Kadınlara sorduk: "Seçimlerde oyunuzu ne belirleyecek? 29 Mart'ın ertesinde nasıl bir fotoğraf hayal ediyorsunuz? Siz yaşadığınız kente belediye başkanı seçilseydiniz ilk işiniz ne olurdu?" Gül Erdost, Leyla Özalp, Selma Kara ve Emine Özcan beklentilerini yazdı.
Kadın odaklı STK'lere ücretsiz mekan, su, elektrik desteği
Gül Erdost (Kozadan İpeğe Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Kooperatifi, Ankara)
Bu seçim sürecin de hayalimi gerçekleştirecek bir parti programına rastlamadım. Bu nedenle sadece değişim dileğim, isteğim olduğu için oyumu vereceğim partiyi belirledim. 30 Mart sabahı uyandığımda, kadın çalışmaları yapan biri olarak doğal ki her kademesinde kadın bakış açılı kadınların olduğu bir belediye görmek ilk dileğim. Ardından, hiçbiri diğerinden az önemde olmadan;
- Tüm hemşehrilerinin insanca yaşayacakları konutları sağlamış,
- Alanlarında volta atabildiğimiz, aydınlık ve sanatsal sergilerle bezenmiş, çimlerinde oturabildiğimiz parklarını kurmuş,
- Kolayca çıktıktan sonra araçlara çarpmadan keyif içerisinde yürüyebildiğimiz, her yıl değiştirilmeye gerek duyulmayan malzemeden yapılmış kaldırımları, asfalt yerine bazı yolları dekoratif taşlarla döşeyebilmiş,
- İstediğimiz her yöne raylı araçlarla, trafik ışıklarına takılmadan kolayca ulaşabileceğimiz ulaşım sistemini kurmuş,
- Musluktan akan ucuz suyu ile çayımızı demleyebilme olanakları yaratabilmiş, ucuz ısınmayı sağlayabilmiş,
- STK’lerle iyi iletişim içerisinde, özellikle de kadın STK’lere ücretsiz mekan, su, elektrik desteği, pazarlarında ücretsiz stantlar hazırlayabilecek anlayışta,
- Çocuk bakımını her mahallede açacağı kreşleri ile çözüp kadınların iş ve sosyal yaşama katılımını düşünmüş ve bunları yaşama geçirmiş,
- Yoksuluna insanca yaşam için sadaka kültürü dışında işler, çözüm yolları gösterebilmiş, yaşlısına, engellisine her açıdan evde bakım hizmetleri geliştirmiş, çocuğu, genci ve kadınına sağlık-sosyal olanaklar sağlayabilmeyi programlamış,
- Şiddete maruz kalan kadınlara sığınma evlerini, ucuz sosyal meskenleri, psiko-sosyal destek üniteleri ve danışma merkezlerini her mahallede örgütlemiş,
- Öğrencilere yaşamını kolaylaştıran diğer olanakların yanında ulaşımda ücret kolaylığı sağlamış,
- Günün belli saatlerinde kadınlar için de ulaşımı ücretsiz sunan,
- Muhtarlıkları harekete geçirip halkın yönetime aktif katılımını sağlayabilmiş,
- Haksız kazanç sağlayacak herkese karşı, tüm hemşehrilerine dost bir belediye görmek istiyorum...
Çok mu oldu? Bu düşlediğim her şeyi belediye başkanı olduğumda daha ayrıntılı olarak planlamış biçimde yaşama geçireceğimden hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Kadınların yönetimde olmalarının önemini anlatmak
Leyla Özalp (yapımcı & yönetmen & yazar, İstanbul)
Yerel seçimlerde oyumu katılımcı bir politika izleme olasılığı belirleyecek.
Politikalarında dediğim dedikçi olmayan, oy veren tüm vatandaşların yaşamlarıyla ilgili kararlarda fikirlerini söyleyebilecekleri, çozüm üretimine katılacakları bir anlayışı uygulamaya açık ya da yakın olmak.
Bu tür bir politikayı vaat etmek kolay ama uygulamak pek kolay değil, ama yine de ülkemizde de birçok kişinin bu tür politikalardan yana olduğunu ve giderek bu insanların sayılarının arttığını düşünüyorum.
Verdiği oyun takipçisi olan seçmenlerin arttığı bir Türkiye bekliyorum. 29 Mart sonrasında tamamen buna uyan bir tabloyu beklemek fazla hayalci olacak ama yine de bazı değişimlerin olacağı bir fotoğraf hayal ediyorum.
Yaşadığım kente başkan seçilseydim, kadınların kent ve ülke yönetiminde yer almalarını talep etmenin cinsiyetçi ve ayrımcı bir talep olmadığını, toplumda birlikte yaşayan insanların yaşamın organizasyonu ve sorunlarının çözümünde fikir ve söz sahibi olmalarının herkesin ve geleceğin yararına olacağını açıklayan bir konuşma yaparak işe başlardım.
Ardından kadınların sadece sayısal katılımını değil düşünsel katılımını arttırmak için neler yapılabileceğini araştırmak ve bu katılımı sağlamak için bir uygulamaya gitmek isterdim.
Çünkü yönetime katılan kadınların kendilerine ait sorunları dile getirmenin ötesinde çözümleri ve kendilerine ait bakış açılarını da ortaya koymalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Çünkü kadına ait bakış açısının çok önemli iki temel farkı var: Kadınlarla ilgili yapılan araştırmalar göstermiş ki kadınlar doğurdukları için yaşamdan yaşatmaktan yana davranıyorlar; öldürmek ve yok etmek kadın cinsine ait bir davranış değil.
Yine hamilelik nedeniyle bir başka canlıyı ve başka kromozomları vücudunda taşıdığı için “öteki”ne yani kendi dışındaki insanlara ve varlıklara daha açık, onları daha fazla düşünüyor ve kabul ediyor.
Dünyamızı yaşanmaz hale getiren iki korkunç özellik; savaşçılık ve bencillik kadınlarda temel olarak yok. Bu yüzden dünyanın daha yaşanır hale gelebilmesi için çok önemli olan düşünce temeliyle kadınlar yönetimlerde yer alarak düşüncelerini yaygınlaştırmak zorundalar.
Yerel yönetimlerde katılımcı bir yönetim, yani yaşayan herkesin kendi bölgesindeki sorunları dile getirme ve bunlara çözüm üretme konusunda harekete geçirmek için her mahallede kadın erkek herkesin katıldığı (kadınların özellikle teşvik edildiği belki de zorunlu olarak sayısal bir eşitlik şartı getirildiği) mahalle birimleri ve belediyede bir toplanma birimi oluştururdum.
Şu anda var olan İl Genel Meclisi’nin dışında, kentin büyüklüğüne ve ilçe sayısına göre bir ağ oluşturarak anakent belediyesiyle birlikte çalışabilecek bir halk meclisi kurardım.
Kadın ve erkek yöneticilerin birbirinden ayrı görülmediği bir Türkiye
Selma Kara (öğrenci, Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi, Kayseri)
Bir kadın olarak belediyelerden beklentilerim, kadın projeleri kapsamında yalnızca dikiş-nakış kursu ve ücretsiz spor saatleri açılmaması yönünde.
Verilen seminerlerin daha hayatın içinden gündelik sorunlara çözüm olabilecek, devamlılığı olan toplantılar düzenlenmesi yönünde. Kadınların sorunlarının yerinde tespit edilerek, herkes aynı sorunu yaşıyormuşçasına davranılmaması, farklı sorunlara farklı çözümler bulunması yönünde.
Eğitimi olmayanların da eğitimliler kadar kendilerini fark edebilecekleri ve geliştirebilecekleri programlara tabi tutulması yönünde.
Kadınlara toplum tarafından verilen ödevlerin pekiştirilmesinden ziyade, hayatın gerçeklikleri içinde farklı iş kollarının da olduğunun, yalnızca mantı bükmek ve boncuk yapmakla kazanç elde edileceğinin aksine bir görüşle yola çıkılması yönünde.
Kadın-siyaset ilişkisi bağlamında, kadın ve erkek yöneticilerin birbirinden ayrı görülmediği, yalnızca yönetici sıfatıyla tanındığı bir Türkiye hayal ediyorum.
Cinsel şiddete karşı korkmadan yaşanan bir kent
Emine Özcan, (gazeteci, İstanbul)
29 Mart'ın ertesinde Türkiye'deki yerel yönetimlerde aday olan tüm kadınlar seçilse bile sayıları o kadar az ki eşit temsil sağlanamayacağını bilmek hayal gücümü kısıtlıyor.
Ama Bey'oğlu'nda yaşayan bir kadın olarak 30 Mart sabahı feministlerin desteklediği Saime Ülfet Taylı Taş'ın, Beyoğlu Bağımsız Belediye Başkanı olmasını isterim. Yine Beyoğlu'nda Katip Mustafa Çelebi mahallesinde de transeksüel Belgin Çelik'in muhtar olmasını isterim.
Eğer Taylı başkan olursa ancak sığınma evi, yaşlı/engelli/çocuk bakım evleri ve hizmetleri, kadınlara meslek edindirme, erkeklere ev içi bakım hizmetleri kursları Beyoğlu'nda gerçek olur.
Ancak böylece Beyoğlu sınırları dahilinde karanlıkta kalan sokak kalmaz, Tarlabaşı'nda seks işçisi, transeksüel kadınlar polisten şiddet görmez, yine Tarlabaşı'nda mülteci, zorunlu göç mağduru kadınların dil bilmemeleri yeşil karta, sağlık hizmetlerine, işe, aşa ulaşmaları önünde engel olmaz.
Kasımpaşa'daki kadınların sosyalleşebilmeleri için tesisler olabilir. Belki böylece Tophane’deki kadının sokağı çamurlu, tozlu olmaz ve o kadın haftada üç kez yaptığı temizliği bire indirir. Okmeydanı'nda parası olmadığı için şehir merkezine gelemeyen kadınlar belki de feminist başkanın ücretsiz ulaşım hizmetiyle dışarı çıkabilir.
Belki de artık 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü'nde kadınlar polis şiddetine maruz kalmaz, 8 Mart'ta da 1 Mayıs'ta da 25 Kasım'da İstiklal Caddesini mora boyarlar.
Ve eğer İstanbul'un belediye başkanı olsaydım ilk işim burayı kadınların sokakta gece gündüz fark etmeksizin cinsel şiddete karşı korkmadan dolaşabilecekleri bir kente çevirmek için girişimlerde bulunmak olurdu.
Melih Gökçek’in Ankara’yı terk etmesini dört gözle bekliyorum
Selen Doğan (Uçan Süpürge, Ankara)
Erkeklerin kendilerini “ev sahibi” gibi görerek kadınları buyur ettikleri, “kadınlara kapımız açık, gelsinler” dedikleri bir belediye değil, yurttaş katılımını esas alan, kolektif kararı ve üretimi destekleyen, kadınların kadın olmaktan kaynakları sorunları ve ihtiyaçlarının farkında olan ve kadınlara hizmet vizyonunu el becerisi kursunun ötesine taşıyabilen bir belediye istiyorum.
Neredeyse tamamı erkek olan adaylara sihirli bir dokunuş mümkün olmadığından, seçilecek olanların, toplumsal cinsiyet perspektifinden yerel hizmetlerin nasıl kotarılacağı konusunda farkındalık kazanmalarını istiyorum.
Daha doğrusu, buna niyet etmelerini, bu konuda samimi olmalarını ve feminist hareketle iletişim kurarak o farkındalığı kazanmaya başladıklarını görmek istiyorum.
Belediye birimlerinde kadınları yalnızca sekreter, memur olarak değil, karar verici olarak da görmek istiyorum. Belediyecilik okulları açılması gerektiğini düşünüyorum. Bir de Melih Gökçek’in Ankara’yı terk etmesini dört gözle bekliyorum. (SD)