Gerçekten de gerek Sancar'ın verdiği örnekler gerekse Amerikan medyasından izlediklerimiz ve diğer kaynaklardan edindiğimiz bilgiler, bugün hem Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) içinde hem de tüm dünyada özgürlükleri kısıtlayan bir Olağanüstü Hal rejimi yaşadığımızı kanıtlıyor.
George W. Bush'un "OHAL Valiliği"ne soyunduğu bu ortamda, İsrail "Özel Tim"; Türkiye de "korucu" kimliğine bürünmüş durumda.
Global OHAL'in merkez dışındaki seyir ve uygulamasını şimdilik bir kenara bırakıp, Global OHAL'in metropolü olan ABD'nin içindeki durum ve gelişmelere bakarken bir kaç olay ve yaklaşımı aktarmak istiyorum.
Gerger'in ABD'den geri çevrilmesi
Siyaset bilimci Haluk Gerger'in 10 yıllık vizesi olduğu halde yasadışı ve gayrı meşru bir şekilde New York havalimanından geri çevrilmesi konusundaki haberi, Nieman Vakfı'ndaki meslektaşlarıma göndermiştim.
Yarısı Amerikalı 24 kişilik e-posta grubundan sadece üç tepki geldi: Endonezyalı ve Sırp meslektaşlarım olayı kınıyordu Cakarta ve Belgrad'dan gönderdikleri mesajlarda.
Ohio'daki Amerikalı meslektaşımın yazdıkları ise anlamlı: ''Olayın kendisi zaten bir skandal! Ama daha da vahimi, bu olaydan ABD'deki gazetecilerin bile haberdar olmaması. Bu ülkede olup bitenleri yurtdışındaki meslektaşlarımızdan öğrenmeye başladıysak, ciddi ciddi düşünmemiz gerekir."
Liberal ABD gazetesinin sansürü
ABD'nin en eski gazetesi olarak ünlenen ve liberal (Amerikan terminolojisinde hafif sosyal-demokrat) olarak bilinen Hartford Courant gazetesi, 11 Eylül'ün 1. yıldönümü nedeniyle benden kelime sayısı belirli bir yazı istemişti.
11 Eylül'den sonra Türkiye'de neler oldu? sorusuna yanıt arıyorlardı. Yazdım gönderdim. Gazetenin 8 Eylül tarihli sayısında yayınlandı. Ama yazımı yayına hazırlayan editör, tesadüf olsa gerek, ABD'ye ve Bush'un temel tezlerine itiraz ettiğim bölümleri çıkartmış:
Sansürlenen bölümler
* Amerikan medyası, 11 Eylül'ün hemen ertesinde, tüm ağırlığını Usame Bin Ladin üzerine yoğunlaştıracağına, bu saldırının NEDEN yapıldığını sorgulasaydı, 50 yıllık dış politikayı, Ortadoğu ittifaklarını sorgulasaydı Amerikan yurttaşlarına bilgi verme görevini yerine getirirdi
* Özgürlük-güvenlik ikilemi yanlıştır. Özgürlükleri ne kadar kısarsanız o kadar güvenlik sağlayamazsınız. Tam aksine, ne kadar çok özgürlük olursa o kadar çok güvenlik olur.
* Bush yönetimi, ABD'nin Kurucu babalarının ruhunu ziyadesiyle rahatsız ediyor
* Türkçe'de bir deyim vardır: "Bir elin beş parmağı birbirine benzemez" deriz. Dünyadaki bütün kültürlerin, uygarlıkların, siyasetlerin ya da ekonomik rejimlerin hepsinin ille de aynı olması şart değil. İsteseniz de olmuyor zaten.
* Halen ABD'de uygulanan "Patriot Act", Türkiye'de 1980'lerden bu yana yürürlükte. Sorgusuz sualsiz tutuklamalar, savunma hakkının geçersiz saymak, sivilleri askeri mahkemelerde yargılamak gibi uygulamalar Türkiye'de hiç başarılı sonuçlar vermedi.
Yazı bu eksikliklere rağmen kimi Amerikalı meslektaşlarımca en hafif deyimiyle pek beğenilmedi..
İki haftada üç Amerikalı gazeteci
Son iki hafta içinde İstanbul'da üç Amerikalı gazeteciyle görüştüm: Philadelphia Enquirer'ın bir köşe yazarı, New Yorker'ın yazı işleri müdürü ve Houston Chronicle'ın Türkiye ve Kürt uzmanı.
Sonuncusu hariç , Amerikalı gazetecilerin korkunç bir milliyetçilik "euphorie"si (coşkusu) içinde olduklarına tanık oldum. Söyledikleri Beyaz Saray hatta Pentagon'un söylediklerinden hiç farklı değildi.
Özellikle New Yorker'ın Pulitzer ödüllü yazı işleri müdürü Saddam / Hitler benzeştirmesiyle ve bizi 2. Dünya Savaşı'ndaki teslimiyetçi-pasifist tutumu benimsemekle eleştirince işin vahameti iyice ortaya çıktı.
Yanıtsız kalan sorular
Ama ''Saddam, Türkiye'yi tehdit etmiyor. Sizi nasıl tehdit eder?'' ; ''Kitlesel imha silahları söz konusu ise Washington neden İsrail, Pakistan, Hindistan, Çin, Rusya, Fransa ve İngiltere'ye karşı aynı tutumu benimsemiyor?'' türünden sorularımız kaçınılmaz olarak yanıtsız kaldı.
New York'taki önyargılar
New York'tan gelen Türkiyeli bir arkadaşım ise, günlük hayatta eş-dost, konu-komşu ve iş dünyası içindeki ilişkilerde de gözle görülür bir şekilde Doğululara, Müslümanlara, esmer tenlilere karşı yoğun bir önyargının güçlendiğini örneklerle anlattı:
* Son zamanlarda bir sürü Amerikalı bana Ramazan'ı sordu. Nedir? Niye yapılır? Nasıl tutulur? Neden her yıl tarihi değişiyor? gibi sorular.
* Benim anladığım bu yıl Ramazan tarihleri, Irak'a yönelik saldırının zamanlamasını bozuyor. Diğer Arap ve Müslüman ülkelerin tepkisini çekmemek için Washington, Irak'a Ramazan sonrasında saldırmayı düşünüyor.
* Bu gecikme, Saddam'ın hem ABD'yi zayıflatmak, hem BM'ye daha fazla yetki vermek hem de ABD'nin mevcut ve olası müttefikleri arasındaki çatlakları derinleştirmek için önemli bir zaman süreci...''.
ABD'de Yassıada var mı?
Adnan Menderes, Türkiye'yi "Küçük Amerika" yapmak istemişti.George W. Bush, ABD'yi "Büyük Türkiye" yapmak istiyor. ABD'de doğru dürüst bir Yassıada var mı? (RD/NM)