MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti milletvekilleriyle el sıkışması ve Abdullah Öcalan için umut hakkını gündeme getirmesiyle başlayan süreç, DEM Parti’nin İmralı Heyeti tarafından sürdürülen temaslar ile devam ediyor.
Tartışmalar PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yapacağı çağrının içeriğine kilitlenmiş olsa da barışın tesis edilebilmesi için toplumun sürece dahil olma ihtiyacı sürüyor.
Yeni süreç, Kürt halkının kendi içerisinde de farklı yorumlanıyor. Bölgede yaşayanlar ve Batı’da yaşayanlar, yaşlılar veya gençler sürece dair farklı düşünüyor, farklı tartışıyor.
bianet, yeni süreci İstanbul’da üniversite okuyan genç Kürtler ile konuştu.
Gençler süreci samimi bulmuyor
Gençler genel anlamda Kürt sorununun barışçıl çözümünü savunsa da yeni süreci samimi bulmuyor.
İlk çözüm sürecinde oldukça küçük yaşta olan ve hafızalarında olumsuz yönlerden başka pek de bir şey olmayan bu gençler yeni sürece mesafeli yaklaşıyor.
Bir önceki sürecin aksine yeni sürecin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından değil de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından göğüsleniyor olması, gençlerin dikkatini çekiyor.
"Süreç samimi olsaydı Demirtaş serbest bırakılırdı"
İstanbul Aydın Üniversitesi’nde gazetecilik öğrencisi Sultan Öz* eski süreçte Erdoğan’ın daha farklı bir yaklaşım sergilediğini söylerken o süreçte önemli adımların atıldığını, toplumda bir barış atmosferi oluşmaya başladığını düşünüyor.
Kürt siyasetinin yükselişinin de dikkat çekici bir noktaya ulaştığını söyleyen Öz, 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP’nin 82 milletvekili ile meclise girdiğini ve Selahattin Demirtaş gibi önemli bir figürün öne çıktığını hatırlatıyor.
Öz “Bugünkü süreç samimi olsaydı Demirtaş gibi sivil siyaset yapan Kürtler serbest bırakılırdı” diyerek yeni sürece dair mesafesini de dile getiriyor:
“Kürtleri zor durumda bırakarak talepleri minimuma çekmeye çalışıyorlar. Kayyum atamalarından, Kürt gazeteci ve siyasetçilerin tutuklanmalarından bunu anlıyorum. Suriye’de devam eden operasyonlar da bu çabanın bir uzantısı. Sürecin ‘çözüm süreci’ olarak değil de ‘terörsüz bir Türkiye’ şeklinde adlandırılması bile bu yaklaşımın bir göstergesidir bence.”
“Kürt kimliğini tanımamış partilerle süreç yürümez”
Gebze Teknik Üniversitesi’nde iktisat okuyan Çağın Şimşek* ise Kürt kimliğini tanımayan ve yıllarca Kürtleri ötekileştirmiş bir partinin lideriyle böyle bir sürecin yürütülemeyeceğini belirtiyor.
MHP’nin kutuplaştırıcı söylemleri yüzünden birçok Kürt’ün ötekileştirildiğini, dışlandığını ve terörist olarak yaftalandığını söyleyen Şimşek, bu sürecin Kürtlere güven vermeyeceğini savunuyor.
Partilerin kârlı çıkacağını, ancak halkların mağdur olacağını düşünen genç; yeni sürecin barış sağlamaktan ve Kürtlerin sorunlarını çözmektense özellikle iktidardaki partilerin seçim hesapları yüzünden başladığını söylüyor.
Çözüm için temel haklar öne çıkıyor
Gençler yeni süreci samimi bulmasa da barışı destekliyor. Ayrıca gençlerin çözüm önerilerinin benzerliği dikkat çekiyor. Gençler Kürt sorununun çözümü için temel hakların iade edilmesi gerektiğini belirtirken bunlar arasında anadilde eğitim talebi öne çıkıyor.
Marmara Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema öğrencisi Kazım Çem* ülkede milyonlarca Kürt’ün yaşadığını belirtirken, tıpkı İngilizce ve Arapça gibi Kürtçenin de yazılıp konuşulması, hatta tabelalar asılabilmesini istiyor.
Kürtçe konuşana düşmanmış gibi bakma algısının yaşadığını belirten Çem, küçük adımlarla da olsa halkların birbirine destek vermesini ve bunun normalleştirmesi gerektiğini söylüyor.
"Barış ve ortak yaşam güçlendirilebilir"
Sultan Öz ise dünyadaki örneklere dikkat çekiyor.
Kürtlerin kendi dillerinde eğitim görebilmesi ve kültürel haklarını geri kazanmasını toplumsal barışın temel taşlarından biri olarak yorumlayan Öz, Avrupa’nın birçok bölgesinde birden fazla dilin resmileşmeye teşvik edildiğini ve bu durumun farklı kültürel kimliklerin korunması için örnek teşkil ettiğini söylüyor.
İrlanda modelini hatırlatan Öz, barış ortamının sağlanabilmesi açısından bu örneğin benzer bir yaklaşımla Türkiye’de de barışı ve ortak yaşamı güçlendirebileceğini belirtiyor.
“Kendi özüme yabancılaştım, Kürt olmak ayıp gibi geldi”
Cumhuriyet sonrasında örgütlenen Türk kimliğinin zamanla etnik bir tanım haline geldiğini söyleyen Şimşek, okulda gördüğü dersleri anlatıyor:
“Okulda Kürt çocuklara Türklerin tarihi sanki kendi tarihleriymiş gibi anlatılırdı. Türk figürlerinin güzellemeleri yapılır, Kürtler yabancı bir etnik kimlikmiş gibi görülür veya hiç yoklarmış gibi anlatılırdı.
Tarih hocam gelmediğimi bildiği halde gözüme bakarak Orta Asya’dan geldin derdi. Bu bilime, mantığa ve vicdana aykırı bir durum. Devlet seçmeli dersler gibi bazı uygulamaları getirdiyse de bunun yetersiz olduğunu düşünüyorum.
Benim annem Zazaca, babam ise Kürtçe konuşur ama ben iki dilden tek bir kelime bile öğrenmedim. Uzun zaman boyunca bunu yanlış bir şey gibi gördüm. Kendi özüme yabancılaştım. Kürt olmak ayıp gibi geldi. İşte bu herkesin sorunudur.
Bana göre bir devletin görevi halka hizmet götürmektir. Bunu yaparken herkese eşit davranılmalı ve kimse kayrılmamalı ama bu ülkede sanki Türk vatandaşlar eğitim ve kültürde biraz kayırılıyor gibi görünüyor. Oysa hepimiz eşit vergi veriyorsak, her konuda eşit hizmet almalıyız.
Devletin etnik bir grubu kayırmasını istemiyorum. Bu yüzden vatandaşlık tanımını yenilemeye pozitif bakıyorum. Türk etnisitesiyle vatandaşlığın karışmaması, tüm vatandaşlar için daha iyi olur diye düşünüyorum”
Nasıl başladı, nasıl gidiyor?
1 Ekim 2024: Devlet Bahçeli TBMM’nin açılışında DEM Parti grubu ile tokalaştı. MHP lideri "Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barışı isterken kendi ülkemizde barışı sağlamamız lazım." diyerek soruları yanıtladı.
5 Ekim 2024: Devlet Bahçeli, "Cumhur İttifakı'nın bileşeni olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çağrısına desteğimizi gösterdik. Ellerini sıkmam Türkiye partisi olarak gerekeni yaptığımın göstergesidir. Başka anlamlar çıkarılmamalıdır " dedi.
8 Ekim 2024: DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, "Biz onurlu barış istiyoruz. Bu konuda müzakereye de diyaloga da oturmaya hazırız" dedi. Çözüme dair bir programın açıklanmasını, somut adım atılmasını talep etti. Bahçeli'ye "DEM Parti zaten bir Türkiye partisi" cevabını verdi.
9 Ekim 2024: Erdoğan, "DEM Partililer 'Somut adım yok' diyorlar. Somut adım olabilir mi" sorularına "Bence beklemeden siyasette ılımlı iklimi sürdürelim." diyerek yanıtladı. Aynı gün DEM Parti’nin Özgürlük Mitingi valilik tarafından yasaklandı.
22 Ekim 2024: Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan’a “Şayet tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, 'umut hakkı'nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın. Ne Kandil ne de Edirne, adres İmralı’dan DEM’e uzansın, bu ağır ve tarihi terör sorunu ülke gündeminden tamamen çıkarılsın. Hodri meydan…” dedi. Bahçeli'nin bu çıkışı geniş yankı buldu.
23 Ekim 2024: 43 aydır tecrit altında olan Abdullah Öcalan, yeğeni DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan ile görüştü. Öcalan, koşulların oluştuğu takdirde çözümü sağlayacak güce sahip olduğunu duyurdu. KCK, bir gün sonra açıklamaları olumlu karşıladığını açıklarken tecrit koşullarının kaldırılması gerektiğini söyledi.
4 Kasım 2024: Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atandı.
22 Ocak 2025: İmralı Heyeti, PKK lideri Abdullah Öcalan ile 2. görüşmeyi gerçekleştirdi. Heyetin ilk ziyareti, 28 Aralık 2024'te gerçekleştirmişti. Heyet, iki görüşme arasında TBMM’deki siyasi partileri ziyaret etti.
29 Ocak 2025: Siirt Belediyesi’ne kayyum atandı.
12 Şubat 2025: PKK Yürütme Komitesi yaptığı açıklamada süreç için yeşil ışık yaktı. Öcalan'ın çağrısıyla yeni bir sürecin başlatılacağı belirtildi. Bu sürecin "herkes için bir değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanma süreci" olacağı ifade edildi.
15 Şubat 2025: Van Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atandı.
16 Şubat 2025: DEM Parti Heyeti, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde (IKBY) bir takım temaslar gerçekleştirdi.
*Gençlerin isimleri kendi istekleri doğrultusunda değiştirilmiştir.
(AV/HA)