13-18 Haziran arasında Diyarbakır'dan başlayıp Van'da noktalanan gezilerinin ardından, kapatılan Demokrasi Partisi (DEP) eski milletvekilleri Ankara'ya dönerek bir basın açıklaması yaptı.
Orhan Doğan tarafından okunan ve altında Leyla Zana, Hatip Dicle ve Selim Sadak'ın imzası bulunan açıklamada DEP'liler, Kürt sorununa çözüm önerileri getiriyor ve bazı saptamalar yapıyor.
"Çözüm tezleri" başlığı ile basında yer alan açıklamayı bianet'e değerlendiren yazar Muhsin Kızılkaya, Kürt sorununa ilişkin "Legal anlamda Kürt hareketinin şu anda en büyük handikapı lider ve yol gösterici yoksunluğudur. Ortada bir hareket ve değişim isteyen bir güç var, fakat bunun nasıl olabileceğine dair bir önder yönetici kadro eksikliği var. Tabii KONGRA-GEL'i bu sahnenin dışında tutuyorum" diyor.
"İcazete endeksli" siyaset sorunu
"Legal Kürt hareketinin büyük problemi 'icazete endekslenmiş' olması" diye konuşan Kızılkaya sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Legal bir hareket, legal olmayan güçler tarafından yönetilmemeli. Dolayısıyla DEP'liler Kürt hareketini her türlü icazetten kurtarabilecek bir iklim yakaladılar. Bu tarihi bir fırsattır. Bunu iyi kullanabilirlerse sözünü ettikleri barış ortamının yakalanmasına katkı sunmuş olurlar. Bunu yapmadıkları taktirde de kısa süre içerisinde kendilerinin de istemedikleri bir yere savrulup yeni dediğimiz seslerini kaybetmiş olurlar. Yani sıfır elde var sıfır olur".
Halk savaş istemiyor
Orhan Doğan tarafından Ankara'daki evinin bahçesinde okunan "çözüm tezleri"ni değerlendiren Kızılkaya "Leyla Zana'nın ilk demecini büyük bir umut ışığı olarak gördüm. Hatip Dicle'nin Diyarbakır konuşması ise Leyla Zana'nın sözlerinden bir sapma gösterdi. Orhan Doğan'ın konuşmasını ise Leyla'nın ilk sözlerine bir dönüş olarak değerlendirebiliriz" diyor ve ekliyor:
"Bunu da zannediyorum şuna bağlayabiliriz. 'Sahaya çıktıklarında' halkın aslında ne istediğini kendileri de gördükleri için bu noktaya geldiler. Halk artık savaş istemiyor. Halk artık bozulan ateşkese itibar etmiyor. Halk artık olağanüstü halin tekrar geri gelmesini istemiyor. Halk artık yaşamak istiyor".
DEP'lilerin gezileri sırasında bu durumu gözlemlediği kanısında olan Kızılkaya, yine de "bu mesajlar büyük ihtimalle İmralı'ya ulaşacak. Abdullah Öcalan'ın söyleyecekleri üzerine olayın faturasını daha net görebileceğiz. Bu gelişmelerin tümü avukat görüşmeleri sonrasında ortaya çıkacak yeni duruma göre şekillenecek" diye konuşuyor.
"Dağdakilere yönelikse umut var"
"Çözüm tezleri"nin son paragrafında ye alan "Yeni dönemin ruhuna uygun demokratik dil ve pratik geliştiremeyen siyasal kadro ve kurumların kısa sürede beklenen değişim ve dönüşümü geliştirememeleri halinde aşılacaklarına ilişkin kesin kararlılık içindedir" ifadesinin nasıl yorumlanabileceği sorusunu Kızılkaya şöyle yanıtlıyor:
"Bu eğer devlet kadrolarına yönelik bir cümle ise çok anlamlı bir cümle olarak görmüyorum. Ama bu şu anlama gelmiyor. Devlet kadrolarının her yaptığı doğrudur anlamına da gelmiyor. Ama eğer bu cümleyi dağdakilere yönelik söylemişlerse bir umut ışığı görüyorum". (YS/EÜ)