Bölgedeki sivil toplum örgütü temsilcileri, çatışmaların sona ermesi için yapılması gerekenleri işaret ettiler. Diyarbakır, Van, Tunceli ve Şırnak'taki duruma ilişkin bilgi veren Bedirhanoğlu, Elçi, Özgökçe, Aygün, Çetin ve Acar, "Şiddet artık dursun" dedi.
"Kürtsüz bir Kürt sorunu çözülemez"
Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Şah İsmail Bedirhanoğlu: Kürtleri dışlayan bir açılımın başarılı olması zaten beklenemezdi. Kürtsüz bir Kürt sorunu çözülemez. Öcalan ile direk bir muhataplık üzerinden görüşülmek istenmiyorsa, bu dolaylı yoldan da yapılabilir. Devletin istihbarat örgütleri, emniyet birimleri Öcalan ile masaya oturup şiddetin bitmesi noktasında ne yapılması gerektiğini konuşabilir. Öcalan ile görüşülmeli, bu şans en azından bir denenmeli. Öcalan'ın kendisine ait 'silahlı şiddeti bitirme ve silahlı birlikleri ülke dışına çıkarma' yönünde verdiği sözleri de dikkate almak gerekiyor. Örgüt de açılımı kendi tasfiyesi olarak algıladı. Bu açılım süreci iyi idare edilebilirdi. Kürt siyasetçiler de bunu yapamadı. Habur'daki gelişmeler çok önemli bir kırılma noktasıydı. Ama dağdan inmeyi festivale dönüştürmeye gerek yoktu. 'Türkiye'deki şoven çevreleri tahrik eder' diye düşünmek, ellerini güçlendirmemek gerekirdi. Ama hükümetin de DTP'li belediye başkanlarının tutuklanması noktasında çok büyük hataları oldu.
"1990'lara geri mi dönüyoruz"
Şırnak Barosu Başkanı Nuşirevan Elçi: Ateşkesin sona ermesi kimsenin yararına değil. Önce bu bilinmeli. Siyasetçiler de bu konuda bir tıkanma süreci yaşıyor. Açılım sürecinde aklıselim bir duruş vardı. Ama bu belli çevrelerin çıkarlarına uymadı. Artık bir çözümsüzlük süreci başlamış bulunuyor. Hem bölgedeki hem de sivil toplum örgütlerinin inisiyatif alması gerekiyor ve tekrar bir ateşkes sürecine girilmesi gerekiyor. Öcalan muhatap alınmadan da çözüme gidilebilir. Eğer gerçek bir irade gösterilirse Kürtlerin taleplerinin yerine getirilmesiyle sorunun çözümüne yaklaşılabilir. 10 yıla yakın bir süredir bu kadar yoğunluklu bir şiddet yaşanmıyordu. İnsanlarda yine "O yıllara geri mi dönüyoruz" diye bir endişe var.
Van Kadın Derneği Başkanı Zozan Özgökçe: Haberlerde Tunceli'deki çatışmaları izlerken bu haberleri hem gerilla ailelerinin hem de asker ailelerinin izlediğini düşündüm. Bu işin çözüme kavuşması için belki de politikacıların çocuklarının çatışma bölgelerinde askerlik yapması gerekiyor. 2009 yılı gözaltılar, taş atan çocuklarla geçti. Ülkem adına utanç duydum. 2008 yılında derneğimize başvuran kadın sayısı 805 iken 2009 yılında bu sayı 409'a düştü. Çünkü artık kadınlar kendi sorunlarıyla ilgilenecek durumda değiller. Kadın, bu olaylardan dolayı kendi sorunun önceleyemiyor. Sorunun çözümü için Öcalan ile görüşmek gerekiyorsa onunla görüşülsün. Açılım sürecinde de Kürt sorununun çözümü noktasında Kürtler muhatap alınsaydı olaylar bu noktaya varmayacaktı.
"Hedeflenen, yeniden zorunlu göç mü?"
Tunceli'den Hukukçu-yazar Hüseyin Aygün: Gerekçesi ne olursa olsun ateşkesin sona erdirilmesi Dersimlilerin tepkisine yol açtı. Bu o kadar rutin bir uygulamaya döndü ki "Kim gerçekten barış istiyor" noktasında insanlar kuşku duyuyor. Örgüt, zaten ateşkesi stratejik bir adım olarak gördüğünü açıklamıştı. Dersim, hep savaşın en merkezinde bulunuyor. Niye bu kadar eylem burada oluyor. Ben bunun nedeni olarak Dersimlilerin yine Batı'ya göç ettirilmek istenmesinde görüyorum. Ben okun ucunu örgüte yöneltiyorum ve kayıtsız şartsız silah bırakması gerektiğini söylüyorum. Ateşkes değil tamamen silah bırakmalı. Örgüt, "Sivil itaatsizlik de dahil tüm haklarımızı kullanacağız, ama tamamen silah bırakacağız" diye beyan etmeli. Türkiye, belli adımlar attı. Artık devlet de o çizgide değil. İyi kötü bir açılım var. Tunceli Üniversitesi'nde Kürtçe ve Zazaca dersler veriliyor. İnsanlarda 1990'lara mı dönüyoruz diye bir endişe var. Dersim, savaş üssü olmaktan çıkarılmalı. Hükümet de örgüt de kan politikasından vazgeçmeli. Kılıçdaroğlu'ndan da Kürt sorunun çözümüne yönelik bir beklenti var. Medya, bu çatışmaları bir atari oyunu gibi yansıtıyor. Abartılı görüntüler kullanıyor.
"Artık ateşe su dökülsün"
Diyarbakır İşkadınları Derneği Başkanı Hülya Çetin: Artık ateşkes olması gerekiyor. Açılım döneminde Bülent Arınç ile görüşmüştük, süreçten çok umutluyduk. Ama havada kaldı. Artık ateşe su dökülsün. Eğer çare Öcalan'ın muhatap alınmasıysa muhatap alınsın. Artık bu iş CHP'nin, AKP'nin ya da BDP'nin işi olmaktan çıktı. Bu bir insanlık vahşeti haline geldi. Diyarbakır dışındaki işkadınlarını buraya davet ediyoruz. Hepsi gelirken tedirgin oluyorlar. Tayini buraya çıkan kamu görevlileri de aynı şekilde. Bu da bizi çok üzüyor. Hem kriz yüzünden hem de bölgenin bu sorunu nedeniyle esnaf da çok zor durumda.
Yüksekova Kadın Derneği Başkanı Nesibe Acar: Operasyonlar bizi tedirgin ediyor. Sorunun çözümü için Öcalan muhatap alınmadığından ateşkesin sürecine son verilmesi nedeniyle burada bütün kepenkler kapalı. Özellikle Ocak ayından bu yana kepenkler ayda en az 15 gün kapalı. Burada herkes savaşın giderek tırmanmasından korkuyor. Özellikle de kadınlar. Artık BDP'yle ya da Öcalan ile ya da kiminle görüşmek bu sorunu çözecekse görüşülsün. Aileler çocuklarını okullara göndermek istemiyor. Çünkü 1970'lerdeki sağ-sol çatışmaları artık Türk-Kürt çatışmalarına döndü. Üniversitelerde Kürt öğrencilerin ölümüne varan olayları görüyoruz. Kimsenin devlete güveni kalmadı. (BT/TK)