Hızır orucunun değişik tarihlerde tutulması eskiden beri tartışılan bir konu. Bölgeler ve yöreler arasında Hızır orucunun tarihi değişirken, aynı yörede yaşayan aileler bile orucu farklı tarihlerde ( bir iki hafta arayla ) tutarlar.
Kaleli: Yazılı gelenek yok, örgütlülük de
Alevilik konusundaki araştırmalarıyla tanınan yazar Lütfi Kaleli, bu durumu şöyle açıklıyor:
"Anadolu Alevileri bin yıldır köy kırsalında sözlü gelenekle yaşıyorlar. Yazılı gelenek olmadığı için örgütlü bir birlik de sağlanamıyor. Alevi Bektaşi Kuruluşları Birliği bu konuya el atmalı ve Sünni inancında olduğu gibi bir birlik sağlanmalıdır."
Şener: Farklı tarihler doğal
Yazar Cemal Şener ise Hızır orucunun miladi takvime göre 14-15 Şubat tarihlerine denk geldiğini ancak bölgeden bölgeye değişen gelenek ve görenekler ile değişik faktörlerin etkisiyle Hızır ayı içinde farklı tarihlerde oruç tutulmasının doğal olduğunu söylüyor.
Hızır orucunun tarihi konusunda bu tartışmalar sürüp giderken Alevi inancına sahip olanlar oruç tutmaya başladılar bile. Özellikle Tunceli, ve Erzincan bölgesinde yaşayan Aleviler Hızır orucunu bu hafta içinde tutuyorlar. (28-31 ocak tarihleri arası).
Sivas, Muş ve Varto bölgelerinde yaşayan Aleviler ise Şubat ayının birinci ve ikinci haftaları Hızır orucunu tutacaklar. Ancak Hızır orucu üç gün olarak tutulduğu için bölgelerin kendi içinde de gün hatta hafta farkı olabiliyor.
Hızır: Dinselden ziyade geleneksel
Alevi literatüründe net ve kesin bilgilere rastlanmıyorsa da, araştırmacı Lütfi Kaleli, Hızır orucunun dinsel olmaktan daha çok geleneksel olarak yaşandığını, değişik yörelerde değişik anlam ve geleneklerle tutulduğunu söylüyor.
Karacaahmet Sultan Dergahı'nın kaynaklarında ise Hızır orucu ile ilgili şunlar yazılı:
"Hızır yoldaşın ola,
Yetiş Ya Hızır,
Kul bunalmayınca Hızır yetişmez."
Halk arasında kullanılan bu deyimlerden de anlaşılacağı gibi Hızır yardıma muhtaçların, darda kalanların yardımına koşan bir kurtarıcıdır. Halk inançlarına göre ölmezlik sırrına ulaşmış bir ermiş kişidir.
Oruç, lokma, kurban
Alevilerde her yıl üç gün Hızır Orucu tutulur. Hızır lokması pişirilip, Hızır kurbanı kesilip komşularla paylaşılır.
Hızır halk arasında ak sakallı nur yüzlü bir yaşlı bilge ve kurtarıcıdır. O, kendisinin yardıma çağıran herkese boz atıyla uçarak, koşarak yetişir.
Bastığı yerlerde, güller, çiçekler açar. Ekinler yeşerir, bülbüller ötmeye başlar. Elini sürdüğü kişi dertlerden, hastalıklardan, uğursuzluklardan arınır, ömür boyu sürecek mutluluk sırrına ulaşır.
Nuh'un gemisinden bu yana
Bir söylenceye göre; Nuh peygamberin gemisi fırtınaya tutulmuş, halk, "ya Hızır, bizi kurtar!" diye yalvarıp yakarmış. Allah halkın duasını kabul edince fırtına da dinmiş. İşte o zaman Allah'a, kurtarıldıkları için üç gün oruç adamışlar.
Bu oruç, o günden bu güne değin aralıksız tutulmuştur. İnsanlar bu orucu darda kaldıklarında, Hızır'ın yardımcıları olması için tutarlar. Hızır orucu Alevilikte yaygın olarak tutulan bir oruçtur.
Rüya ve elinden içilen su
Değişik yörelerde değişik geleneklerle Hızır Orucunun tutulduğunu belirtmiştik. Mesela Tunceli bölgesindeki Aleviler, üç günlük Hızır orucunun üçüncü gününde "niyaz" ya da "miaz"olarak adlandırılan lokma pişirip dağıtırlar.
Bir gün sonra da kurbanlar kesilir. Arpanın kızgın saçta kavrulup daha sonra un haline getirilmesiyle elde edilen unla pişirilen bir çeşit helva olan "Kavut" da Hızır ayı içinde pişirilir ve komşulara dağıtılır.
Hızır ayında üç gün oruç tutan bekar gençler ise su içmezler... Orucunun üçüncü gününde rüyalarında kendisine su veren kız veya oğlanla evlenileceğine inanılır.
Rüyasında bir kız ya da oğlanın elinden su içmese bile su ile ilgili rüyasına giren herhangi biri, yapacağı evlilik konusunda bir işaret olarak algılanır ve yaşlı kadınlarca bu işaretin ne anlama geldiği yorumlanır...(EE/NM)