Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'a suikast iddiaları kapsamında yargıçların inceleme yaptığı Genelkurmay Özel Kuvvetler Komutanlığı "gayri nizami savaş" için kuruldu ve tarihi 1954'e kadar gidiyor.
Bugün devlet içindeki yasa dışı yapıları ortaya çıkarmaya çalışan Ergenekon davasının sanıkları arasında yer alan gazeteci İlhan Selçuk ve özel kuvvetlerin Kıbrıs'taki faaliyetlerinin içinde yer alan Binbaşı İsmail Tansu anılarında bu "çok gizli" yapıya dair ipuçları vermişti.
1958-1961 arasında Özel Harp Dairesi'nde çalışan Tansu, özel yetiştirilen subayların istihdam edildiği, farklı bölgelerde örgütlenen birimlerin kendi arşivleri olduğunu arşivlerde "gösterilmemesi gereken belegelerin tutulduğunu" anlattı.
Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla...
12 Mart darbesinin ardından 1972'de gözaltına alınan ve özel kuvvetlerce sorgulanan Selçuk, yaşadıklarını yazdığı "Ziverbey Köşkü" kitabında, Özel Harp Dairesi'nin hangi iyi niyetlerle kurulduğunu Orgeneral Refik Tulga ve Kurmay Albay Faruk Ateşdağlı'dan dinlediğini aktarıyor.
Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) yakın ülkelerde kurulan; ABD'nin yöntem ve örgütlenmesini belirlediği bu kurumlar o dönemde komünizme karşı gayri nizami gerilla savaşı yürütecekti. Türkiye'deki örgütlenmenin finansmanı da başlangıçta ABD'ce karşılandı.
Genelkurmay'a bağlı olsa da, özel kuvvetler "resmi bir savaş" yürütmeyen "düşman"a karşı her türlü yasadan da bağımsızdı.
O dönem özel harp yöntemleriyle sorgulanan Selçuk, iyi niyetle kurulan bu örgütlenmenin 12 Mart 1971 askeri darbesiyle cuntacılarca amacından saptırıldığını düşünüyordu.
Kıbrıs: Özel kuvvetlerin saha çalışması
Binbaşı Tansu'nun Kıbrıs'ta Türk Mukavemet Teşkilatı'nın (TMT) kuruluşunu ve faaliyetlerini anlattığı "Aslında Kimse Uyumuyordu" başlıklı kitabıysa, örnek bir vaka olarak çok daha detaylı bilgiler içeriyor.
Özel Harp Dairesi, 1953'te Tümgeneral Daniş Karabelen tarafından kuruldu. Karabelen'in Türkiye'nin NATO'ya girmesini sağlayan Kore savaşında ABD'lilerin yanında Kuzey Kore ve Çinlilere karşı "örnek hizmetleri" vardı.
Türkiye'ye dönünce Özel Harp Dairesi'nin kurulmasıyla görevlendirildi. 1958'de TMT kurulacağı zaman Tansu da başkan yardımcısı oldu. Başbakan Adnan Menderes, Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun, ikinci başkanı Cevdet Sunay'dı.
Devlet içinde devlet
TMT'nin kadrosu seçkin subaylardan kuruldu. Bir kısmı daireye bağlı Eğirdir Dağ ve Komando Okulu'nda eğitim görmüştü. Tansu, bu özel kuvvetin yetkilerini ve bağımsızlığını anlatırken doğrudan Genelkurmay Başkanı'yla görüşebildiğini, bakanlara, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'ya doğrudan taleplerle gidebildiğini anlatıyor.
TMT'nin Kıbrıs'taki lideri olarak Yarbay Rıza Vuruşkan seçildi. Gizli bir kimlikle adaya gitmesi gerekiyordu. Tansu bunun için İş Bankası genel müdür yardımcısı Bülent Osma'yla görüştüğünü, Vuruşkan'ın müfettiş olarak Lefkoşa şubesine atandığını anlatıyor. Osma bu taleple karşılaşınca "İsteğinizi aynen yerine getireceğiz" diyor.
TMT'nin diğer elemanları da bakanlıkların göz yummasıyla öğretmen ve memur olarak Kıbrıs'a gitti.
Türkiye'den gidecek subaylarla gizli bir silahlı örgüt kurmakla görevlendirilen Vuruşkan, sivilleri de örgütleyerek birlikler kuracak, Kıbrıs'taki yöneticilere sorumlu olmayacak, Kıbrıslıtürklere yönelik "hainlik, bozgunculuk, gasp" gibi suçları önleyecek, suçluları cezaladırabilecek; sadece birini öldürmesi gerekirse Özel Harp'ten izin alacaktı.
Dönemin Kıbrıs Türk Toplumu lideri Dr. Fazıl Küçük ve yardımcısı Rauf Denktaş'a bilgi verilecek; özellikle Denktaş'tan yararlanılacaktı. Kıbrıs'a Ankara yakınlarında ve farklı yerlerde eğitilen "mücahitler" gönderiliyordu.
"Kara Kuvvetleri Komutanı'nın bile haberi yok"
O dönemdeki faaliyetlere örnek vermek gerekirse, Dışişleri Bakanı Zorlu, Kıbrıs'a silah kaçırmak için ticari gemilerin kullanılmasını sağlamış, Kıbrıs Türk Kültür Derneği'ne para göndermiş, sonunda TMT'ye güvenerek 1959'da Birleşmiş Milletler toplantısında "sert bir konuşma" yapmıştı.
Tansu, 27 Mayıs 1960 darbesiyle durumun değiştiğini çünkü Milli Birlik Komitesi'nin başına getirilen Kara kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel'in bile "TMT'den haberi olmadığını" anlatıyor.
Silahlar Müllü Savunma Bakanlığı'nın onayıyla kayıttan düşülüyor; güneyde kurulan gizli depolara konuluyor oradan da Kıbrıs'a kaçırılıyordu. Darbe yaklaşırken ordu içinde bu durumun farkına varan subaylar "Adnan Menderes özel sivil militanlarını silahlandırıyor" demeye başlamıştı.
Tansu, darbenin ardından komite üyesi Alpaslan Türkeş'le görüşerek Özel Harp Dairesi'nin ne iş yaptığını anlattığını, böylece bir skandalı önlediğini aktarıyor.(EÜ)