Geçenlerde Zeynep Gambetti'nin 'Ekoloji Söyleşileri' etkinlikleri kapsamında Makine Mühendisleri Odası'nda yapmış olduğu "Zapatistalar: Otonominin Görünmeyen Yüzü" adlı konuşmayı dinledim.
Özerklik, bağımsız bir irade olabilmek, bioiktidarın tartışıldığı (bedenler üzerinden teknolojik toplumsal kontrol), karanlık güçlerin tüm alternatif arayışları ortaya çıkar çıkmaz un ufak ettiği bir zamanda, tüm toplumların / bireylerin özlemi, arayışı. Dolayısıyla Gambetti'nin deneyimleri, Zapatistaların bu işi nasıl becerdikleri hepimize ilham verebilir diye düşündüğümden, ders notlarımı sizlerle de paylaşmaya karar verdim.
Zapatistalardan öğrenecek çok şey var
Marcos'un ve onun şahsında Zapatist hareketin efsaneleşmesini eleştirenler var. Efsaneleştirmenin bir şeyi müzelik obje misali fanusa hapsedeceği ve özünün doğru biçimde anlaşılmasını engelleyeceği inkar edilemeyecek bir gerçek elbette. Bu yazının amacı da efsaneleştirmek değil, ancak neden efsaneleştiğini de düşünmek gerekiyor. Çünkü ancak halkların kalbini kazanabilenler efsaneleşiyor ve bu kadar uzun bir süre kalpleri kandırmak da pek mümkün değil. Halk hareketlerinin etkisizleştirildiği günümüzde, Zapatista hareketi büyüyebilen, sonuç alıcı temelde ilerleyebilen, benzerlerine oranla ciddi büyüklük ve kapsama sahip olan birkaç hareketten biri. Dolayısıyla onlardan öğrenecek çok şey var.
"Biz Yürürken Öğreniyoruz"
Bu özgürlük yürüyüşü nasıl mümkün olabildi? Bugünlere hangi temelde gelindi, gelinebildi?
Bu sorulara yanıt verebilmek için ufak bir tarihçeye ihtiyaç var. Zapatist hareket; Marcos öncülüğünde yılları alan ciddi bir kollektif düşünsel arayışın sonucunda billurlaşmış ve kendini örgütlemiş bir hareket. Bu arayış hala da daha devam ediyor. Marcos'un yazılarında ve pek çok zapatist metinde de şu ifade geçiyor zaten: “Biz yürürken öğreniyoruz”.
Sürecin tetikleyicisi olan EZLN'nin çekirdekleşmesi böylesi bir yoğunlaşmanın ürünü. Marcos, arkadaşları ve harekete katılan yerli halk yıllarca belli sorulara yanıt bulmaya çalışmış. 'İçinde yaşadığımız Meksika yerli halkları nasıl yaşar? Nasıl örgütlenir? Nasıl karar alır? Etik ilkeleri nelerdir? gibi toplumun insancıl özünü anlamaya yönelik, ciddi yoğunlaşma gerektiren sorulara uzun yıllar yanıt aranmış. Harekete öncülük edenlerin İspanyolca konuşması da ortaklaşmanın bu kadar uzun bir zaman almasında etkili olmuş.
Çünkü farklı dil ve lehçeleri konuşan yerli halklar, ülkede çok köklü bir geçmişi olan ispanyol kıyım ve sömürüsünden dolayı ispanyolcaya ve ispaniklere haksız da sayılamayacak bir direnç geliştirmişler. Sonuç olarak ortak dilin, ideallerin ve uslubun billurlaşması bir on yıl kadar zaman almış.
Sürecin öncülüğünü EZLN yapmış, EZLN “kendini lağvetmek üzere kurulmuş ordu” anlamına geliyor.Varlık göstermek, fikirlerini savunmak ve yaymak burada da her yerde olduğu gibi ne yazık ki silahların her şeyi ezen gücüyle mümkün olabilmiş. İlk elde burada da bir ordunun insiyatifi gerekmiş maalesef…
Ancak burada ordu kendini mutlaklaştıran, putlaştıran bir kuruma, yine süreç içinde toplumun kanını emen bir parazite de dönüşmemiş. EZLN üyeleri her türlü toplumsal / ekonomik faaliyete katkı veriyorlar. Yine Marcos ve diğer EZLN üyeleri sadece gözlerini açıkta bırakan kar bereleri takıyorlar. (Bu bereleri kavurucu Ekvator sıcağında taktıklarını da parantezde belirtmek isterim.)
Bunun her ne kadar iktidar tarafından işaretlenmemek, gizlenebilmek gibi nedenleri olsa da bence asıl neden ordunun putlaşmasını ve lider kültünü önlemek...
Mutlak özgürlük arayışı
Zapatistaları böylesine özerk ve bağımsız bir duruşa iten mücadele sürecini de mutlaka bilmek gerekiyor. EZLN'nin kendini giderek olgunlaştırması ve halkın da gönülden Zapatist harekete angaje olması neticesinde Meksika yönetimine karşı ilk isyan 1994'te patlak veriyor. İlginç olan yanı şu ki yalnızca 12 gün süren savaş neticesinde Meksika Yönetimi hareketi resmen tanıyor. Hareketin resmen kabulü 12 günde olsa da anlaşma için masaya oturulması ve anlaşmanın sağlanması iki yıl kadar alıyor, ancak 1996 yılında iki taraf arasında anlaşma sağlanıyor. Bu anlaşma metninde en dikkate değer şey “Meksika'da çoğulcu etnik yapının tanınması ve halkların kendi kaderini belirlemesi” ilkesi…
Bu yıllardır muhatap alınmayan, kültürleri yok sayılan yerli halkların artık kendi kaderlerinin öznesi olarak itibar gördüğünün bir ifadesi. Dolayısıyla bu yüzyıllardır özlemini duydukları şeyin kağıt üstünde de olsa gerçeklik kazanması anlamına geliyor.
Ancak Meksika'daki kemikleşmiş sömürgen iktidar yapısı göz önüne alındığında bunlar epey iddialı sözler, zaten bu mutabakat da yalnızca kağıt üzerinde kalıyor. Meksika Devleti anlaşmaya kulak asmadığı gibi, Zapatista Hareketi'nin etkili olduğu Chiapas bölgesinde baskıcı ve yıpratıcı eylemlerine devam ediyor. Bunun üzerine halk insiyatif göstererek hükümet yetkililerini bölgeden kovuyor.
Zapatistaların özerkleşme arayışı, yani iktidardan hiçbir şey talep etmeme tutumu da bu tarihten itibaren olgunlaşmaya başlıyor.Zapatistalar çok üstünde durdukları bu özerklik kavramını; özerklik ile bağımsızlık arasındaki fark üzerinden açıklıyorlar. Onlara göre yalnızca sınırlı bir bölgede kazanılan bağımsızlık, halkın kollektif özgürlüğü için yeterli değildir çünkü bölgenin hemen dışında ulus devlet, yine bu ulus devlet sınırları dışında da bölgeyi belirleyen sömürgeci uluslar arası güçler karşınıza dikilecek ve iradenizi bir biçimde kıracaklardır. Dolayısıyla sistemik bir düşmanla karşı karşıyasınızdır.
Kendi verdiği söz üzerinden hareket etmek
Bu anlamda kendi özgül koşullarınızda ve kendi öz kaynaklarınızla kolektif özgürlük düzeyini yakalamalı ve dünyanın dört bir yanında benzer yönelimde olanlarla dayanışmalısınızdır. Buradan da anlaşılacağı üzere onlar, mutlak anlamıyla bireysel / toplumsal özgürlüğün ön koşulu olarak gördükleri bağımsız halk iradeleşmesinin zeminini kurma ve bu zemini güçlendirme arayışındalar esas olarak…
Malum olanla, yani özgürlüğü iktidarlardan beklemenin anlamsızlığıyla kendi deneyiminde geri dönülmez biçimde bir kez daha yüzleşen halk; iş, toprak, bağımsızlık, barış, eğitim, sağlık, özerklik ve özgürlük biçiminde giden on ortak talebin öne çıktığı yeni bir mutabakat oluşturuyor. Yalnız bu mutabakat bir öncekinden çok daha farklı. Bu defa halk kendini; karşı tarafa verdiği taahhütler üzerinden değil kendine verdiği söz üzerinden bağlıyor.
Haftaya Zapatistaların aşağıdan yukarıya demokrasi uygulama pratiklerini ve ekolojik bir toplumu yaratma mücadelelerini incelemeye devam edeceğiz. (EÇ/BÇ)
* Eylem Çağdaş, sosyolog.