Uluslararası Cinsiyet Eşitliğinin İnşası Konferansı, İsveç - Türkiye Deneyimleri, Boğaziçi Üniversitesi Şahenk Salonu- Garanti Kültür Merkezi'nde başladı.
Filmmor Kadın Kooperatifi, Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği, GSÜ Medya Çalışmaları, Araştırma ve Uygulama Merkezi, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı tarafından organize edilen konferans iki gün sürecek.
Konferansta, "Mevcut eşitsiz koşullarda, inşa edilmesine özel önem verilmeden kadın-erkek eşitliği sağlanabilir mi? Kadın-erkek eşitliğini inşa etme sürecinde özel önlemler, özel politikalar neler olmalı? İsveç ve Türkiye'de kadın-erkek eşitliği uygulamaları, yasalar, özel önlemler, politik yaklaşım nasıl olmalı? Politik, ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda kadın-erkek eşitliğini bir bütün olarak inşa etme politikaları neler olmalı?" Sorularının yanıtlarını tartışılıyor. Uluslararası Cinsiyet Eşitliğinin İnşası Konferansına, İsveç ve Türkiye'den, çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi, akademisyen, öğrenci, gazeteci ve siyasetçi kadın katılıyor.
Politik ve Ekonomik Katılımda Cinsiyet Eşitliği paneli ile başlayan konferansın ilk konuşmacıları, İsveç Yeşil Parti'den (The Swedish Green Party) Esabelle Dingizian, Feminist Initiative Moa Roshanfar, Türkiye'den KADER üyesi Çiğdem Aydın, Kadın Koalisyonu'ndan İlknur Üstün, CHP'den Nazik Işık, KADER'den Nükhet Sirman, MEDİAR'dan Özlem Danacı Yüce, AKP'den Öznur Çalık oldu.
"Feministler, sokakta doğdu"
Sirman, konuşmasına 'Politika değişiyor, biz feministler değişiyor muyuz?' sorusu ile başladı. Türkiye de feminizmin önemli çalışmalar yaptığını belirten Sirman, feminist hareketin yeni siyaset yolları açtığını söyledi.
Feminizmin bir meseleyi problem ederek, sadece bunun etrafında iş yaparak model olduğunu dile getiren Sirman, "Fakat kendi gündemine getirdiği kavram ataerkillik olunca, sistemin bütününe ilişkin bir şeyler söyleme ihtiyacı doğdu. Feministler kadın-erkek arasındaki güç ilişkisinin bir siyaset-politika meselesi olduğunu söylüyor. Bunu yaparken de kadınlar toplumsal cinsiyet kavramını ele aldılar. 1980 den beri kadınlar kadınlar ataerkilliğin nedenleri ve sonuçlarıyla mücadele etme hallerini çeşitli mekanlarda yaptı. Her feminist hareket bir alan içerisinde mücadele etti. Bunların başında 1987 de sokakta yapılan eylemle başlayan bir süreçti. Türkiye de feministler sokakta doğdu" dedi.
"Bir avuç 'deli' feminist olarak algılandı ve marjinalleşti"
Feminizmin birçok alanda mücadele etmeye devam ettiğini ifade eden Sirman, sivil toplum hareketleri şeklinde çok çeşitli alanlarda çalışmaların sürdüğünü dile getirdi. KADER'in, kadının siyaset içinde yer almasını desteklemek, geliştirmek için çalışma yürüttüğüne işaret eden Sirman, "Ancak, KADER'in siyaset içine gönderdikleri kadınlar, o siyasi partilerin sistemine benzedi. Büyük oranda, erkekleşti" dedi.
Sirman, STK'ların çalışma yaptığını ancak sesini duyuramadığını, sokak eylemlerinin ise sesini duyurduğunu ama oldukça marjinalleştiğini belirtirken, "Sokak eylemleri de devam ediyor. Kendi seslerini duyurdu, ama marjinal bir boyutta devam etti. 'Bir avuç deli feminist' gibi algılandı. Taksim de bir feminist eylem olsa, hiçbir polis gelmez, ama diğer tüm eylemlerde polis yerini alır. Bu bir örnek" dedi.
Sisteme uymayan herkesin, 'hain' ilan edildiğine işaret eden Sirman, konuşmasını bir soruyla bitirdi: "Feministler, mülteciler, halklar vs.. Soruyu burada bitirmek istiyorum. Bu durumda biz nasıl politika yapacağız?"
Daha sonra söz alan Kadın Koalisyonu'ndan İlknur Üstün, kadınların içinde yaşadıkları mekanların, kadın ve erkek için ayrı mekanlar olduğunu belirtti. Farklı kadınlık ve farklı erkeklikten söz edince, bunun kadınların hayatın 'taşrasından' nasıl atıldıklarına ve siyasetin kıyısına nasıl itildiklerine bakmak gerektiğini ifade eden İlknur Üstün, "Kadınlar hayata katılamıyor ki, siyasete katılsın" dedi. (Pİ/HP/ÇT)