Abdullah Öcalan'ın avukatlarından Erbaş, dört eski Demokrasi Partisi (DEP) milletvekili, Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak'ın bu süreçte yer alabileceğini düşünüyor musunuz sorusunu, "Yasal açıdan yasaklı olmaları dolayısıyla siyasi faaliyetlerde yer almaları zor görünüyor. Bununla birlikte, 4 milletvekilinin de olanakları ölçüsünde bu çalışmaya destek vereceklerini düşünüyoruz" diye yanıtladı.
Aynı konuda bianet'in sorularını yanıtlayan Dr. Kemal Parlak ise, hukuksal yanı bir tarafa, 4 eski DEP milletvekiline ilişkin "Politik duruş bakımından -baştan itibaren belirli bir çerçeveye oturtulmuş bir parti olması bakımından- partileşmenin hızını, partinin etki alanını sınırlayabilirler" yorumunu yaptı.
Dr. Kemal Parlak, Gündem Gazetesi'nde "Kürt demokratik hareketi yeni bir partileşmeyi tartışıyor" diye başlayan "Yeni Bir Parti" başlıklı yazıda sözü edilen parti sürecini "Aktörlere baktığımız zaman çok anlamlı ve verimli bir parti olacağını tahmin etmiyorum" diye değerlendirdi.
Tartışma yazısı
4 Ağustos tarihli gazetenin "Hem DEHAP'ın (Demokratik Halk Partisi) yerini alacak, hem de DEHAP'ın zayıflıklarını giderecek bir partileşme olacak" diye başlayan "Halkın Gündemi" sütununda, yeni yapılandırmanın sadece yönetimlerin seçimi olmayacağından söz ediliyor.
Yazıda "Herşeyden önce örgüt sistemi değişecektir. Böyle bir partide esas olan siyasi birliktir. Dindar olmak, sosyal demokrat, sol demokrat ve demokrasi isteyen herkes bu partide yer alabilir. İdeolojik farklılıklar olması siyasi birlik olmalarına engel değildir" deniliyor.
Av. Erbaş, "dindar, sosyal demokrat, sol demokrat ve demokrasi isteyen herkes" arasında sosyalistlerin neden açıkça yer almadığı konusunda "Tabii ki yer alabilir. Ancak bu bir tartışma yazısıdır ve bu yazıya benzer daha birçok tartışma yazısı olacaktır" diyor.
Geriye bakış ve özeleştiri
Kürt hareketi içinde yeni bir partileşmeye duyulan gereksinim konusunda Av. Erbaş, geçmişe yönelik bir tahlil yapıyor:
* Özellikle 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra, genel Kürt demokratik siyaset alanında ciddi tartışmalar yaşanıyor.
* 3 Kasım'da alınan sonuçların yarattığı olumsuz hava vardı. Yüzde 10 barajının aşılacağına dair yaygın bir kanaat oluşmuştu o dönemde. Özellikle parti kitlesi arasında bu imaj güçlenmişti. Sonuçlar beklenilenin altında kalınca tartışma başladı.
* Belki kamuoyuna verilen mesajlar abartılıydı, o yüzden tartışmalar oldukça gergin ve sert bir zeminde başladı.
* Yalnız seçim sonuçları değil genel olarak Kürt siyasetinin içinde bulunduğu başka kimi önemli sorunlar da bu tartışmaları alevlendirdi.
* Özellikle halktan kopuk bir bürokratik aygıt ve yöntemin yarattığı sorunlar sıkça tartışılıyordu. Yine, 1999'dan itibaren değişen Türkiye koşullarının iyi değerlendirilemediğinden söz ediliyordu.
* Başta Kürt halkı olmak üzere Türkiye demokrasisinin motor gücü olabilecek bileşenlerin bir araya getirilememesi ve harekete geçirilememesinin yarattığı sorunlar yoğun biçimde tartışılıyordu.
DEHAP ve yerel seçimler
Bu koşullar altında DEHAP'da yeniden yapılandırma çalışması başlatıldığını anlatan Av. Erbaş, devam eden tartışma süreci ile birlikte yerel seçimlere gidildiğine işaret ediyor:
"Yerel seçim sonuçları ayrı bir değerlendirme konusudur. Ancak özellikle DEHAP'ın yaygın tabanının bulunduğu bölgede Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) tek başına, iktidar olanaklarını ve ahlakı olmayan yöntemleri de devreye sokarak girdiği bir seçim dönemi yaşandı.
DEHAP açısından büyük bir başarısızlık olmasa da mevcut bazı belediyelerin kaybedilmesi ve DEHAP/HADEP geleneğinde ilk defa bağımsız aday tartışmasının yaşanması, kitle tabanında başka bazı sorunlara yol açtı."
"Bu tablo DEHAP tabanında, 'biz nerede hata yaptık, yeni bir örgütlenme modeli, yeni bir siyasal program gerekmiyor mu' tartışmalarını yoğunlaştırdı ve yeni parti arayışı bu tartışmalarla birlikte gündeme geldi" diyen Av. Erbaş, bu noktada iki temel öğeye işaret ediyor:
* Birincisi mevcut koşullarda siyasal duruşu nedeniyle uzun yıllardır oluşan tabanına yeniden güven verecek bir siyasal çıkışın başlatılması.
* İkincisi de bir demokratik iç işleyişi esas alan güncelleştirilmiş bir siyasal programla birlikte yeni bir örgüt modelini oluşturma ihtiyacı kendisini hissettirdi.
* DEHAP-HADEP-DEP-HEP sürecinde yer almış yöneticiler, kadrolar ve çeşitli sivil toplum örgütü temsilcileri ile tabanda yeni bir parti arayışı özellikle son dönemlerde iyice yoğunlaşmaya başladı.
Farklı bir Kürt halk gerçekliği
Kürt sorununun Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Irak'a müdahalesi ile birlikte uluslararası bir sorun olduğuna işaret eden Av. Erbaş, Türkiye'deki koşulları şöyle değerlendirdi:
* Genel olarak Kürt cephesinde bir milliyetçi eğilim vardı; uluslararası koşullar bu milliyetçi eğilimi güçlendirdi. Bu durumun Türkiye'de de yansımaları oluyor. Kısa süreli başarılı sonuçlar da bu dalganın yükselişini pekiştiriyor.
* Dolayısıyla yine kısa vadede farklı bir Kürt halk gerçekliği ile karşı karşıyayız. Uluslararası koşullar ve Irak'a müdahale Kürt halkının siyasi eğilimlerine de yansıyacaktır.
* Uzun vadede Kürt sorunu gibi ulusal sorunların günümüz dünyasındaki reel çözümünün gerçek bir demokrasiden geçtiğini düşünüyoruz.
* Milliyetçi eğilimlerin konjonktürsel ve geçici olduğunu düşünüyoruz. Bunu uygun bulmuyoruz. Fakat yeni bir parti sürecinde farklı eğilimler de olacaktır. Önemli olan bu eğilimleri bir demokrasi mücadelesinde bir araya getirebilmektir.
DEP'lilerin destek vereceği beklentisi
Av. Erbaş, Leyla, Dicle, Doğan ve Sadak'ın bu süreçte yer alabileceğini düşünüyor musunuz sorusunu "Yer almaları gerekiyor diye yaygın bir beklenti ve kanaat var" diye yanıtlıyor ve ekliyor:
"Ancak arkadaşlarımız hukuki olarak siyasi yasaklı. Ayrıca bir orgeneralin basına da yansıyan açıklamaları oldu; bazı suç duyuruları gündeme geldi. Yani doğrudan siyasi faaliyetlerde yer almaları oldukça zor. Bununla birlikte dört milletvekilinin de olanakları ölçüsünde bu çalışmaya destek vereceklerini düşünüyoruz."
Anlamlı ve verimli bir parti olmayacak
Kürt hareketi içinde yeni partileşme sürecini nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz Dr. Kemal Parlak ise, "Aktörlere baktığımız zaman çok anlamlı ve verimli bir parti olacağını tahmin etmiyorum" diyor.
Dr. Parlak "Aktörler derken ne anlamalıyız" sorusunu "Yani Özgür Gündemde zaman zaman yayınlanan haberlere baktığımız zaman, gene aynı yapı içinde yer alan, fakat değiştiğini ileri süren gruplar veya bireyler" diye yanıtlıyor.
Nasıl bir süreç olmalı
Dr. Parlak, "Öncelikle yeni bir partileşme sürecine çok daha geniş ve farklı kesimlerin katılması gerekiyor" diyor ve ekliyor:
"İkinci olarak partileşme için gerekli olan düşünsel yapının çok iyi tartışılması gerekiyor. Kısacası şimdiye kadarki süreçte politikadaki başarısızlıkları ve politik tutumlarında eksileri olanların ön planda olmamaları gerekiyor, veya bunların güdümünde olmaması gerekiyor."
Kürt hareketinin yeniden partileşmesi tartışmasına ilişkin "Genel anlayışa baktığımız zaman çok farklı birşey çıkmıyor" diyen Dr. Kemal Parlak, "sizce Zana, Dicle, Doğan ve Sadak bu süreçte yer alacak mı?" sorusunu da şöyle yanıtlıyor:
"Bilemiyorum. Hukuksal açıdan bir engel olmaması gerekiyor. Politik duruş bakımından ise partileşmenin hızını, partinin etki alanını sınırlayabilirler. Baştan itibaren belirli bir çerçeveye oturtulmuş bir parti olması bakımından. Bu da benim tahminlerimi doğrular ve yeni oluşum baştan itibaren sınırlandırılmış bir parti olur." (YS/BB)