Basında AB'nin "yeni koşulları"ndan biri olarak algılanan Kıbrıs Cumhuriyeti ve Gümrük Birliği konusunu bianet'e değerlendiren Atılım Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Köker, "Bu bir koşul değil, Türkiye'nin yapması gereken bir sorumluluk" diyor.
Prof. Köker, Türkiye'nin 17 Aralık'ta müzakere tarihi alacağı; Kıbrıs meselesinin de 18 Aralık'tan sonra ve müzakere sürecinde gündeme gelecek bir konu olduğu görüşünde.
Kıbrıslırumların Annan Planı'nı reddetmelerinden dolayı uluslararası camiada olumsuz bir pozisyonda olduklarını düşünen Prof. Köker, "Böyle bir çerçevede Türkiye'nin Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıması gündeme gelmeyecek. Yalnızca Kıbrıs'ın Gümrük Birliği'ne dahil etmesi istenecek" diyor.
Hukuki tanıma değil fiili tanıma
Prof. Köker, Türkiye'nin AB ile yaptığı Gümrük Birliği Antlaşması çerçevesinde Gümrük Birliği konusunun er veya geç gündeme geleceğinin çok önceden bilindiğine dikkat çekiyor:
"Kıbrıs'la ilgili 2002'de bir Annan planı vardı, bu AB'nin genişleme sürecinden ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin AB üyeliğinden önceydi. Türkiye ve Denktaş'ın başkanlığındaki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Annan Planı'nı 2002 Aralığında reddetti. O tarihte Türk tarafı başka bir yaklaşım içinde olsaydı Kıbrıs, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti olarak AB üyesi olacaktı. Türkiye'nin de böyle bir meselesi olmayacaktı..."
"Şimdi bu durum geride kaldı. Ancak 1995'den bu yana Kıbrıs'ın AB üyesi olacağı belliydi.." diyen Prof. Köker, "Bu durumla karşılaşacağını Türkiye de biliyordu. Şu anda tüm dünyada Kıbrıs'ı meşru olarak temsil eden hükümet, Kıbrıs Cumhuriyetidir. Türkiye de Kıbrıs Cumhuriyeti ile bir ilişki kurmak zorundadır" değerlendirmesi yapıyor.
Prof. Köker'in Kıbrıs meselesine ilişkin görüşleri şöyle:
* Taslaktan anladığımız AB'nin Türkiye'den hukuki bir tanıma istemediği, ancak Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne Kıbrıs Cumhuriyeti'ni dahil etmesidir.
* Bu ilk taslak 17 Aralık'a kadar değişir ve asıl olan 18 Aralık gününden itibaren Türkiye ile ilgili olarak Kıbrıs meselesinin ne durumda olacağı..
* Türkiye uzun süre kaçırdığı fırsatlar nedeniyle uluslararası arenada haklı olduğu bir meselede kendisini haksız hale getirdi. Şimdi Rumların da elini zayıflatan bir durum var ortada. Onlar da Annan planına hayır dediler. Referandumdan hayır çıkması Kıbrıslırumları uluslararası camia nezdinde politik olarak elverişsiz bir konuma sokmuş oluyor.
* Böyle bir çerçevede Türkiye'den Kıbrıs Cumhuriyeti'ni tanıması gündeme gelmeyecek. Yalnızca Kıbrıs'ı Gümrük Birliği'ne dahil etmesi istenecek.
Ama bu Kıbrıs meselesi AB ile görüşmeler başlamadan önce Türkiye'nin önüne gelmeyecek.
* Şu anda müzakereler için tarih verilecek gibi görünüyor. Nisan değilse, Temmuz veya en geç Eylül 2005'de müzakereler başlayacaksa önümüzdeki 5-6 ayda "fiili" tanımadan ne kastediliyor belli olacak.
* Annan planının yeniden canlandırılması da söz konusu olabilir. Türkiye de bu yükten kurtulabilir.
"Bu bakımdan milliyetçi motiflerle çok fazla yaygara koparmaya gerek olmadığını" söyleyen Prof. Köker, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) itirazlarına ilişkin "CHP 'sosyal demokrat' iddiasına devam ediyorsa ki edemeyecekmiş gibi görünüyor, o da bu konuda aynı hamaset içinde birşeyler söylemeye çalışıyor. Bunlar yanlış" diyor.
Fiili tanıma zaten var
Prof. Köker "Kıbrıs Cumhuriyeti'ne mensup spor ekipleri Türkiye'de yarışma yaptı. Kıbrıs Eurovision'a katıldı; her ne kadar TRT'den Kıbrıs Rum kesimi diye anons edildiyse de bayrağını da gördük. Fiilen bu oluyor zaten. Türkiye'den şu anda yeni bir şey istenmemiştir" diyor.
Prof. Köker, AB karşıtı akımlara gönderme yaparak, "AB Türkiye'den yersiz taleplerde bulunmayacak. AB bu işi uluslararası hukuka uygun götürmeye dikkat ediyor. Lanse edildiğinin tersine gayet makul şeyler söylüyorlar. Hatta Türkiye'yi Türkiye'ye rağmen iyi bir yola sokmaya çalışıyorlar" diyor. (YS/BB)