Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 19. duruşma periyodunun 3. oturumu dün Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde dün görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişi yargılanıyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı.
“Kara propaganda eliyle cadı avı başlattılar”
Bugünkü duruşmada beyanlarına devam eden Gültan Kışanak, Kobanî davasını Nazi döneminde Komünistlere yönelik cadı avına dönüştürülen Reichstag Yangınına benzetti.
Kışanak Nazilerin bu yangını gerekçe göstererek toplumu susturduğunu ve faşizmi kurumsallaştırdığını belirterek sözlerine şöyle devam etti:
“Almanya’da faşizm Reichstag Yangını ile meşrulaştı, kurumlaştı ve yerleşti. Ne oldu 27 Şubat 1933’te Reichstag Yangını çıktı. Gestapo hemen Marinus Van Der Lubbe diye bir meczubu yakaladı o da olayı komünistlerin üzerine yıktı.
“Yargılananlardan biri de Dimitrov’du. Dava dosyası yangını siz çıkardınız diyordu. Ortada bir tanık vardı, bugün bizim yaşadığımız gibi kara propaganda yürütüldü. Medya Lubbe’nin Komünist parti üyelik kartı ile yakalandığını duyurdu ve herkesin buna inanmasını istedi. Ama yargılananlar yangını çıkarmamıştı, çünkü kendilerinin böyle bir politik tercihi yoktu. Kendilerinin böyle bir derdi yoktu tıpkı bizim gibi.
“Bizim Kobanî yok edilmesin, kadınlar katledilmesin, cariye olarak satılmasın çağrımızın böyle bir isyan çıkarmayla alakası olmadığını bu davanın muhatapları da çok iyi biliyor. Ama Nazilerin Almanya’da yaptığı gibi sanki Komünistler bir isyan çıkarmak istiyor da onun için meclisi yangına vermiş gibi bir kumpas davası başlattılar. Bir itirafçının kullanıldığı kara propaganda eliyle cadı avı başlattılar ve bütün muhalefeti susturdular. Cinayetler işlediler ama kimse sesini çıkarmadı. Tıpkı bugün yapıldığı gibi.
“Ama Dimitrov bıkmadı usanmadı, Lubbe’nin aslında yeterince Almanca bilmediğini keşfetti. O gün o ifadeyi kendisinin vermediği ortaya çıktı. Bunun yalan ve kumpas olduğu, tertip olduğu, yangınla Komünistlerin alakası olmadığı, yangını çıkaran Nazilerin saklanması için gizli belgeler düzenlendiği ortaya çıktı.
“Faşizm Alman halkının başını eğdirdi”
“Tarih böylesine kumpas davalarına tanık oldu. Bunlar da hukuk fakültelerinde örnek davalar olarak öğretiliyordur. Bizler de aynı kumpas nedeniyle buradayız. Naziler böyle bir provokasyon yaptılar, her yeri ateşe verdiler, sahte belgeleri tertiplediler, yandaş medyayı yanlarına aldılar ve faşizmi kurumsallaştırdılar.
“Kaybeden kim oldu? Bu kumpas ortaya çıktı ama kaybeden bütün Almanya oldu. Bugün Almanya’nın her onurlu yurttaşı Nazi vahşeti konuşulduğu an başını öne eğiyor. Bütün bir ulusa Naziler başlarını eğdiriyor. Hani savaşla büyük Almanya, üstün ırk dünyaya egemen olacaktı, ne oldu? Şu anda Almanya siyasi olarak Avrupa’nın en mahcup ülkesidir.
“Bu ülkeyi düşünen herkese sesleniyorum. Ne faşizan otoriter düzenlerde ne savaş politikalarında bu ülkeye bir gelecek yok. Eğer onurumuzu ve geleceğimizi korumak istiyorsak, eğer bu ülkenin her bir ferdinin başı dik dolaşmasını istiyorsak bu tür kumpaslara ve savaş politikalarına geçit vermeyen bir tutumun sahibi olmalıyız.
“Bu davada sanık değil davacıyız”
“Bizler hem siyasi tercihlerimizden dolayı yargılanıyoruz hem kimliklerimizden dolayı olağan suçlu olarak yargılanıyoruz hem de otoriter bir rejimin önünde engel olduğumuz için yargılanıyoruz. Bunlar insanlık tarihinin dersleridir. Bu dersler üzerinde düşünmek yol gösterecektir.
“Bu yargılama sürecine herkesin bu gözle bakması gerekiyor. Hepimizin geleceğimize dair ciddi kaygılarının olduğu bir süreçteyiz. Tarih bu davada sanık değil davacı olduğumuzu kanıtlayacak. Her ne kadar bu kumpas davasında sanık olarak görülsek de tarih bizim davacı olduğumuzun tanıklığını yapacaktır.
“Kadınlar eşit yurttaş olarak görülmediği için davacıyız. Ayrımcılığa şiddete uğrayan bütün kadınlar adına davacıyız. Kadınların siyasette yer almasına izin vermeyen erkek egemen kadın düşmanı siyasetten davacıyız.
“Kürt halkının kimlik dil taleplerini kabul etmeyenlerden, ayrımcılık ve ırkçılık yapanlardan davacıyız. Bizleri olağan suçlu gösterenlerden davacıyız. Barış sürecini akamete uğratanlardan davacıyız. Yaşama hakkımızı gasp edenlerden davacıyız.
“Savaşın bu düzeye ulaşmasını istemiyorduk”
Çözüm Sürecine dikkat çeken ve HDP’nin Suriye Kürtleri ile Türkiye’nin ortak hareket etmesi yönünde tercihte bulunduğunu ve o dönemde hükümetle bunun görüşmelerini yaptığını dile getiren Kışanak, “O zaman bunun ortaklaşmasını sağlamaya çalıştık. Bu Ortadoğu için de gerekliydi. Bunun siyasi, tarihsel ve sosyal tarafları var. Biz savaşın bu düzeye ulaşmasını asla istemiyorduk ve bunun önüne geçmeye çalışıyorduk” dedi.
Bölgedeki sınırların da anlamsız olduğunu belirten ve “Bunu inkar etmek emperyalistlerin tercihiydi” diyen Kışanak, şunları söyledi: “O dönem IŞİD katliam yapmasın diye yaptığımız çağrıları dönemin iktidarı isyana teşvik olarak nitelendirmemişti. Çünkü biz bunları konuşuyorduk iktidarla. Ortak yol bulmaya çalışıyorduk. Tam tersine bir barış havası vardı. Hem içeride hem de Suriye Kürtlerini barıştırma arayışı vardı. Bir isyan havası vardı ama bu IŞİD barbarlığına karşı gelişti. Tercihimiz Kürtler ile Türkiye’yi politik paydaş haline getirmeye yönelikti. Barışı inşa etme çabaları vardı.”
Kışanak, IŞİD’in Süleyman Şah türbesini talan etmemesi için YPG ile Türkiye ortak operasyonu yapıldığını hatırlatarak, “Böyle bir atmosferde isyan çıkarmak ancak provokatörlerin işi olabilir. Eğer davaya bakacaksanız o yönden bakacaksınız. Çözüm iradesinin bu kadar güçlü olduğu bir dönemde birileri Kürtler ile Türklerin ortak olmasının önüne geçmeye çalıştı” diye konuştu.
“Kobanî provokasyonu, kozmik odadan”
2009 yılında yaşanan kozmik oda araması olayını hatırlatan Kışanak, “O dönem devletin gizli bilgilerini aldılar diye haberler çıktı. Ben bunu çok yabana atmıyorum. Sizler de bilirsiniz kozmik odalarda resmi olarak saklanamayan bilgiler bulunur. Resmi bilgiler zaten arşivlerdedir. Kozmik oda derin devlet bilgilerinin olduğu yerdir. Beyaz kuvvetler denilen derin devlet bilgileri vardır. Bu kuvvetlerin nasıl harekete geçirileceği bilgileri var. Özel Harp Dairesi tarafından kayıt altına alınmış kişilerin bilgileri ve listesi vardır. Bu bilgileri alanların Kobanî provokasyonunu tertiplediğini, bu güçleri harekete geçirdiğini iddia ediyorum. Aklım ve mantığım, hakikatler ve gerçek bana bunu gösteriyor. Çözüm Sürecine kurulan kumpas, bu kumpasların en büyüğü ve en kapsamlısıydı” dedi.
Kışanak, bu tür provokatörler bulunup ortaya çıkarılmadığı takdirde Türkiye’nin benzer provokasyonları tekrar yaşayabileceği uyarısında bulundu.
“Erdoğan’ın kampanyası yargıya talimattı”
2018 yılında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de iktidarın Kürt siyasetini ve Demirtaş’ı kriminalize etmek üzerine seçim stratejini kurduğunu belirten Kışanak, “Hakikatle alakası olmayan bir seçim kampanyası yürüttü. Erdoğan’ın o dönem yaptığı kampanya zaten yargıya talimattı” dedi.
Erdoğan’ın AİHM’in Demirtaş ile ilgili kararı sonrasında “gereğini yaparız” sözlerinin de yargıya bir başka talimat olduğunu belirterek, “Heyet talimat arıyor ya işte talimatlar burada. Önce siyasi kampanya yürütülmüştür, sonra yargı bu tarafa kaydırılmıştır. AİHM bu davanın, siyasi muhalifleri tasfiye yargılaması olduğunu ortaya koydu” dedi.
Dosya kapsamında ifade veren bütün itirafçıların tamamının 2021 yılında ortaya çıktığını belirterek, “Sanki bir anda hepsine vahiy geldi. Emir büyük yerden gelince, Ahmet Altun savcı olunca senaryosunu yazmış ve dava dosyasını yazmış. Bunları kendilerini kurtarma karşılığında ileri sürdükleri ortadadır. Bu dosyanın üzerine oturduğu bilgi, itirafçıların söyledikleri o da çökmüştür. Muhtemelen Ahmet Altun saçını başını yoluyordur, “ben niye bu kadar beceriksiz itirafçı buldum” diyordur. Bugün gelinen aşamada itirafçıların hali haraptır” diye konuştu.
“Saray’ın tutuklanacaklar listesi var”
Kışanak davanın siyasi yönlendirmelerle oluşturulduğunu da belirterek şunları söyledi:
“90’lı yıllarda Çiller’in bir ölüm listesi vardı. Tıpkı onun gibi Saray’ın da cezaevinde tutulacaklar listesi var. Onu Ahmet Altun’a vermişler ve ne yaparsan yap bunları daha fazla cezaevinde tutacak bir kumpas kur demişler. O listede herhalde ben de varım, o yüzden beni de eklemişler. Polis tutmuş herhangi bir gösterinin tutanağını göndermiş, o da onları dosyaya eklemiş. Ben çok dertli değilim zaten. Arkadaşlarımız yargılanırken benim burada olmamam abes olurdu. Beraber olmak iyidir. Eş Genel Başkanlarımız burada, arkadaşlarımız burada. Ha onlar yargılanmış ha ben. Ama kumpasın nasıl düzenlendiğini ifade etmek için bunları söylüyorum.”
Suçlama konusu yapılan Kobanî tweetiyle ilgili “Hadi arkadaşlarımızın dokunulmazlığı vardı ama ben belediye başkanıydım dokunulmazlığım yoktu. Hiçbir Allah’ın kulunun aklına, bu kadın isyan çıkarmış, çağıralım ifadesini alalım demek gelmemiş mi?” diye soran Kışanak, “Ben açık siyaset yaptım, demokratik siyaset yaptım, bundan da gurur duyuyorum” dedi.
Savcının kendisini dosyaya eklemek için çeşitli yollara başvurduğunu diyen Kışanak, “Savcı Ahmet Altun hikayeyi süslemek için benim için bir sıfat bulmuş. Diyarbakır HDP’sinin başkanı demiş. (Gülerek) Yahu Diyarbakır HDP’si ne demek? Bu başka bir örgüt mü? Onun için genel çağrılardan sorumlu olduğumu söyleyerek beni dosyaya eklemiş” dedi.
“Kumpas tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık”
Kışanak, davanın açılmasına giden siyasi süreci, Erdoğan’ın AİHM kararlarına karşı tavrını hatırlattı. Kışanak, bu kumpasın aynı zamanda HDP’yi kapatmaya yönelik hazırlık olduğunu dile getirdi ve “Bu kumpas hiç tartışmaya yer bırakmayacak kadar açıktır” diye konuştu.
Kışanak, 3 bin 500 sayfalık iddianamenin elle tutulur tek tarafının siyasetçiler olarak yaptıkları basın açıklamaları olduğunu belirtti: “Onu da toplasanız 50-60 sayfa eder. Onun dışında bütün iddiaları tekrar tekrar kes-kopyala-yapıştır yapmışlar dosyayı şişirmek için. Böyle bir iddianameyi kim kabul eder biliyor musunuz? Kendisi de kirli işler içinde olan, bugün dolandırıcılık çete suçundan ev hapsinden olan biri kabul edebilir. O da etti. Çünkü kirli işlerin nasıl döndüğünü çok iyi biliyor. Ortada bir iddianame yok, bir kumpas dosyası var. Bu başından beri paralel eller tarafından yürütülen bir süreçtir.
Kışanak mahkeme heyetinde yer alan isimlerin de o iddianameyi kabul eden heyette yer olduğunu söyledi. Duruşma Pazartesi günü (28 Kasım) Gültan Kışanak’ın beyanlarıyla devam edecek. (AS)