Sulukule Çocuk Atölyesi'nin foto-galerisini görmek için tıklayız.
"Günümüz çocukları" diye bir tabir var. Kim bu günümüz çocukları?
Sürekli bilgisayar oyunlarına takılıp kalmaktan ailesi ve arkadaşlarıyla iletişim kuramayan, 7/24 dört duvar arasında güneş görmeyen, son teknolojinin ürettiği ruhsuz oyuncaklarla oynayan, bir beceri kazanması için çeşitli dans ve müzik aletleri kurslarına gönderilen, tektipleştirilmeye çalışılan çocuklar mı?
Sulukule’deki çocuklar günümüz çocuklarına benzemiyorlar.
Bu mahalle çocukların en özgür olabilecekleri yerdir.
Mahallenin tüm sokakları onların oyun alanı ve sınırsız hayal güçleri de oyuncaklarıdır.
Beceri kazanmak için kurslara gitmelerine gerek olmaz.
Çünkü Sulukule’deyseniz zaten bir müzikalin içindesinizdir.
Her an birileri bir müzik aletine sarılmış sanat icra eder, kimileri şarkı söyler kimileri dans eder.
Çocuklar hem böyle bir ortamda büyüdükleri için hem de genetik olarak ellerine verilen her enstrümanı rahatlıkla çalabiliyorlar.
Bu güzel çocuklarla önce 40gün 40gece Sulukule ile çalışılmaya başlandı.
Daha sonra onların isteyerek ve severek kapısından içeri girecekleri, yeteneklerini geliştirebilecekleri, bilgiler öğrenecekleri bir yerleri olsun istedik ve gönüllüler yardımıyla Ağustos 2008’de Sulukule Çocuk Atölyesi’ni açabildik.
Atölye kapsamında gönüllü öğretmenler yardımıyla resim, ritim, seramik, fotoğraf, tiyatro, satranç, matematik, okuma yazma atölyeleri yapılıyor, hafta sonları sergilere gidiliyor.
Çocuklar en çok sanat çalışmalarından yararlanıyorlar.
Çünkü bu alana çok yatkınlar.
Okuma yazma dersleri veriyoruz. Çünkü büyük bir kısmı çeşitli sebeplerle okula gidemiyor.
Kentsel dönüşüm projesinin getirdiği belirsizliğin de bu durumda büyük payı var.
Atölye çocuklar için, dışlanmış, ötekileştirilmiş ve yoksullaşması için neredeyse uğraşılmış mahallelerinde aslında her şeyden öte bir umut kaynağı.
Bir tarafta koca dozerler beklerken, Sultan Mahalle tam donanımlı polislerin işgalinde olduğu zamanlarda bile güvenle içeri girip yaşları için fazlasıyla travmatik olan bu ortamdan uzaklaşabilecekleri bir yer.
Geçen ay atölyemize Fransa’dan bir sirk ekibi konuk oldu.
The Serious Road Trip, rengarenk minibüslerine atlayıp dünyanın çeşitli bölgelerinde güç koşullarda yaşayan çocuklara sirk atölyeleri götüren bir grup aktivistten oluşuyor.
Mahallemize bu gruptan, bir ay boyunca disiplinli ve ciddi bir çalışma yapmak için beş tatlı insan geldi.
Zaten akrobasi ve oyunlara olan yeteneklerini bildiğimiz çocuklar için eğlenceli bir ay olacağını biliyorduk.
Lili, Opheli, Nadia, Jonas ve Quentin. Quentin belli ki bu grubun temel taşlarından biriydi; harika oyunlar biliyor, öğretiyor, etrafa emirler yağdırıyordu.
Bu ağabeyin adının telaffuz edilmesi çocuklar için kolay değildi.
Bizim yumurcaklar hemen çözüm buldular, bu ağabeyin adı “Komutan” oluverdi birden. Önceleri ondan azıcık çekiniyorlardı ki bizim mahallede çocuklar hiçbir şeyden çekinmezler.
İlk hafta sonunda çocukları, dilini hiç bilmedikleri bu yeni ağabeylerinin kucağında oturmuş sohbet ederken bulduk.
Mahallede atölye çalışmalarına kadın aktivistlerin sayısı daha çok.
Fakat bir erkek modeli onlar için çok önemli oluyor. Ağabey çok önemli onlar için.
Bu bir ay boyunca yanlarından ayrılmadıkları model ağabeyleri Jonas ve Komutan (Quentin) oldular.
Sirk çalışmaları çocukları başlangıçta zorladı.
Her oyundan önce ve her oyunun sonunda elele tutuşup bir arada durmalarının gerektiği ve dikkatlerini konuşan eğitmende toplamaları gereken bir “Daire” ile tanıştılar.
Sonra en zor oyun tahta bacaklar üzerinde yürümek değil, 10 saniye boyunca tamamen sessiz oturmaktı.
Bir ay süren Sirk çalışmaları çocukların dikkatini toplayabilme, sırasını bekleme, birbirlerine yardımcı olma gibi özellikler kazanmalarını sağladı.
Şükriye ve Çağatay tahta bacaklarla bakkala gidip, bir de yolda arkadaşlarına takılırken, Simge topları çeviriyor, Selpal pedallarla son sürat bahçede turluyor.
Mahallenin en bitirim çocuklarından Doğuş, boyundan büyük bir topun üzerinde atölyeyi boydan boya gezerken “Nadia abla” diye sesleniyor.
Sonra duraksayıp “Ya sahi, son birkaç senede bir dolu ablam ağabeyim oldu, ne güzel” diyor.
Belki sadece bu cümle bile tek başına Sulukule Çocuk Atölyesi’nin neden var olduğunu ve varlığını neden sürdürmesi gerektiğini anlatıyor.
Atölyemizi geçen ay “Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği”nin eski yerine taşımak durumunda kaldık.
Duvarlarına çocuklarla beraber resimler yaptık.
Ülkemizde, insanlar yanıbaşındaki mahalle ile ilgilenmekten acizken Fransa’dan gelen sirk ekibi bir ayını doldurdu ve geri döndü.
Atölye çalışmalarımız , geleceğin ne getireceğini bilmediğimiz bir belirsizlik ortamında; mahalleyi sokak sokak yok eden belediyeye rağmen, bizlerin ve çocukların son “umudu” olan bu merkezin dozerle karşılaşacağı günü kestiremeden devam edecek. (SST/EZÖ)