Odabaş’ın tutukluluğunun devamı yönünde görüş açıkladı.
Aranın ardından kararını açıklayan heyet, Odabaş'ı tahliye etti. Mahkeme ayrıca, Odabaş'ın yurtdışına çıkışını yasakladı ve adli kontrol kararı verdi.
Kararın ardından açıklama yapan Odabaş'ın avukatı, Odabaş'ın tahliyesinde mahkemenin "hasta mahpus olmasını" gözönüne bulundurduğunu söyledi.
Ne olmuştu?
Eren Odabaş, İstanbul Adliyesine 6 Şubat’ta düzenlenen saldırının ardından açılan soruşturma kapsamında İstanbul’daki evinden gözaltına alındı.
Odabaş, hakimlikteki ifadesinde, failleri tanımadığını, hem kendisinin hem babasının kanser tedavisi gördüğünü, ayrıca çok yoğun çalıştığını ve bahsi geçen kişilerle görüşmediğini söyledi. Kullandığı şirket aracının güzergahlarına bakılmasını talep etti.
9 Şubat’ta tutuklandı. Önce Marmara (Silivri) Cezaevine götürüldü. Kısa süre sonra da Ankara’daki Sincan 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevine sevk edildi. Tutuklanmasının ardından işten çıkarıldı.
Eren Odabaş, bağımsız hekime muayene olmak talebiyle avukatı aracılığıyla Ankara Tabip Odası'na ve Türk Tabipleri Birliği'ne başvurdu.
Tedavi hakkının sağlanması için yaptığı tahliye başvurularının yanı sıra hem eşi ve 1 yaşındaki kızının yaşadığı hem de tedavisinin sürdüğü İstanbul Tıp Fakültesine erişim açısından İstanbul yakınındaki bir cezaevine sevk edilmek üzere de dilekçe verdi.
(EMK)