Etraftakilerin gözleri önünde, tanımadıkları erkekler tarafından "kızları ıslat", "çıkar şunu" naralarıyla üzerlerine su sıkıldı; dehşet dolu çığlıklarına rağmen giysileri yırtıldı; çıplak bedenleri avuçlandı.
Olay sırasında orada bulunan erkekler, dehşet içinde çığlıklar atan ve ağlayarak yardım isteyen kadınların yardımına koşmak yerine, olan biteni kameraya çektiler.
Polis, onlarca erkeğin saldırısına uğrayan kadınları görmezden geldi. Amerikan medyası, beden bütünlükleri ihlal edilen, soyulan, aşağılanan kadınların çıplak bedenlerini, çığlıklarını, haykırışlarını milyonlarca izleyicinin seyrine sundu. Ağır çekimle, tekrar tekrar, yüzlerini ve bedenlerini gizlemeye gerek duymadan.
Central Park saldırıları, kadın bedenine yönelik erkek şiddetinin en fütursuz, küstah ve dehşet verici örneklerinden biri olarak tarihe geçti. Tıpkı kılını kıpırdatmayan polis ve reyting telaşıyla tacize uğrayan kadınları acımasızca teşhir eden ticari medya gibi...
Sadece kadın oldukları için
Sıcak bir Pazar akşamı. Her sene binlerce New York'luyu Central Park'a çeken geleneksel Porto Riko Günü yürüyüşü henüz sona ermiş. Sabah saatlerinden itibaren parkı dolduranlar yavaş yavaş evlerine dönerken, parkın bir köşesinde bir kadın çığlıklar atarak, etrafını saran 15-20 erkeğin zorla giysilerini çıkarmasına ve bedenini avuçlamasına engel olmaya çalışıyor.
Kaçmak isteyen kadını takip eden kalabalık, kısa bir süre sonra onu yeniden çevreliyor. "Yakalayın şunu, yakalayın!" diye bağırarak ve kahkahalar atarak ağlayan ve direnen kadını soyuyor, dehşetle bedenini örtmeye çalışan ellerini tutuyor...
Bu, yerel saatle akşam 6 civarında parkın güney yakasında başlayan ve yarım saati aşkın bir süre devam eden bir dizi cinsel saldırıdan sadece biriydi. Porto Riko Günü yürüyüşünün bitmesinden hemen sonra, sayıları 60'a varan bir erkek grubu, parktan geçen kadınları kıstırarak su tabancalarıyla ıslattı, giysilerini ve iç çamaşırlarını zorla çıkarttı, bedenlerini avuçladı ve elle tecavüzde bulundu. Toplu taciz ve tecavüze maruz kalan kadınların sayısı kısa sürede 50'ye ulaştı.
Aralarında 14 yaşlarında bir kız çocuğunun ve yabancı turistlerin de olduğu kadınları, bu saldırgan erkek güruhunun hedefi yapan tek şey, kadın olmalarıydı.
"Hadi, hadi, hadi!"
O akşam Central Park'ta ilk saldırıya uğrayanlardan biri, 29 yaşındaki Anne idi. Anne, sık sık yaptığı gibi paten kaymak için parka gelmişti. Yanında ona bisikletiyle eşlik eden bir erkek arkadaşı var. Akşam üzeri parktan ayrılırken, karşılaştıkları bir grup erkek önce Anne'in üzerine su tabancalarıyla su ve bira fışkırtıyor. Anne bir an tüm bunların bir şaka olduğunu düşünüyor ve korkmuyor.
Ancak birden Anne'i iteklemeye başlayan saldırganlar, erkek arkadaşının da başına vurarak bisikletini almaya çalışıyor. Yere düşen Anne, "hadi, hadi, hadi!" sloganları arasında, şortunu çıkarmak için dört bir yandan uzanan elleri, tekmelerle savuşturmaya çalışıyor.
Dakikalar süren mücadeleden sonra, kalabalığın içinden bir el uzanıyor ve ağlayan Anne'i tacizci erkek güruhunun arasından çekip çıkarıyor.
Aynı anda, biraz ileride, 15 civarında erkek, iki genç kadını çevreliyor, su tabancalarıyla ıslattıkları kadına cinsel tacizde bulunuyor. Birinin bluzunu ve iç çamaşırını yırtarak çıkaran saldırganlar, genç kadına elle tecavüz ediyor, onu yumrukluyor ve cüzdanını alarak kaçıyorlar.
"Kıza atlayın!"
Saldırganların bir başka hedefi de balayı için Fransa'dan gelen bir çift. Saat 6:30 civarı. İlk saldırıdan bu yana yaklaşık yarım saat geçmiş. Yürüyüşün bitmesiyle parktan ayrılmak üzere olan Fransız turist çift, birden kendilerini bir grup erkeğin arasında buluyor.
Erkek turist birinin onları görünce megafonla "kıza atlayın!" diye bağırdığını, sonra "ıslatın onu!" diye çığlık atan adamların karısının üzerine su sıktığını anlatıyor. Birkaç saldırgan, erkek turisti düşürüp tekmelerken, diğerleri ise kadın turisti yere yatırarak soyuyor ve elle tecavüz ediyor.
Olayların dehşetiyle sarsılan çift, saldırganların elinden kurtularak parkın çıkışına doğru yürüyerek rastladıkları bir polisten yardım istiyor.
Polis, ağlayan ve birbirlerine sarılarak destek almaya çalışan Fransız çifti motosikletine götürüyor, kalabalık ise koşarak onları takip ediyor. Polisin varlığına rağmen saldırganlar, bağıran ve ağlayan kadının çıplak bedenini avuçlamaya devam ediyor, bazıları sırıtarak resmini çekiyor ve kameraya alıyor.
Bedeninde kesikler ve morluklar olan kadın, ambulans çağırılıp hastaneye götürüldükten dakikalar sonra, 3 İngiliz turist kadın sırılsıklam, yarı çıplak, ağlayarak ve bağırarak parktan çıkıyorlar. İkisi, elle tacize rağmen kaçmayı başarmış. Kalabalık, kaçamayan diğer kadını kıstırarak giysilerini parçalamış ve yere kapaklanan kadın altı erkeğin elle tecavüzüne uğramış.
Polis neredeydi?
Yürüyüş için New York polis teşkilatının 4 bin polisi görevlendirdiği biliniyor. Oysa polis saldırıların başlamasından çok daha sonra ortaya çıkıyor.
İlk saldırıya uğrayanlardan biri olduğu sanılan Anne, kalabalıktan kurtulmayı başardığında, hemen bir polis aramaya başlıyor. Sırılsıklam, ağlayarak ve çamura bulanmış halde olanları anlattığı bir polisin tepkisi "hadi ya!" oluyor.
Telsizle kimseye haber verme gereği duymayan bu polis, Anne'i civardaki başka bir polise yönlendiriyor. O polis ise, Anne'e parkın içindeki karakola gitmesini salık veriyor. Parka tekrar dönmeye korkan Anne, bölgedeki başka bir karakola gidiyor. Ağlayarak bir şeyler yapmasını istediği görevlinin yanıtı, "cinsel tacize uğramışsınız, yarın sakinleşince tekrar gelin" oluyor.
Saldırıya uğrayan bir başka kadın, saldırganların elinden kurtulduktan sonra olay yerinin biraz ilerisinde rastladığı polis memuruna olan biteni anlattığını, ancak polisin kayıtsız bir tavırla "konuyla ilgileniyoruz" deyip, sonra da yılışık bir tavırla "ee şimdi nasılsın peki?" diye sorduğunu belirtiyor.
Etraftakilerin yaptığı kamera çekimlerinde, bazı polislerin parkın bir köşesinde sohbet ettikleri görülüyor. Mağdurlardan biri polise giderek tacizi anlattığını, polisin de "iyi de ben şu an trafiği idare ediyorum" diyerek yerinden kıpırdamayı reddettiğini söylüyor.
Olayın ardından, muhafazakar çevrelerce, polisin çoğunluğu siyahi ve Hispanik olan saldırganlara bir isyana sebep olmamak için müdahale etmekten kaçındığı yorumları yapılırken, Polis Şefi Howard Safir ve New York belediye başkanı Rudy Giuliani ise, saldırıların "münferit vaka" olduğunda ısrar ederek, "polisin her an, her yerde olmasını beklemenin gerçekdışı" olduğunu savunuyor.
Kameraya çeken erkekler
Olaylara ilişkin bu kadar detaylı bilgi olmasının sebebi, yarım saatten daha uzun bir süre devam eden saldırıların kameraya alınmış olması. Çekimlerin bir kısmını saldırganlar yapmış, bir kısmını ise kılını kıpırdatmadan olan biteni izleyen park ziyaretçisi erkekler...
Saldırıları kameraya alan erkeklerden biri 24 yaşındaki Jason Ortiga bir saat süren çekim boyunca bir yandan da olayları yorumlamış. Tacize uğrayan bir kadının görüntüsü eşliğinde, Ortiga'nın "taze balık" diye bağırdığı duyuluyor.
Objektifi başka bir kadına çeviren Ortiga, "burada tazesi var" diye bağırıyor. Yarı çıplak kadınların ve saldırıların görüntülerini içeren kasetin sonunda Ortiga şu yorumu yapıyor: "Katıldığım en iyi Porto Riko Günü yürüyüşlerinden biriydi".
Ortiga, eve gidip kaseti izleyene dek, olan bitenin ne kadar kötü olduğunu fark etmediğini iddia ediyor. Mahkemede, kaseti teslim etmek için polisi aramaya çalıştığını, ama "ulaşamadığını", bu yüzden kayıtları NBC kanalına bin dolar karşılığında sattığını ekliyor.
Olayları kameraya çeken başka bir erkek - 24 yaşındaki Jose Mercado,-neden polis çağırmadığı sorulduğunda şu yanıtı verdi: "başka biri çoktan çağırmıştır dedim...bu benim görevim değil diye düşündüm." Mercado da çekimleri, 10 kadar televizyon kanalına 9 bin dolar karşılığında satmış.
Rudolph Pleasant saldırıları arkadaşının video kamerasıyla görüntülemiş. Pleasant'ın çektiği görüntüler arasında, Fransız turist kadının elle tecavüze uğradığı görüntüler de var. Yerde yatan kadın, "yardım edin, yardım edin!" diye çığlık atıyor. Ama Pleasant yardım çağırmak yerine, çekim yapmaya devam etmiş.
"Sigara içerek vakit öldürdüm"
26 yaşındaki Jose Rivera da, saldırıları kameraya alanlar arasında. 20-25 kadının saldırıya uğradığını gördüğünü ve bu saldırıların ancak bir kısmını çekebildiğini söylüyor. Rivera, saldırıya uğrayan kadınların hiçbirine yardım etmeye çalışmamış. Aksine tüm uğraşı, saldırıları saniye saniye kaydetmek olmuş. Öyle ki Rivera, bir sonraki saldırıyı beklerken, kendi ifadesine göre, sigara tüttürüp su içerek "vakit öldürmüş."
Mahkemede, olaylar sırasında aklına hiç polisi aramanın gelip gelmediği sorulan Rivera, bu soruyu "kendi içimde ahlaki bir mücadele verdim; tabi bir de işin maddi boyutu vardı" diye yanıtlıyor. Ona kameranın neden saldırıya uğrayan kadınların göğüslerine odaklandığı sorulduğunda, "sadece göğüsler değil, aynı zamanda kalçalar, bacaklar ve ayakları da çektim" diye itiraz ediyor Rivera.
Peki Rivera saldırıya uğrayan kadınların yüzlerini de çekmiş mi? "Evet" cevabını veriyor Rivera, "çekici olanlarınkini". Rivera çekimlerini bir televizyon kanalına ve gazeteye 2 bin dolar karşılığında satmış.
Olaylar sırasında çekim yapan erkeklerden sadece biri polisi aramış: 33 yaşındaki Ivan Henao. Henao, Fransız turist kadına yapılan cinsel saldırıyı ve 20 kadar saldırgan tarafından sıkıştırılan bir kadının uğradığı tacizi görüntülemiş. Peki polisi ne zaman aramış? Çekimleri tamamladıktan sonra!
Ticari medyanın cinsel taciz iştahı
Central Park'taki saldırılar, ABD yerel ve ulusal medyasında geniş yer aldı. Saldırıları hiçbir müdahalede bulunmadan izleyen erkeklerin çektikleri görüntüler, televizyonlarda defalarca gösterildi.
CNN'den Fox'a çeşitli televizyon kanalları, yarı çıplak kadınların ağlayarak ve çığlık atarak bedenlerini avuçlayan ellerden kurtulmaya çalışmalarını tekrar tekrar ekranlara taşıdı.
Fox televizyonu, mağdur kadınların yüzlerini gizlemeye bile gerek duymazken, bazı yerel kanallar kadınların yakın plan çekimlerine yer verdi. Bir yerel kanalda, saldırı mağduru kadınlardan birinin yarı çıplak ve duvara kıstırılmış halde korkuyla çığlık atan görüntüsü ağır çekimle gösterildi.
Gelen tepkiler üzerine, görüntüleri saldırı mağdurlarının yüzlerini gizleyerek yayınlama kararı alan yerel kanal yöneticilerinden biri, bu kararı almakta neden bu kadar geç kalmış olduklarını "kasetin ellerine geç ulaşması ve diğer kanallardan geri kalmama" arzusu olarak açıkladı.
Ticari medya, olayları ele alırken, mağdur kadınların cinsel saldırılardaki rolünü sorgulamaktan da geri kalmadı. Cinsel saldırı görüntülerini, mağdur kadınların yüzlerini gizleyerek, ancak tekrar tekrar gösteren NBC kanalında yayınlanan Dateline programında, sunucu, konuşmasına "genç insanların çok açık giyindiklerini" söyleyerek başladı. Ardından olayların tanığı olduğunu söyleyen bir adam yürüyüşü anlattı: "Her şey yakıcıydı. Kadınlar yakıcıydı. Yemekler yakıcıydı."
Programda "peki o gün parkta olanlarda kadınların sorumluluğu yok muydu?" sorusunun yanıtı da arandı. Saldırılara tanıklık eden bir erkeğin şu sözleri, aslında Dateline programının Central Park saldırılarına yönelik tutumunu da ortaya koyuyordu: "Kimseyi suçlamıyorum... ancak bu işin iki yönü var...Saldırganlar, bir grup azmış adamdı, kendilerinde canlarının istediğini yapma hakkını görecek şekilde tahrik edildiler. Et gördüler ve daha çoğunu istediler."
Sadece güvende olmak istiyoruz
Saldırganlardan biri sorgusu sırasında, Central Park'ta yaptıklarını şu sözlerle açıklıyor: "bu, mutluluğu ve karşı cinse yönelik cinsel arzuyu ifade etmenin yollarından biri. Ben psikopat değilim." Gerçekten de değil. O ve tüm tacizciler sıradan erkekler. Tıpkı kadınları, kameraya salladıkları bir çift kalçadan ibaretmiş gibi sunan hip hop klipleriyle ergenliğe adım atmış; cinselliği, kadınların kendine ait bir yaşamı ve kişiliği olmayan, erkeklerin keyfine amade cinsel nesneler olarak resmedildiği pornografiyle öğrenen; fuhuş sektöründe yarattığı talebin kadın kaçakçılığını körüklemesine aldırmayan diğer erkekler gibi...
Olayların ardından hem saldırganlarla, hem de olanlara kayıtsız kalan New York polis teşkilatıyla hukuk mücadelesine girerek bir anda istemediği bir ilginin odağı haline gelen Anne, bu kararı nasıl zorlukla verdiğini anlatıyor:
"Saldırı sırasında yanımda olan erkek arkadaşım, 'her şeyi unut ve geç git' havasındaydı. Sevgilimse - ki gerçekten duyarlı bir erkektir - 'doğru şeyi yaptığına emin misin? Bu hayatını mahvedecek.' dedi. Babam bile bunu yaptığım için beni lanetledi."
Anne ekliyor: "bense sadece sokaklarda rahatça gezebilmek ve güvende olmak istiyorum." Tüm kadınlar gibi... (AS/BA)
______________________________________
* Saldırılara ilişkin yazıda aktarılan tüm bilgiler, New York Post ve New York Daily News gazetelerinde olayla ilgili çıkan haberlerden derlenmiştir