Kadın Dayanışma Vakfı çalışanları sordu: “Kocası tarafından öldürülen Sanaa Mimi Abdelrahman Mkboul’u tanıyor musunuz?"
"Biz tanıyorduk. Sanaa’nın zorlu hayat mücadelesinin bir yerinde onunla yolu kesişmiş kadınlar olarak, çocuğuyla şiddetten uzak bir yaşam kurabilmesi için onunla dayanışan kadın hakları savunucuları olarak, sığınağımızda kaldığı süre boyunca ona destek vermeye çalışmış psikologları, sosyal çalışmacıları ve avukatları olarak ölümünün ardından bir açıklama yapma gereği duyuyoruz.”
Sanaa Mimi Abdelrahman Mkboul 1982’de doğdu. Felsefe mezunuydu. Kocası Amrmohamed İbrahim Mohamed, Ağustos 2016’da Kayseri’de bir iş buldu ve birlikte Türkiye’ye geldiler. Şiddet gördüğü kocasından boşanmak, kendine ait bir evde yaşamak için çok uğraştı. Şehir şehir gezdi, sığınaklarda kaldı.
Kadın Dayanışma Vakfı çalışanlarıyla yolu, Sanaa ile Türkiye’de yaşayan yabancı bir kadın olarak Vakfın insan ticareti mağduru kadınlara hizmet veren sığınağına yerleşmesiyle kesişti.
Ama 18 Kasım 2016’da Göç İdaresi Gewnelo Müdürlüğü'nden gelen yazıyla, 11 yıldır hizmet veren bu sığınağın Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin binaya ihtiyacı olduğu gerekçesiyle üç gün içinde acil olarak boşaltılması istendi.
Sanaa, Kırıkkale’de, Ankara’da ve Konya’da çeşitli devlet sığınaklarında kaldı. Sığınaklarda koşullar kötüydü, boşanma işlemlerini sığınaktan yürütemiyordu. Son kaldığı sığınaktan kendi isteğiyle ayrıldı. Nasıl öğrendiyse, kocası da sığınağın olduğu Konya’daydı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na Sanaa’nın kocasıyla barıştığı, kendi isteğiyle sığınaktan ayrıldığı bildirildi.
Öldürülmeden birkaç gün önce şiddet gördüğü için hastaneye gitmişti. Oradaki polisler hiçbir işlem yapmadı. Üç gün sonra yine şiddet gördü. 11 Eylül 2017’de Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’yle (SGDD) yaptığı görüşmede şiddetin devam ettiğini ve boşanmak istediğini söyledi.
12 Eylül’de kocası, Sanaa’yı ve sığınakta tanışıp arkadaş olduğu Fatıma’yı Konya’da öldürdü.
3 yaşındaki çocuklarını aldı ve kaçtı. Vizesi bittikten sonra, yasal statüyle Türkiye’de bulunmadığı gerekçesiyle hakkında hiçbir işlem yapılmayan Mohamed, cinayetlerin ardından yakalandı. Şu anda cezaevinde. 3 yaşındaki çocukları ise devle korumasında. Mısır’daki aile çocuğu almazsa, Türkiye’de bir koruyucu aileye verilecek…
Yazı geldi, sığınak boşaltıldı
Kadın Dayanışma Vakfı çalışanları, katil kocanın Konya’daki sığınağı nasıl öğrendiğini bilmiyor.
İnsan ticareti mağdurlarının kaldığı sığınak binası, şu anda Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin sığınağı olarak kullanılıyor. Vakıf çalışanları sığınağın şimdiye kadar Dışişleri Bakanlığı, Ankara Valiliği, Uluslararası Göç Örgütü (IOM) tarafından finanse edildiğini anlatıyor.
“Sığınaklar devletin işi ama devlet yapmıyordu. İnsan ticareti mağdurları için sivil toplum örgütlerinin kurduğu Ankara, İstanbul ve Antalya’da üç sığınak vardı. Ankara’daki sığınakla ilgili IOM projesi Ekim 2016’da sona erdi. Sığınağın çalışmaya devam etmesi için yıl boyunca Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne yazılar yazdık, görüşmeler yaptık. Ama Göç İdaresi bizimle çalışmak istemedi, bize hiçbir cevap vermediler. Ta ki 18 Kasım 2016’ya kadar. 18 Kasım’da bir yazı geldi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait bu binanın, belediyenin ihtiyacı olduğu için üç gün içinde boşaltılması isteniyordu. Sanaa ve içeride kalan kadınlar Kırıkkale’ye nakledildi.”
Kırıkkale’ye nakledildi
Ağustos 2016’da Türkiye’ye gelen Sanaa şiddet görüyordu. 26 Eylül 2016’da Kayseri 3. Aile Mahkemesi’nden kocasına karşı koruma tedbir kararı çıkarttı. Bu karar kocasına engel olmadı. Sanaa, kocası tedbir kararını sürekli ihlal ettiği ve bu konuda hiçbir şey yapılmadığı için Kayseri’den kendi imkanlarıyla Ankara’ya geldi. Mısır Büyükelçiliği’ne gitti.
12 Ekim 2016’da Göç İdaresi’nce Ankara Kadın Dayanışma Vakfı’nın sığınağına yerleştirildi. İnsan ticareti mağduru olmasa da, Vakıf 6284 nolu yasa aracılığıyla gelen Sanaa’yı sığınağa yerleştirdi. Sadece beş hafta sonra, 18 Kasım 2016’da şimdiye kadar 286 kadın, 9 çocuk, 2 bebeğe hayatta kalması için destek sunan 12 yataklı sığınak Ankara Büyükşehir Belediyesi için boşaltıldı. Aralarında Sanaa’nın da bulunduğu, sığınakta kalan dört kadın ve bir bebek Kırıkkale’de bir sığınağa yönlendirildi.
Sanaa, Ankara’da iki gün sonra boşanma işlemleri için avukatla görüşecekti. Boşanma davasını açamadan Ankara’dan ayrıldı.
Yoldan geçen bir kadının telefonundan Vakfı aradı
Kırıkkale’de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın sığınağının koşulları kötüydü ve boşanma işlemleri için Ankara’ya gelmesine izin verilmiyordu. Kırıkkale’de bulunan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) Ankara’daki ŞÖNİM’in adresini vermekle yetinince, beklediği desteği bulamayan Sanaa Şubat 2017’de kendi imkanlarıyla tekrar Ankara’ya geldi.
Yoldan geçen bir kadının telefonunu kullanarak yeniden Kadın Dayanışma Vakfı ile iletişime geçti.
Sanaa için öncelikle Ankara’daki ŞÖNİM ile bağlantı kurdu ancak ŞÖNİM kadının şiddetten kaçmasından ziyade Türkiye’de bulunmasının yasal olup olmadığı, oturma izninin bulunup bulunmadığı gibi konularla ilgilendi.
Sığınağa yerleştirilmesi için istenen belgelerin bulunamaması nedeniyle barınma desteği sunulmasıyla ilgili süreç aksadı. Uluslararası Barış Araştırmaları Merkezi Derneği’nin (IMPR) desteğiyle ve BM aracılığıyla Sanaa geçici olarak bir otele yerleştirildi. IMPR de 30 Nisan’da KHK ile kapatılan dernekler arasında yerini aldı.
Sığınaktan ayrıldı, görüşmeye kocasıyla gitti
Daha sonra Vakıf Sanaa’dan haber alamadı. Haziran 2017’de Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ile yaptıkları bir görüşmede Sanaa’yı sordular. Vakfın Müdürlükten ve Konya'daki SGDD'den aldıkları bilgilere göre;
Sanaa Konya’da bir sığınakta yaşarken Birleşmiş Milletler’e başvurmuş, erkek şiddeti mağduru olduğu ve ülkesine ailesinin yanına dönmek istemediği için “uluslararası başvuru sahibi” kimliği almıştı.
Konya’daki sığınakta Fas’tan gelen 55 yaşındaki Fatıma’yla tanıştı. Fatıma, yaşına uygun, durumu iyi biriyle evlenmek üzere Türkiye’ye gelmiş, ardından evlenmek zorunda kaldığı bu erkekten kaçarak Konya’daki sığınağa yerleşmişti. Boşanmak üzere mahkemeye başvurmuş ama mahkeme "kocası boşanmak istemediği için" davayı reddetmişti.
Sanaa ve Fatıma Konya'daki sığınakta arkadaş olmuştu.
Fatıma bulaşıkçılık işi bulup sığınaktan ayrıldıktan sonra, Haziran 2017’de Sanaa da kocasıyla barıştığını söyleyerek, can güvenliği riski olmadığına dair bir belge imzalayarak sığınaktan ayrıldı. Oğluyla birlikte Fatıma’nın yanına taşındı.
Sığınaktan ayrıldıktan birkaç gün sonra Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’nin (SGDD) sosyal çalışmacılarıyla görüşmeye gitti. Yanında kocası da vardı. Kocası şiddetin bittiğini, Sanaa barıştıklarını söyledi.
* Sağdaki fotoğraf: Fatıma
Öldürülmeden birkaç gün önce hastaneye ve karakola gitmişti
Bu tarihten sonra yaz boyunca Sanaa’dan haber alınamadı.
Sanaa, 11 Eylül’de tekrar SGDD’ye gitti. Kocasının kendisini dört gün önce dövdüğünü, kafasında dikişler olduğunu anlattı. Olay günü hastaneye gittiklerinde polis de oradaydı. Sanaa şikayetçi olsa da herhangi bir işlem yapılmadı. Kocası Türkiye’de “kaçak” konumundaydı, bir karar alındığında ona tebliğ edilemeyecekti. SGDD’deki sosyal çalışmacılara 10 Eylül’de kocasından yine şiddet gördüğünü, bu sefer karakola giderek koruma kararı çıkarttığını ve boşanmak istediğini söyledi.
12 Eylül 2017 gecesi, Sanaa’nın babasına “kızınız benimle barışmazsa, onu tabuta koyup yanınıza yollayacağım” diyen İbrahim Mohamed, karısı Sanaa’yı ve arkadaşı Fatıma’yı bıçakladı, boğazlarını kesti.
Cinayet medyaya "Mısırlı Koca, Eşini, Zengin Bir Türk ile Evlenmek İstediği İçin Öldürmüş", "Eşini ve misafirini öldürmüş" gibi başlıklarla yansıdı.
İhmale karşı hukuk mücadelesi sürecek
Kadın Dayanışma Vakfı çalışanları, cinayeti haber alınca Konya’ya gitti. Sanaa’nın cenazesi iki hafta içinde alınmazsa kimsesizler mezarlığına defnedileceğini öğrendiler. Vakıf'taki kadınlar cenazeyi defnetmek için girişimde bulunacak. Aynı morgdaki Fatıma'nın cenazesine ne olacağı ise meçhul.
Vakıf’tan yapılan açıklamada şöyle deniyor:
“Gücümüz yettiğince Sanaa ile dayanışma içinde olmaya çalışan bizler onun ve ev arkadaşı Fatıma’nın öldürülmesinden dolayı son derece üzgünüz. Maruz bırakıldığı şiddetin öldürme aşamasına gelmesine dek sorumlu davranmayarak gereken önlemleri almayan, Sanaa ile Fatıma’nın ölümünde ihmali olan bütün sorumlu kurumlara karşı hukuk mücadelesi vermeyi sürdüreceğiz.” (ÇT)