İnsan hakları savunucuları, AB'ye uyum yasalarının hayata geçirilebilmesi için gereken yasal düzenlemelerin bir an önce yapılmasını istedi.
Yıllar süren demokrasi mücadelesi
Türkiye'deki insan hakları savunucularının demokratikleşme için yıllardır mücadele ettiğini hatırlatan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen, Sosyalist Parti Ön Girişimi (SPÖG) Sözcüsü ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Onursal Başkanı Akın Birdal, Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) Genel Başkan Yardımcısı Hamit Geylani, eski İHD Yöneticisi, Radikal gazetesi köşe yazarı Murat Çelikkan, görüşlerini şöyle açıkladı:
Önen: Anadille ilgili düzenleme kısıtlayıcı
* Türkiye'de demokratik kamuoyu, Türkiye'nin demokratikleşmesi için geniş bir yelpazede savunu yaptı. Türkiye'deki bu mücadelede, dünyada örneği az görülecek kadar direngendi. Baskılara rağmen yılmadı, etkinliği azalmış olmasına rağmen direngenliğiyle ayakta kalmayı bildi.
* Türkiye'nin bugünkü noktaya gelmesinde, AB'nin taleplerinin etkisini kabul etmekle birlikte, iç dinamiklerin mücadelesini de vurgulamak gerekir.
* Uyum yasalarının çıkması gibi önemli bir konuda sadece idam ve kültürel haklar ön plana çıktı. O da, sadece AB'nin Türkiye ile ilgili beklentilerine yanıt vermek adına...
"Çok daha geniş bir çözüm"
* İdam konusunda atılan adımlar olumlu. Ancak anadil konusunda aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Orada bir kavram kargaşası var. Mahalli dillerden, eğitimden değil de öğretimden bahsediliyor. Yani, anadillerle ilgili özgürlükleri mümkün olduğunca kısıtlı tutmuşlar.
* İdam ve kültürel haklar dışında pek çok madde değiştirildi. Onları hiç kimse tam olarak bilemiyor. Düşünün ki, toplumda demokratikleşme adımı atılacak, toplumun haberi yok. Sadece parlamentodakilerin inisiyatifinde hazırlanmış bir demokrasi paketi. Buna gerçek anlamda bir demokratikleşme diyemeyiz.
* Türkiye'deki insan hakları ihlalleri açısından baktığımızda, sorun alanlarının çözümü için çok daha geniş bir çözüm gerekiyor. Henüz demokratikleşme adımlarının çok başındayız. Biz bunların takipçisi olacağız.
Birdal: Baskı grupları oluşturulmalı
* İdam cezasının kaldırılması, haklar ve özgürlüklerin önündeki sınırlamaların kaldırılması için insan hakları savunucuları yıllardır mücadele etti. Ancak, düzenlemeler demokratik kamuoyunun beklentisine yanıt vermek için değil, , dış dinamiklerin isteğine cevap vermek kaygısıyla yapıldı.
* Bu düzenlemelerin içselleştirilmesi gerekir. Bunu yapacak olan da, parlamento içinde ve dışında oluşturulacak baskı gruplarıdır. Kağıt üzerinde kalan düzenlemelerin fazla bir önemi olmadığını Türkiye'deki insan hakları savunucuları ve demokratik kamuoyu iyi bilir.
İdam ya da yaşama hakkının gaspı
* Ölüm cezası en son 1984'de infaz edildi ve 1984'ten bugüne idam olmadı. Ama, başka yollarla yaşam hakkı sistematik olarak gasp edildi. İşkence, faili meçhul cinayetler, 19 Aralık'ta "Hayata Dönüş" adıyla yapılan operasyon, önceki yıl sayısı 92'ye ulaşan cinayetler... "İdam" yapılmadı ama, bunlar da yaşam hakkını ihlal eden otoriter bir zihniyetin uygulamalarıdır.
* Hakları ve özgürlükleri kalıcı kılacak irade, demokratik kamuoyunun iradesidir. Türkiye halkı bunu hak etmiştir. Türkiye'nin uluslar arası platformlardaki prestiji açısından da bu gereklidir.
Geylani: Hak verilmez, alınır
* Dünyanın hiçbir yerinde hak verilmez, halkın demokratik mücadelesi sonucunda alınır. Bu, halkın kazanımıdır. Uyum yasaları, Türkiye'deki demokrasi güçlerinin mücadelesiyle Meclis'ten geçti. Bu, Avrupa'nın bir lütfu değil. Türkiye'de yaşayan milyonlarca insanın, barıştan, özgürlükten, demokrasiden ve kültürel eşitlikten yana kurum ve kuruluşların mücadelesi sonucunda gelişti.
* Buna Avrupa'nın katkısı şu olabilir: AB bir demokrasi birliğidir. Globalleşen dünyada insanlar arasındaki kültürel, siyasi, ekonomik entegrasyonu sağlayan bir yapı. AB'ye üyelik için Türkiye'nin de bu entegrasyonu sağlaması, AB'nin koşullarını yerine getirmesi gerekiyordu.
Demokrasi ve şiddet
* 15 yıllık şiddet ve çatışma döneminde Türkiye siyasetinde, ekonomisinde ve toplumsal yaşam tarzında önemli bir değer kaybı yaşadı. Sistem demokratik olsaydı 15 yıldır heba edilen değerler yitirilmeyecekti.
* Şiddet ve çatışmanın olduğu hiçbir yerde demokrasiden söz edilemez. Demokrasinin tüm kurumlarıyla var olduğu ülkelerde de çatışma ve şiddet olmaz. Umarız ki, AB'ye giriş sürecinde atılan bu demokratik adımlar daha köklü demokratik adımları da beraberinde getirir ve Türkiye demokrasiyi kalıcılaştırabilir.
İlgili yasalarda değişiklik
* Ayrıca, AB'ye Uyum Paketi'nin Meclis'ten geçmesi yeterli değil. İlgili yasalarda değişiklik yapılması gerekiyor. Örneğin, dil yasağı kalktı... RTÜK ve siyasi partiler yasası değişmedikçe herhangi bir partinin, derneğin etkinliğinde Türkçe dışındaki diller kullanılamaz. O zaman, bu düzenlemenin önemi kalmaz.
* Anadilde eğitim ve öğretim talebinde bulunan ve Anayasa'nın 74. maddesi gereğince dilekçe verme hakkını kullanan çok kişi yargılandı. Kimisi okuldan atıldı... Kültürel hakların kullanımıyla ilgili öğrencilerin başvurularına destek sağladığı gerekçesiyle Adana ve Muş il başkanlarımız, çokça il ve ilçe yöneticimiz tutuklandı. 4, 5, 6 ay tutuklu kalan yöneticilerimiz oldu.
* Bu kişilerin haklarının iade edilmesi gerekiyor. Ancak, minareyi çalan kılıfını da hazırlıyor. Bu kişiler, aynı talepte bulunan yasadışı örgütle taleplerinin çakıştığı gerekçesiyle 169. maddeden yani, yasadışı örgüte yardım ve yataklık suçlamasıyla yargılandı. Bu suçlamayla ilgili herhangi bir suç unsuru olmadığına göre, bu davaların konusuz kalması, öğrencilere öğrenim haklarının geri verilmesi gerekir.
* Türkiye'nin demokratikleşmesi, toplumsal uzlaşma, emeğin özgürleşmesi, kültürel hakların tanınması talebini dile getirdiği için partimiz baskı gördü. Tüm etkinliklerimiz baskıyla karşılaştı. Bu günlere bunları göğüsleyerek geldik. Demokratikleşme konusunda en çok toplumsal destek sunan, bedel ödeyen partilerdendir HADEP.
Çelikkan: İdam yerine 9 yıl hücre
* AB'ye uyum paketi çerçevesinde ölüm cezasının kaldırılması, kültürel hakların genişletilmesi yolundaki değişiklikleri çok olumlu buluyorum. Ancak, bunların tatminkar olduğunu söylemek kolay değil.
* Bir örnek vermek gerekirse, idam cezasının kaldırılmasıyla beraber terör suçlarında yanlış hatırlamıyorsam dokuz yıl hücre cezası getiriliyor. Dünyanın hiçbir yerinde kabul edilebilecek bir şey değil bu. Herhalde bunu koyanlar hücre cezasının ne olduğun bilmiyorlar.
Sermaye sınıfı belirleyici
* Demokratikleşme yönündeki bu yasaların çıkarılmasında yıllar süren mücadelenin ciddi etkisi var ama, özellikle sermaye sınıfının AB'den başka çıkar yol kalmadığını düşünmesi de belirleyici.
* Türkiye'de demokratik taleplerin 12 Eylül askeri darbesinden bu yana nasıl karşılandığını görmek mümkün. Daha geçen okul döneminde yüzlerce üniversite öğrencisi anadil için dilekçe verip okuldan uzaklaştırıldı, atıldı, yargılandı. Şimdi gerçekçi olalım, bu mu etkili oldu yoksa İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) mi? Ne yazık ki, Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİA) ile İKV. Demokratik kamuoyunun yıllardır süren birikiminin etkisini de küçümsememek lazım tabii.
* Yasaların çıkması, kuralları ortaya konmuş bir biçimde sömürülmemiz ve haklarımızı kullanmamız için bir zemin oluşturdu. Bu, Avrupa'daki sınıflar mücadelesinin sonucu elde edilmiş bir zemin. Bunun sonucunda nasıl kazanımlar elde edileceği de Türkiye'de sınıflar mücadelesine bağlı. Hiçbir hakkın otomatik olarak hayata geçmeyeceğini bilmek gerekir. (BB)