Çizim: Murat Başol
Birbirimizin ellerine ellerimizi
korkmadan çekinmeden bırakacak,
geleceğin güvenini duyarak kalbimizin ucunda
yeni dünyalar yaratacağız.
Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu’ndan avukatların yargılandığı davanın gelecek duruşması 7 Eylül 2022’de, Silivri Hapishane Kampüsü Duruşma Salonunda, İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek.
Tutuklu yargılananlardan avukat Barkın Timtik, son duruşmadaki savunmasında, yukarıdaki satırlarla seslenmişti.
Avukat Timtik, duruşmadaki beyanında, yargılanmalarıyla ilgili durumu da şöyle anlattı:
“Başımıza gelenin ne olduğunu biliyoruz”
“Biz başımıza gelenin ne olduğunu biliyoruz. Bir mahkemede değiliz, herhangi bir suç da işlemedik. Bir mahkeme kararıyla ve hukuka uygun nedenler ve gerekçelerle hapsedilmiş değiliz. ‘Sanık savunmaları’ şeklinde tutuklama gerekçesi yazan bir heyet mahkeme olamaz.
“Yargıtay bozma ilamına diyeceklerimizin sorulmadığını söylememiz karşısında ‘Amaaannn ne önemi var? Sanki uyulmasın mı diyecektiniz’ şeklinde cevap veren birinin, meşruluğunu anayasadan aldığı yetkiye dayandıran bir mahkemenin usul ve kanunlarla muhakeme yürüten başkanı olduğu iddia edilemez.
“Mahzenlerin derinliklerindeki dijital delil”
“Yıllar yıllar sonra mahzenlerin derinliklerine inip sözde dijital delil asıllarını bulduğunu söyleyen heyet başkanının, dosya arasında bulunan kağıtların içerikleriyle bu dijitallerin içeriğinin aynı olup olmadığını Adil Tıp Kurumu'ndan sordurmasının, davaya hukuki kılıf giydirmek için bilimsel bir hava yaratmak istemesinden başka bir anlamı var mıdır?
“Avukatlarımızın bütün iyiniyetlerini takınıp Adli Tıp Kurumundan sorulmasını istedikleri soruları reddetmenin maddi gerçeği arama çabasıyla örtüşür bir yanı var mıdır? ‘Dijital materyallerin sıhhati konusunda bir tereddüt bulunmadığı’ yönünde bir kanaati nasıl bildirebilirsiniz?
“Maddi gerçeği adil yargılama yoluyla ulaşmak temel amacı olan modern ceza yargılamasının, maddi gerçeğin bulunması için zorunlu olan araştırmaları yapmaktan ‘yargılamanın sürüncemede kalacağı’ endişesiyle imtina etmesi düşünülebilir mi?
“Susup izlememizi istiyorsunuz”
“Bir araştırma yapıp, şüpheli durumu açıklığa kavuşturmadan ‘şüpheden sanık yararlanır’ denilemeyeceği gibi, araştırma yaparsak vereceğimiz baştan belli kararı okumamız gecikebilir denilemez.
“Yargılama yapma külfetini üstlendiyseniz, bizi bu yüzden hala tutukla bulunduruyorsanız amenna.. Ama araştırma yapıyorum deyip gerçek bir delil sıhhati sorgulamasının önünü kapatıyorsanız kusura bakmayın biz de yaptığınız şeyi apaçık söyleriz…
“Tiyatro yapmaya çalışıyorsunuz, susup izlememizi istiyorsunuz, izlenir değilsiniz. Oyun oynuyorsunuz ama bizim hayatlarımızı oyuncak etmişsiniz.
“Ceza hukukuna konu olacak bir eylemimiz olduğu için değil; yaşam biçimimizi, düşüncelerimizi, mesleki tercihlerimizi kısaca varoluşumuzu inkar etmemiz için duvarlar ardında tutmaya devam ediyorsunuz bizi.
“Tarihsel sorumluluklarımızın bilincindeyiz”
“Bizden almak istediğiniz o fotografı hiç bir zaman vermeyeceğiz size… Pişman, yılgınlık, yıkık görmeyecek kimse bizi. Bu Türkiye devrimci hareketinin geleneğine, nice baskı, katliam, sindirme, yozlaştırma, yabancılaştırma, psikolojik ve propagandif saldırılardan geçmiş halklarımıza borcumuzdur.
“Biz hukukçuyuz, avukatız, halkın hak ve özgürlüklerinin yaşamdaki teminatıyız. Tarihsel ve siyasal sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Hak ve özgürlüklerin kağıt üzerinde kalmasından yana iktidarlar, elbette bizi düşman olarak görecekler, görüyorlar. Görsünler, halkın hakkını yiyenleri, özgürlüklerinin üzerine çöreklenenleri de biz dost görmüyoruz.
“Siyaset halkın doğal ve vazgeçilmez hakkıdır”
“Siyaset bir meslek değildir, profesyonellere hasredilecek bir alan değildir. Kimse bizim yerimize siyaset yapamaz. Siyaset halkın doğal ve vazgeçilmez hakkıdır. Halkın siyaseti, kendi sorunlarına kendisinin çözümler üretmesi, kendi kurtuluş yolu, kendi sözü, kendi eylemidir.
“Haziran ayaklanması halkın sorunlarına çözüm üretme yoludur. Egemenlerin sonsuz nefretini üstüne çekmesi boşa değildir. Sonunda halka kurtuluş umudu kendilerine sadece halkla eşit olma hakkı düşer en fazla. Buna dayanamazlar. Eşitlikten nefret eder egemenler.
“Haziranlar acılıdır, işkencelidir, ölümlüdür, vahşeti göğüsleme kararlılığı gerektirir. Bir ve beraber olmayı, biz olmayı, dayanışmayı öğretir, direnmenin kıvancını ve gücünü duyumsatır. Velhasıl bizler kendimize bu değerlerin üzerinde kurulmuş bir yaşam inşa ettik… Halkımızla beraber gülüp ağladığımız bir yaşam... Ve bu yaşamı, sonunda ölüm olsa, ömür boyu hapislikler olsa yargılatamayız, suçlanmasını kabullenmeyiz.”
Barkın Timtik, beyanını, açlık grevindeki Sibel Balaç ve Gökhan Yıldırım’ı selamlayarak bitirdi: “Tüm direnenleri, her koşulda direnmenin bir yolunu bulmaya çalışanları, betonu delip sarıçiçeklerini baharlara yasaklı bizlere gösteren doğa anamızı saygıyla selamlıyorum. Yeni Haziranlar göreceğiz, bizi kurtaracak olanın yalnız ve ancak kendi kollarımız olduğunu hiç unutmadan...”
Ne olmuştu? |
Avukatların Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (DHKP-C) üyeliği ve yöneticiliğiyle suçlandığı, Savcı Adem Özcan tarafından hazırlanan 624 sayfalık iddianame 19 Temmuz 2013’te kabul edilmişti. İddianamede, 22 avukat sanık olarak yer alıyordu. Avukatların dokuzu yaklaşık bir yıl kadar tutuklu kalmıştı. Ardından ikinci operasyon düzenlendi. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinde açılan ikinci davada mahkeme 20 Mart 2019’da karar verdi, 18 avukata toplam 159 yıl 1 ay 30 gün hapis cezasına hükmetti. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, bu ikinci davayla ilgili Eylül 2020’deki kararıyla avukatlar Barkın Timtik, Selçuk Kozağaçlı ve Ezgi Çakır hakkındaki hükümler hariç diğer cezaların onanmasına hükmetti. Avukat Ebru Timtik ölüm orucunda hayatını kaybettiği için onunla ilgili karar verilmesine yer olmadığı ifade edildi. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesince, TCK'nın 314/1 maddesi uyarınca "örgüt kurmak ve yönetmek" suçundan 18 yıl 9 ay hapse mahkum edilen Barkın Timtik’in “örgüt üyeliği” suçlamasıyla yargılandığı diğer davayla birlikte değerlendirilmesine karar verildi. Bu davada “örgüt üyeliği” suçundan 11 yıl 3 ay hapis cezası verilen Selçuk Kozağaçlı’nın ise diğer davada “örgüt yöneticiliğinden” yargılandığı ifade edilerek yine birlikte değerlendirme kararı verildi. Sanık avukatlardan Ezgi Çakır’a yerel mahkemece 8 yıl hapis cezası verilmişti. Yargıtay, Çakır’ın, sanıklardan Ahmet Mandacı, Zehra Özdemir, Ayşegül Çağatay, Yağmur Ereren, Didem Baydar Ünsal ve Yaprak Türkmen gibi Türk Ceza Kanunu’nun 314-3, 220-2 maddeleri uyarınca “örgüte bilerek isteyerek yardım etme” suçundan cezalandırılması gerektiğine hükmetti. Diğer sanıklara verilen ve Yargıtayca onanan hapis cezaları ise şöyle: Özgür Yılmaz: 13 yıl 6 ay, Behiç Aşçı: 12 yıl, Şükriye Erden: 12 yıl, Engin Gökoğlu: 10 yıl 6 ay, Aytaç Ünsal: 10 yıl 6 ay, Süleyman Gökten: 10 yıl 6 ay, Ayçan Çiçek: 9 yıl, Naciye Demir: 9 yıl. Birleştirilen iki davanın, cezası kesinleşmeyen sanıklar yönünden görülmesine devam ediliyor. Barkın Timtik, Oya Aslan, Özgür Yılmaz ve Selçuk Kozağaçlı tutuklu. |
Barkın Timtik'in 1 Haziran 2022 tarihli duruşmadaki beyanının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
(AS)