Tuzla’daki Ermeni yetimhanesi Kamp Armen’de dün gece yıkıma karşı nöbet, dördüncü gününe girdi.
Yıkımı durdurmak ve Kamp Armen’i korumak için Çarşamba akşamı onlarca kişi kampta nöbet tutmaya başlamıştı.
Nöbetin dördüncü gününde hazırlanan program saat 14:00’da Sevag Balıkçı’nın annesi Ani Balıkçı’nın eğitmenliğinde Ermeni atölyesi ile başlıyor.
Program, Fidan dikimi ve çevre temizliğinin ardından tiyatro ve edebiyat atölyeleri ile devam ediyor.
Saat 20:00’da yetimhanenin tarihini anlatan “Kaybolmayın Çocuklar” belgeselinin gösterimi yapılacak.
22:00’da Vomank konseri gerçekleşecek.
Kamp Armen’e nasıl gidlir?
Kamp Armen’e toplu ulaşım için en kısa yol, Kadıköy-Kartal metrosu. Kartal'dan 130 ya da 130M Tuzla otobüslerine bilinilip Aydın Bakkal durağında inince biraz ilerde Kamp Armen tabelasını görünüyor. Oklar sizi Kamp Armen’e ulaştırıyor.
Bir diğer seçenek de 130 Kadıköy-Tuzla otobüsü.
Bostancı'dan da 133T otobüsüne binilebilir.
İçmeler köprüsünden ulaşım için, Tuzla-Pendik minibüsleriyle de Aydın Bakkal durağına ulaşım mümkün.
Özel araçlar için
İçmeler köprüsüne geldiğinizde tersaneler kavşağından sola Mercan'a doğru düz devam edin. Kafkale yolundan devam edin. Kafkale yol ayrımına girmeden sağdan devam edin. 500-600m. gittikten sonra kavşaktan düz devam edin 50m. sonra Kamp Armen tabelasını göreceksiniz. (İçmeler köprüsüne geldiğinizde Deniz Harp Okulu yolunu takip ederek de tabelanın olduğu yere varabilirsiniz.)
Kamp Armen'in Tarihçesi |
Hrant Dink, içinde yetiştiği, sonrasında da eşi Rakel Dink'le birlikte yöneticiliğini yürüttüğü Tuzla Çocuk Kampı'nı 'Atlantis Uygarlığı' olarak tanımlamıştı. Bu tanım, kampın el emeği özelliğine vurgu yapıyor. Kampın tarihçesi şöyle: Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi, dört-beş öğrencinin kaldığı yetimhanenin mevcudu artmaya başlayınca, kilisenin bodrumundaki yetimhanenin taşınması için bir arazi almaya karar verdi. Kilise vakfı yönetimi, 1962 yılının Kasım ayında, Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve İstanbul Valiliği gibi, ilgili bütün devlet kurumlarından gerekli izinleri aldıktan sonra, Tuzla Kampı'nı Sait Durmaz'dan satın aldı ve tapuyu vakıf adına tescil ettirdi. Ardından, çocuklar bütün yaz çalışarak, yüzlerce öğrencinin gelip gideceği kampı kendi elleriyle inşa ettiler. Nasıl el kondu? Bu arada, 6 Temmuz 1971'de, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, oy birliğiyle, vakıf senetleri bulunmayan cemaat vakıflarının 1936 beyannamelerinin vakıf senedi olarak kabul edilmesini onayladı. Böylece, beyannamelerinde bağış kabul edeceklerine dair açıklık bulunmayan cemaat vakıflarının doğrudan ya da vasiyet yoluyla gayrimenkul edinemeyecekleri, yasal hükme bağlandı. 8 Mayıs 1974'te, Yargıtay Genel Kurulu'nun, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin verdiği kararı onamasıyla, emsal teşkil edecek içtihat gelmiş oldu. Bu kararın ardından açılan davalarla, cemaat vakıflarının 1936 yılından sonra edindikleri taşınmazların büyük çoğunluğuna el kondu. 23 Şubat 1979'da, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kartal 3. Asliye Hukuk Hâkimliği'ne başvurarak, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı'nın elindeki tapunun iptal edilmesini ve eski sahibine geri verilmesini istedi. Dört yıl süren davanın sonunda, mahkeme, kamp arazisinin vakfın elinden alınıp eski sahibine verilmesine karar verdi. Böylece, Sait Durmaz, 1962'de boş olarak sattığı araziyi, hiç para ödemeden, üstünde kurulu olan kamp tesisleriyle birlikte geri aldı. Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı, yıllar önce her türlü yasal işlemi yerine getirerek satın aldığı malı, sanki çalmış gibi, eski sahibine iade etmek zorunda bırakıldı. (Kaynak: Agos) (BZ/EKN) |