Kürt gazetecilerin gönlünde bu kurumu Türkiye'de açmak fikri varmış, fakat Türkiye'deki koşullar bunun engeli olmuş. Birliğin başkanı Cemal Uçar bunu şöyle anlatıyor: Kurumun en güzel çalışma yapabileceği yer aslında Türkiye olabilirdi.
"Özellikle 1992'den sonra Kürt gazetecilerin en çok öldürüldükleri, gözaltına alındıkları, Kürtlerin çıkardıkları kitle iletişim araçlarının en çok yasaklandığı ülke olan Türkiye'de birliğin merkezini kurmak gerekirdi" diyen Uçar, Bianet'in sorularını yanıtladı.
Genel olarak Avrupa'da bulunan Kürt gazetecilerin çalışma koşulları nasıl, engellemelerle karşılaştıkları oluyor mu? Aynı zamanda Avrupa'da çalışan Kürt gazetecilerin çoğu "sürgün edilmiş" insanlar... Bu gazetecilerin Türkiye'ye dönmek gibi fikirleri var mı?
Avrupa'da bulunan Kürt gazetecilerin çalışma koşulları, son yıllarda belli standartlara kavuşmuş olmasına rağmen düzeltmeler gerekiyor. Özellikle eğitim alanında henüz tamamlanmamış bir çalışmaya ihtiyaç var. 1990'lı yılların başındaki bazı engellemelere oranla bugün daha rahat bir çalışma ortamı var.
O yıllarda Türkiye'nin içte Kürt gazetecilere yaklaşımı, Avrupa'da da dayatılıyordu. Örneğin bir Kürt gazetecinin akreditasyon alması pek kolay değildi. Türkiye'den Başbakan, Cumhurbaşkanı veya Dışişleri Bakanı düzeyinde bir ziyareti izlemek çoğu zaman işkence gibiydi.
1995-97 arasında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Mesut Yılmaz'ın Almanya ziyaretlerinde bizzat engellendim. Akreditasyonum olmasına rağmen, bunların basın toplantılarına alınmadım. Bu başka Kürt meslektaşlarımın da başına geldi. Kürt gazeteci olmak ya da Kürt medya kuruluşunda çalışmak engellemelere maruz kalmak için yeterliydi. Bugün ortam çok daha rahat olmasına karşın, zaman zaman engellemeler devam ediyor.
Örneğin İspanya Hükümeti, 2002 yazında Medya TV ile Özgür Politika'nın kendi dönem başkanlığındaki Avrupa Birliği (AB) zirvesini izlemesi için akreditasyon vermedi. Bunun arkasında, Amerikan yönetimine Irak savaşında kuyrukçuluk eden Aznar yönetiminin Türkiye'ye jest yapma politikası yatıyor. Sorun AP'nin soru önergesiyle de gündeme gelmesine rağmen, İspanya Hükümeti, engelleme gerekçesini açıklamaktan kaçındı.
"Sürgün" Kürt gazetecilerin sayısı Avrupa'da bir hayli yüksek. 1992 yılından bu yana cezaevine girmemek için Türkiye dışına çıkan onlarca Kürt gazeteci ve yayıncı var. Bunların bir kısmı halen Avrupa'daki Kürt basın ve yayın kurumlarında yer alıyor, bir kısmı ise işlevsiz. Demokratik koşulların oluşmasıyla büyük çoğunluğunun Türkiye'de mesleki yaşamlarını sürdürme arzusu bulunuyor.
Sizin Kürt gazetecilere yönelik izleniminiz ne? Onların en fazla eksik bulduğunuz yönleri neler?
Kürt gazeteciler, bu alana sıfır imkan ve eğitimle girmelerine rağmen bugün inanılmaz başarılara vardı. Bunun somut örnekleri var: Kürt gazeteciler televizyonculuk nedir bilmeden, bunun kurumunu, teknik alt yapısı ve mesleki biliminin zeminini yarattı. Burada son yıllarda büyük bir uzmanlaşma gerçekleşti. Ve ilk yıllarda ihtiyaç duyulan Avrupalı teknik uzmanlara artık ihtiyaç duyulmuyor.
Televizyon, bütün alanlarla ilgili elemanlarını kendisi yetiştiriyor. Televizyonculukta önemli bir okul haline geldiği için yeni elemanların da ilgisini çekiyor. Örneğin televizyonculukta bir yandan teknolojik gelişme ile yarışan, öte yandan kamera önünden kamera arkasına kadarki tüm elemanlarını buna göre eğiten ve uluslararası standartlara kavuşmaya çalışan bir kurumlaşma gerçekleştirildi. Yazılı basında da benzer bir durum var.
Eğitim alanında halen büyük bir açık var. Çünkü basın alanında çalışanların önemli bir kesimi bu alanda yeni. Bu nedenle de iletişimden haberciliğe ve teknik bilgilere kadar eğitim verilmesi gerekiyor. Periyodik olarak devam eden basın-yayın eğitimleri ile bu alandaki açık kapatılmaya çalışılıyor. Diğer bir sorun ise özellikle muhabirlerin yabancı dil bilmemeleri. Çoğu sonradan Avrupa'ya geldikleri için yabancı dil öğrenmede zorlanıyor.
Avrupa'daki Kürt yayınları çoğunlukla Türkçe çıkıyor... Kürtçe'ye yönelik engellemelerin de olmadığı bir yerde Kürtçe yayıncılık veya gazeteciliğin ilerlememesinin nedeni ne?
Avrupa'da da Türkçe yayın yapılmasının nedeni, bu alanda çalışan gazetecilerin ana dillerinin yazılı halini henüz tam olarak öğrenememiş olmalarıdır. Avrupa'da yayıncılık yapmakla Kürtçe yayın yapmak arasında büyük fark var. Burada Kürtçe yayın yapma özgürlüğünün olduğu doğru, ama alt yapı sorunu var. Öncelikle Avrupa'da Kürtçe eğitim imkanları daha yeni yeni geliştiği için uzun yıllardır gazetecilik yapanların önemli bir kısmı ana dillerini yazılı olarak henüz kullanamıyor.
Bu kesim eğitimini Türkiye'de Türkçe ya da diğer ülkelerin dilinde almış ve anadilinden mahrum bırakılmış. Türkiye'de anadilde eğitim imkanları olsaydı, bunun yansıması basın ve yayında da görülecek, ülke açısından hem içte hem dışta gurur verici bir tablo ortaya çıkacaktı. Kısacası bu tablo Türkiye'nin Kürtçe karşısındaki duyarsızlığının aynasıdır. Ama her zaman böyle olacağı anlamına gelmez.
Kürtler anadillerinde eğitimi, gerekirse kendi imkanlarıyla ilerletmede kararlı. Nitekim büyük gelişmeler de görüyoruz. Medya TV'nin yayınının çok büyük bir bölümü Kürtçe'nin bütün lehçelerinde. Özgür Politika gazetesi başta sadece Türkçe çıkmasına rağmen artık Kürtçe haftalık ilave veriyor. Bu zamanla günlük haberlere doğru kayacak. Çünkü Kürtçe dil bilgisi giderek gelişiyor ve 2010 yılına kadar bu alanda da önemli bir çığır açılmış olacak. Temennimiz, Türkiye'nin erken davranarak bu alanda ciddi açılım yaratması, basın özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmasıdır.
* Cemal Uçar, gazeteciliğe yurt dışında başladı. 1992'de Özgür Gündem'in Almanya muhabirliği ile başlayan gazeteciliğe diğer Kürt yayınlarında devam etti. Şu an YRK başkanlığının yanı sıra Mezopotamya Haber Ajansı'nda (MHA) editörlük ve muhabirlik yapıyor. (HA/NK/BB)