Hepimizin bildiği ve kanımca biraz da cılkı çıkmış itiraf.com sitesini hatırlarsınız. Kitabı elime aldığımda ürktüm önce, gerçekle, hayal edilen çılgınlıklar arasında kalmış anlatılar silsilesine yakalanacağımdan kaygılandım açıkçası. Ancak Agorakitaplığının taze ürünlerinden, "Marta Veneranda'nın Yasak Hikâyeleri", Sanem Öge'nin Türkçe'siyle bütün kötü beklentilerimi boşa çıkardı diyebilirim.
Yazar Sonia Rıvera-Valdes, Küba'nın önemli çağdaş yazarlarından. Kitaptaki on itirafnamenin temel niteliği ve aynı zamanda hoşluğu, yaşadıklarından utanç duyup duygularını kendilerine bile itiraf edemeyen kadın ve erkeklerin, yaşadıklarını Marta Veneranda'ya samimi ve hesapsız anlatmaları bence...
Marta Veneranda, tez hazırlayan bir doktora öğrencisidir. Seçtiği tez konusu ise, insanların hayatlarındaki en "utanç verici", en "yasak" hikâyeler... Kahramanımız Marta, dinlediği insanların öykülerini, bize yaşayanların ağzından birebir aktarıyor. Marta'nın topladığı bu kurgu öyküler kimi zaman ironik, kimi zaman eğlenceli, kimi zaman dramatik halleriyle, "ayıp", "suçlu", "yasak" gibi kavramları yeniden sorgulamamıza yol açıyor.
Kitap, hepimizin, yaşadığımız için vicdan azabı duyduğumuz kimi icraatlarımızı yüzümüze çarpıp; aslında insan olmanın, ruhumuzun gerçeğinin ne olduğunu aramamıza da sebep oluyor. Ki hepimizin buna ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Özellikle de biz kadınların...
Amerika'ya Küba'dan gelmiş göçmenlerin Marta'ya anlattıkları bu sırlar, insan ruhundaki hiçbir sınır tanımayan cinsel haritanın en dipsiz, en kuytu köşelerine dek uzanıyor. Hikâye hikâye ilerlerken sayfalarda, suçlu ya da suçsuz olmanın önemini yitirdiği, en insani hezeyanların cirit attığı yasak bölgelerde, eşcinsel dürtülerin beklenmedik baskınına uğruyoruz kimi zaman. Kimi zamansa, öldürme hissinin doğallığına tanık oluyoruz.
Yazarın oldukça iğneleyici ve cüretkâr dili, Anglo ve Latin kültürlerinin karşılaşmasını anlatışındaki reellik ise, kitabın bir başka güzelliği. Amerika'da göçmen olmanın sıkıntıları, yaşanılan sarsıntılar, her bir öyküyü ince ince okumayı gerektiriyor. Amerika'daki göçmenlerin kültürel çatışmalarını anlatırken Amerikan işçi sınıfının panoramasını çarpıcılıkla çizen yazar, bütün bunların içinde kadınların yan yana gelişinin yol açabileceği devrimleri de gözler önüne seriyor.
Cinsel yöneliminin senelerce farkına varmamış, dayatılan heteroseksist anlayışı doğalmış gibi yaşamış kadınların, bir gün bir yerde, gerçek yönelimini fark etmesi, ardından yaşadığı sarsıntılar, kitabı okuyan herkesi yeniden cinselliğini sorgulamaya götürecek eminim. Hatta kabul edilemez bulduğumuz bazı anlatılarımızı da belki birileriyle paylaşmamızı sağlayacak.
Kitabın kimi yerlerinde gülecek, kimi yerlerinde, utanacak, kimi yerlerinde kendi "yasak"larımızı hatırlayacak, kimi yerlerinde şaşkınlığa düşecek ama en çok her satırda kendinize döneceksiniz. Çünkü aslında yasakları kırmak için atılan adımın sonuç doğurabilmesi; yaşadıklarımızı ve yaptıklarımızı sahiplenip, kabul edip, onu anlatabilmekte yatıyor. Yaşadıklarımızın politik birer olgu olduğunu kavradığımız anda ise, bedenimiz ve ruhumuz ve bizim dışımızdakilerle birlikte oluşturduğumuz yaşantıları irdeleyecek, ideolojik dayatmaları, öğrenilmiş cinsiyet rollerini tek tek yıkmaya başlayacak; korunaklı kalelerimizden çıkacağız.
Son olarak kitapta anlatılan her bir hikâye, söylenen her bir söz, insan ruhunun derinliklerinde yaşayan sırların, keşfedilmemişliklerin, ortaya çıkacak kanalı bulduğunda yarattığı sonuçları tartışma fırsatı sunuyor bizlere. Ve en son olarak da bu kitabı mutlaka okuyun demek istiyorum... (BD/BB)
Marta Veneranda'nın Yasak Hikâyeleri
Sonia Rivera-Valdes
Türkçesi: Sanem Öge
216 sayfa, öykü