Herkes destek verdi
Genci yaşlısı, kadını erkeğiyle Deri Kundura Fabrikası'nın 580 işçisinin tamamı eyleme katıldı. Sultaniye Parkı'nda otobüslerden inen işçilerin Paşabahçe Meydanı'na dek süren yürüyüşüne yol boyunca vatandaşlar da destek verdi. Sendika temsilcileri, Şişecam ve Tekel fabrikalarının işçileri de kundura işçilerini yalnız bırakmadı. Meydandaki kalabalık, esnaf ve vatandaşların da katılımıyla giderek arttı.
Beykozlular, fabrikalarına sahip çıkacaklarını gösterdiler eylem boyunca. Çünkü Beykoz'daki ekonomik canlılığı bu üç fabrika sağlıyor, Beykozlular da bunun farkında... Üstelik kundura işçiliği sadece baba mesleği değil, nesiller boyunca sürdürülmüş bir "ata mesleği" onlar için...
Hayat fabrika düdüğüyle başlardı
Fabrika tarihçesiyle ailelerinin geçmişi bile özdeş onlar için. 1812 yılında kurulan fabrikada, Balkan Harbi'nde, Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarında çarpışan askerlere, yakın zamana kadar jandarma ve orduya ayakkabı hazırladıklarını anlatıyorlar gururla. Balkanlar'ın en büyük deri ve kundura fabrikasını çalıştırdıklarını belirtiyorlar. Yaşlılar, bir okul, aile yuvası olarak tanımladıkları fabrikanın eski günlerini özlüyor Sabri Selek gibi. Sabri Selek 74 yaşında emekli bir kundura işçisi. 1944 yılında henüz 11 yaşındayken çalışmaya başlamış fabrikada. Tam 30 yıl boyunca ter döktükten sonra 1974 yılında emekli olmuş. Bir dönem sendikacılık da yapan Selek eski günlere özlemini şöyle anlatıyor: "Dedem, babam ve annem gibi bende kundura fabrikasından emekliyim. Eskiden her şey daha zordu ama huzurluyduk. Sabahları evimizde büyük telaş yaşanırdı. Annem, babam ve ben birlikte hazırlanıp giderdik işe. O zamanlar Beykoz'da hayat fabrika düdükleriyle başlar, fabrika düdükleriyle biterdi. İlk düdükle uyanır, son düdükle işimizi bitirirdik."
Kralı korkutan düdük
Selek'in Beykoz'da hayatı belirlediğini söylediği fabrika düdükleriyle ilgili bir de anısı var:
"İstanbul Valisi Vefa Poyraz'ın döneminde Danimarka Kralı gelmişti İstanbul'a. Tarabya Otelinde kalıyordu. Sabah fabrika düdüğünü duyan kral hava saldırısı olduğunu sanıp pijamalarıyla sokağa fırlamış. Vefa Bey bizden rica etti, o günden sonra düdükleri dağa çevirdik."
Genci yaşlısı tüm Beykozlular fabrikaya sahip çıkıyor ama, birkaç yıl önce 3 binden fazla olan işçi sayısı bugün 580'e düşmüş durumda. Bu yıl emekli olacak 230 kişiyi de düşünce, sadece 250 işçi kalıyor fabrikada. Beykozlular, bu durumun 1980'li yıllardan beri sürdürülen bilinçli bir politikanın sonucu olduğunu savunuyor.
Özal döneminde oldu
Onlara göre, işçiler yavaş yavaş tasfiye edildikten sonra fabrika yok fiyatına satışa çıkarılacak. Çünkü Boğaz kenarındaki denize sıfır bu fabrika, sahip olduğu geniş araziyle büyük değere sahip. Bu teze karşı çıkanlar da var. 11 yıl boyunca fabrikada işçi olarak çalıştıktan sonra bir süre sendikacılık yapan, 1984-1989 yılları arasında Beykoz Belediye Başkanlığı görevini yürüten Ali Zengin ise, bu teze karşı çıkıyor. Ona göre, fabrika özelleştirilemeyecek. Çünkü, 1983 yılında çıkarılan 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu'nun geçici 12. maddesine göre Boğaziçi alanındaki sanayi kuruluşlarının kaldırılması gerekiyordu. 22.7.1983 tarihinde onaylanmış 1/1000-5000 ölçekli planlarda da bu alanlar turizm alanı olarak gösteriliyor. Yani, fabrikayı satın alacak kişi ya da kurum, burada yeniden fabrika kuramayacak, işletemeyecek.
Nedeni ne olursa olsun işçiler bugün zor durumda. Çünkü Beykoz'a iki yüzyıl hayat vermiş olan damarı kesiliyor. İşçilerin mücadele etmekten başka şansları yok. Onlar da mücadele ederek bu kötü günlerin üstesinden geleceklerine inanıyorlar.
(NA)