İzmir Kadın Platformu’nun çağrısıyla yüzlerce kadın 8 Mart yürüyüşü için Alsancak ÖSYM önünde bir araya geldi.
“Krize, şiddete, savaşa, sömürüye karşı eşit ve özgür bir yaşam için mücadeleyi büyütüyoruz” yazılı pankartın arkasında toplanan kadınların yürüyüşü saat 16’da başladı.
“Evleri ve işyerlerini, okulları ve ofisleri, sokakları ve meydanları isyanımızla doldurmaya geldik. Korkmadan yaşamak istiyoruz” denilen yürüyüş esnasında şu sloganlar atıldı:
“Susmuyoruz korkmuyoruz itaat etmiyoruz", “Geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz”, “Kadın cinayetleri politiktir”, “Diyanet elini kadınlardan çek”, “AKP elini bedenimden çek”, “Görünmeyen emek sesini yükselt”, “Savaşa değil emekçiye bütçe”, “Krizin yükü patronlara”, "Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa", “Erkek adalet değil gerçek adalet”, "Kadın Yaşam Özgürlük”, “Jin Jiyan Azadi”, “Dünyayı yerinden oynatacağız”
Yürüyüşe DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay da katıldı.
Eylemin sona erdiği Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde Türkçe ve Kürtçe okunan basın açıklamasında özetle şunlar vurgulandı:
“Tam 120 yıldır her 8 Mart’ta kadınlar olarak dünyanın her yerinde kapitalizme, yoksulluğa, savaşa, şiddete, ayrımcılığa, ataerkiye karşı eşitlik ve özgürlük talepleriyle sokaklara çıkıyoruz.
“İşçi, emekçi, genç, yaşlı, Türk, Kürt, Ermeni, Suriyeli, göçmen, biseksüel, lezbiyen kadınlar ve transerkekler, nonbinaryler, queerler olarak ev içinde yaşadığımız şiddete karşı başvuracağımız devlet mekanizmaları çalışmıyor.
“Kreş yok, engelli ve yaşlı bakım merkezi yok, bakım yükünü kadının sırtından alacak bir devlet politikası yok! Çocukların, hanedeki engelli ve yaşlıların bütün hayati ihtiyaçlarını tek başımıza karşılamak zorunda bırakılıyoruz.
“Sebebi olmadığımız krizin tüm yükü biz kadınların omuzuna yıkılıyor. Esnek, kuralsız, güvencesiz, kayıt dışı bir biçimde, kat kat sömürülerek, doğum izni, süt izni, kreş hakkı gibi haklarımıza tek tek göz dikilerek çalışmak zorunda bırakılıyoruz ve aynı işi yapan erkeklere oranla daha düşük ücret alıyoruz.
“Nadira Kadirova, Yelda, Rabia Naz cinayetlerinde olduğu gibi katiller erkek devlet ve yargı eliyle korunuyor. Salıverilen kadın katilleri, hakkında soruşturma bile açılmayan çocuk istismarcıları, adeta pohpohlanan taciz, tecavüz failleri, indirim üstüne indirim alarak cezaları kuşa çevrilen kadın düşmanlarıyla şiddet, taciz ve istismar adeta teşvik ediliyor.
"Binlerce trans, biseksüel, lezbiyen cinsel yönelimleri nedeniyle yok sayılıyor, katlediliyor, katilleri aklanıyor.
“Tekrar soruyoruz. Gülistan Doku nerede? Rabia Naz, Nadira ve Yelda’nın cinayet davasında neyi örtbas etmek istiyorsunuz, kimi koruyorsunuz?
“İçerde ve dışarıda savaş politikasındaki ısrar en çok kadınlara zarar veriyor. En son İdlib’de gerçekleşen saldırıda olduğu gibi yoksul ailelerin ocağına ateş düşüyor. Ölen askerlerin ardından annelerinden “vatan sağ olsun” demesi bekleniyor.
“Mültecilerin bu karda kışta, kadın çoluk çocuk demeden insani tüm koşullardan uzak bir şekilde sınırda beklemelerine, umutlarının, hayatlarının tükenmesine, insan kaçakçılarının elinde ölüme gitmelerine göz yumuluyor.
“Ülkede demokrasi, bölgede barış istiyoruz. Suriye topraklarından çıkılmalı, bölgeye emperyalist müdahalelere son verilmelidir. KADINLAR SAVAŞ İSTEMİYOR.
“Biz Gaziemir serbest bölgede sendikalaştığı için işten atılan Sf Trade işçileriyiz, sendikal hakları için direnen Bergama Belediyesi işçileriyiz. Biz ölmek istemiyoruz diyen Emine Bulut’uz, biz halkların kardeşliği diyen, barışta ısrar eden kadınlarız.
“Eşit işe eşit ücret talep ediyoruz! Doğum izni süresinin 20 haftaya çıkarılmasını istiyoruz.
"30 işçinin çalıştığı işyerlerine cinsiyete bakılmaksızın kreş zorunluluğunun getirilmesini istiyoruz.
"Kadın cinayetlerinde 'iyi hal' indirimlerinin sona ermesini istiyoruz.
“İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı yasa, nafaka hakkı gibi haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Çocuk istismarını aklatmayacağız.” (Gİ/TP)
* Fotoğraflar: Gönül İlhan