Haberin İngilizcesi için tıklayın
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu.
Hasta tutuklular, tutuklu gazeteciler, ihraç edilen akademisyenler, Anayasa değişikliği referandumu, engelliler haftası gibi konulara değindi.
İşe iade talebiyle açlık grevlerinin 62. gününde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın anneleri Cemile Gülmen ve Sultan Özakça da toplantıdaydı. Kılıçdaroğlu Gülmen ve Özakça’ya selam iletti.
Gazete Duvar'dan Nergis Demirkaya'nın haberine göre Semih Özakça’nın annesi Sultan Özakça, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz ve Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli başta olmak üzere çok sayıda yetkiliden randevu talep ettiklerini ama bugüne kadar tek bir muhatap bulamadıklarını söyledi. Kendilerine “OHAL İnceleme Komisyonu kurulacak. Oraya müracaat edin” denildiğini anlatan Sultan Özakça, “O komisyon ne zaman kurulacak? Çocuklarımız ölsün mü?” diye sordu.
“Türkiye Cumhuriyeti Avrupa devletidir”
Kılıçdaroğlu’nun açıklamasından satır başları şöyle:
“Osmanlı da bir Avrupa devletiydi, Türkiye Cumhuriyeti de Avrupa devletidir. Henüz tam üyeliği gerçekleştiremedik. AB’nin Türkiye’ye takındığı çifte standart var. Bunu kabul etmiyoruz. Ama kimse endişe duymasın, CHP Türkiye’yi dünyayı uygun ülkelerden birisi yapma konusunda azimlidir, kararlıdır.
“Bu amaçla demokratik standartlarımızı geliştireceğiz. Kadın-erkek eşitliğini sağlayacağız. Üniversite, medya özgürlüğünü sağlayacağız. İnsan haklarını demokratik ülkelerin standartlarına eriştireceğiz. Biz bunu yapacağız, bütün vatandaşlarıma söz veriyorum.”
“YSK’daki çete kumpas kurdu”
“Ekonomi çökmüş vaziyette, bunu herkes bilsin. Devletin bütün kurumlarında büyük bir çöküş yaşıyoruz. Çünkü liyakat sona erdi. YSK’daki çete kumpas kurdu. Ben onlara çete dedim diye suç duyurusunda bulunmuşlar.
“Kanunu satan adama hakim denmez. Eğer bir grup insan bir araya gelir, kanunsuz iş yaparsa buna çete denir. Bu kadar açık.
“Hakim savcı, istifa edip seçime girerse görevine geri dönemez. Neden dönemez? Çünkü hakimin siyasi kimliği ortaya çıkmıştır.Adalet dağıtamaz, önüne gelen sanığa güven veremez. Bu nedenle yasa bu önlemi almıştır.
“Barış bildirisi imzası attı diye öğretim üyesini görevinden atıyorsanız..”
“Şimdi bir sürü insanı KHK’larla görevlerinden attılar. İçinde hakimi savcısı var, üniversite hocası var, iki tane genç arkadaşımız ölüm orucu tutuyorlar, onları buradan saygıyla ve sevgiyle anıyorum. Barış bildirisini imzaladı diye eğer bir öğretim üyesini görevinden atıyorsanız veya ona devlet olarak sahip çıkmıyorsanız, biz bu sürecin karşısındayız. Bu sürece destek vermeyeceğiz. Onlar haklarını geri alıncaya kadar onların her türlü mücadelesine her türlü desteği vereceğiz.
“Ağır ve sürekli hastalığı olan 841 mahpus bulunuyor”
“Şimdi İstanbul’da büyükşehir belediye başkanımızın bir yakını hasta diye doktordan bir rapor ve tahliye edildi. Niçin tahliye edildi diye sormuyorum. Aynı pozisyonda olanlar neden tahliye edilmiyor, onu soruyorum ben. Bakın size örnek vereceğim. Şu anda cezaevlerinde ölümü bekleyen ağır ve sürekli hastalığı olan 841 kişi bulunuyor. Niye bunlar tahliye edilmiyor? Son 5 yılda hasta olmalarına rağmen tahliye edilmeyip, hapishanede ölen tutuklu sayısı 451 kişi.
“Fatih Hilmioğlu. Bir kumpas sonucu alındı içeriye, aylarca içerde kaldı. Doktor raporu vardı. Ama emir gelmediği için, talimat gelmediği için, hakimlerde korktukları için gereğini yapamadılar. Ta Anayasa Mahkemesi insafsızlık dedi tahliyesine karar verildi. Teamülden cinayet işleniyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin hapishanelerinde.
“Kuddusi Okkır. Ergenekon’un kasası olarak tutuklandı, yargılandı. Ergenekon’un kasası dedikleri Okkır hastalandı, dışarıya cenazesi çıktı arkadaşlar.
“Tuğgeneral Levent Ersöz. Bedeni hapishanede çürüdü, damarları kurudu. Tahliye edilmedi ve öldü arkadaşlar.
“Mehmet Haberal, bütün dünyanın takdir ettiği bir akademisyen, bir doktor aynı zamanda. Hastanede yatarken neden hastanede yatıyor diye, hastanede yatıran doktorları tutukladılar. Haberal’ı hapishaneye koydular ve Haberal AYM kararıyla çıktı. Hangi ahlak, hangi hukuktan söz ediyoruz?
“Miraz bebek, 8 aylık, sağlık sorunu var, hapishanede annesiyle beraber. Hangi hukuktan söz ediyor bunlar?
“Serap Şimşek. Cezaevinde felç geçiriyor, bağırsakları dışarda torba içinde, akli dengesi bozulduğundan bağırsaklarıyla oynamasın diye ellerine kelepçe takılıyor. Bu halde bile tahliye edilmedi.
“Yabancı bir mahkum, ileri aşamada kan kanseriyken, ben ülkemde ölmek istiyorum dedi. Ama ülkesine gönderilmedi.
“Gülay Çetin. Buradan tabutla tahliye olmak istemiyorum diyor. Adli Tıp kurumunun tahliye raporu Gülay Çetin öldükten bir ay sonra hapishaneye geldi.”
“73 yaşında gazeteciler hapiste”
“73 yaşında gazeteciler var, sağlık sorunları var. Kime bakılıyor? Bir tek adama bakılıyor. O tek adama bırakın dediği zaman bırakıyorlar, tut dediği zaman tutuyorlar. O tek adama bakan tüm yargıçlara sesleniyorum, siz yargıç değilsiniz. Yargıda adamına göre muamele yapılır mı ya? Böyle bir şey olabilir mi? Sağlık sorunu varsa bakacaksın, doktora göndereceksin. Tahliye edilmesi gerekiyorsa tahliye edeceksin. Bu kadar ağır insanlık suçunu gizleyemezsiniz.
“Cumhurbaşkanı olarak görmüyoruz kendisini”
“Bir partinin üyesiyken, tarafsız olacağı için oy verdi ona. Tarafsız davranacaktı, söz verdi. Halka verdiği sözü de tutmadı.
“Göreceksiniz, daha sonra gelecek partinin genel başkanı olacak. O da böyleler Salı günü konuşacak. Sanki diğer günler yetmiyor gibi, Salı günü de konuşacak. Binali Bey, nasıl saygı gösteriyorsak, aynı standartta saygı göstereceğiz. Cumhurbaşkanı olarak görmüyoruz. Kendisi tercih etti.
“Mücadelemiz yeni başlıyor”
“Ama sözüm söz, mücadelemiz yeni başlıyor. Adım adım gezeceğiz. Diyorlar ki sokağa çıkacağız, hayır oyu kullanan her vatandaştan açık ve net ricamdır. Evet sokağa çıkacağız. Ama hangi sokağa çıkacağız? Bütün evlere, bütün tarlalara, bütün insanlara gideceğiz. Demokrasiyi savunacağız. Demokrasi karın doyurur mu diye soracaklar. Sen ekmeğini savunuyorsan, önce demokrasiyi savunacaksın diyeceğiz.”
“Engelliler çalışmak istiyorlar”
“Engelliler asla ve asla sadaka istemiyorlar, çalışmak istiyorlar, alın teri dökmek istiyorlar, engelliler onurlu bir birey gibi Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşamak istiyorlar.
“2017’de 589 işçi öldü”
“2013’ün ilk dört ayında 289 işçi, 2014’ün ilk dört ayında 432 işçi, 2015’in ilk dört ayında 488 işçi, 2016’nın ilk dört ayında 595 işçi, 2017’nin ilk dört ayında 586 işçi, iş kazalarından hayatını kaybetti." (BK)
* Fotoğraf: Güven Yılmaz / Ankara / AA