Fotoğraf: csgorselarsiv.org/Esra Tokat
Haberin İngilizcesi için tıklayın
* Üst aramaları esnasında meme kısmı aranırken avuçlama suretiyle tacize uğradıkları yönünde birçok başvuru alıyoruz.
* Boşanma, nafaka, çocuklarının velayetleri gibi konularda hukuki yardıma ihtiyacı olan ve yakınları tarafından bu anlamda desteklenmeyen, imkânları olmayan kadınlar hukuki yardıma erişmekte zorlanıyor.
* Bazı adli mahpuslar hapishanelerde cüzi ücretlere çalışarak ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Artan fiyatlar karşısında aldıkları cüzi ücretlerse ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nden (CİSST) Özge Akyüz, kadın mahpusların sorunlarını böyle sıralıyor. CİSST’in paylaştığı verilere göre 12.095 kadın ve kız çocuğu hapiste.
NOT: Türkiye, Avrupa Konseyi’nin açıkladığı 2020 verilerine göre, 51 ülke arasında yüz bin kişi başına düşen mahpus sayısında ilk defa Rusya’yı da geride bırakarak birinci sıraya yükseldi. İHD, Marmara Bölgesinde kadın mahpusların tutulduğu Bakırköy, Silivri, Kocaeli/Kandıra, Kocaeli/Gebze, Bursa, Düzce ve Edirne Hapishanelerinde 36 ağır hasta kadın mahpus bulunduğunu da açıkladı. |
Akyüz, "Kadınların cinsiyete bağlı özel sağlık ihtiyaçlarına erişememesi de pek çok sağlık sorununu birlikte getiriyor" diyor. Ekonomik krizin hapishaneye yansımasını ve hapishanedeki kadınların sorunlarını bianet'e anlattı.
“Kadınlar üst araması adı altında taciz ediliyor”
Kadın mahpuslar en çok hangi konularda sorun yaşadıklarını iletiyor size?
Hapishanelerden gelen başvurularda birçok konu gündem ediliyor, bu konulardan birini öne çıkarmak mümkün değil. Her biri yapısal sorunun parçası olduğu için aralarında hiyerarşi kurmayı doğru bulmuyoruz.
Kadın mahpusların yaşadıkları sorunlara dair bir çerçeve çizmek gerekirse şunlardan bahsedebilirim:
Başka bir hapishaneye sevkleri yahut hastaneye sevkleri sırasında onlara çoğunlukla erkek güvenlik görevlileri refakat ediyor.
Bu durum uzun süreli yolculuklarda kişisel ihtiyaçlarının göz ardı edilmesi yahut sözlü tacize varan söylemlere maruz kalmalarına yol açabiliyor.
Kadın sağlığı kontrollerinde kelepçeli muayene uygulaması, erkek güvenlik görevlilerinin muayene odasından çıkmaması gibi sorunlar, sağlık alanında yaşadıkları sorunların bir kısmını oluşturuyor. Kadınların cinsiyete bağlı özel sağlık ihtiyaçlarına erişememesi de pek çok sağlık sorununu birlikte getiriyor.
Hapishane giriş çıkışlarında yapılan üst aramalarında ağız içi arama yapılması, son yapılan kanun değişikliği ile çıplak arama yerine kullanılmaya başlanan detaylı aramanın istisna ve haklı sebep oluşmadan tüm durumlarda yapılması ihlale yol açıyor.
Üst aramaları esnasında meme kısmı aranırken avuçlama suretiyle tacize uğradıkları yönünde birçok başvuru alıyoruz.
Boşanma, nafaka, çocuklarının velayetleri gibi konularda hukuki yardıma ihtiyacı olan ve yakınları tarafından bu anlamda desteklenmeyen, imkânları olmayan kadınlar hukuki yardıma erişmekte zorlanıyor.
Pandemi sebebiyle kadın mahpuslar da diğer mahpus grupları gibi atölye, sohbet, açık ve kapalı spor alanlarına çıkarılma, kütüphaneyi ve sinema salonlarını kullanma hakları dâhil hiçbir sosyal faaliyetten yararlanamadı.
Dış dünya ile iletişimden, hastane sevklerine, kültürel faaliyetlerden ekonomik sorunlara kadar zaten var olan birçok sorun kadınlar için daha da derinleşti.
Toplumda özel alanlara kapatılan kadınlar için hapishanelerde kapatılma hallerinin derinleşmesi, kısıtlanan haklar için alternatifler yaratılmaması, kapatılmanın tecrit boyutuna varması gibi sorunlar yarattı.
“Ekonomik kriz hapishaneleri daha çok etkiledi”
Son dönemde dışarıda hissedilen yoksulluk hapishanelere nasıl yansıdı? Kadınlar orada yoksulluk anlamında ne gibi sorunlar yaşıyor?
Kendi ekonomik geliri olmayan mahpuslar çoğunlukla yakınlarının desteği ile yahut hapishanelerde çok düşük meblağlara çalışarak ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor.
Öte yandan sosyolojik olarak baktığımızda cezalandırma sistemi ile temas eden kesimin çoğunlukla yoksul insanlar olduğunu da söyleyebiliriz. Dolayısıyla maddi zorluklar kadın mahpuslar için her zaman bir özel ihtiyaç alanını oluşturuyor.
Biraz daha detaylandırmak gerekirse, koğuş veya odalarda bulunan televizyon, semaver ve buzdolabı için kullanılan elektrik faturasının mahpuslar tarafından karşılanması isteniyor.
Kantinde bulunan eşyaların dışarıdan kendilerine gönderilmesine izin verilmiyor, kantinden temin etmeleri gerekiyor. Bu eşyalar arasında çay, kahve, ped, ağda, pul, iç çamaşırı, içme suyu, telefon kartı, sigara gibi temel ihtiyaçlar bulunuyor.
Dergilerin abonelik yolu ile alınması gerekiyor, ancak abonelik yoluyla alınabilecek dergilerde de bir çeşitlik sınırlaması bulunuyor.
Kantinde satılan bu ürünlerin her birinde kalite ve çeşitlilik sınırı bulunmaktayken dışarıda yükselen fiyatlar içeriyi de etkiliyor ve tüm bu temel ihtiyaç malzemeleri oldukça yüksek fiyatlara satılıyor.
Ekonomik kriz hapishanelerde verilen yemeklerin çeşitliliğini ve kalitesini de etkiledi. Mahpuslar hapishanelerde makarna, pilav, patates, nohut, mercimek gibi sınırlı çeşitlilikte yiyeceklerin verildiğini belirtiyor.
Ailelerinden uzak yerlerdeki hapishanelerde tutulan mahpusların aileleri için ziyaret yol masrafları karşılanamayacak kadar yükselmiş durumda.
Yaptığımız avukat görüşlerinden bizimle paylaşılan bilgiye göre siyasi mahpuslar, bulundukları oda ve koğuşlarda kurdukları kolektif sistem yolu ile ihtiyaçlarını karşılıyor. Dışarıdan kargo ile içeriye gönderilebilen ürünler oldukça kısıtlanmış durumda.
Dolayısıyla mahpusların kantinden ürünleri para yolu ile satın alması gerekiyor. Siyasi mahpuslara aileler dışında para yatıran insanların para yatırmaları onları cezai soruşturmaya tabi tutma yolu ile engellenmiş oluyor.
Dolayısıyla yoksullaşma derinleşirken, mahpusların ihtiyaçlarını karşılama imkânları da yapısal olarak engellenmiş oluyor.
Adli mahpuslar bu anlamda siyasi mahpuslara göre daha görünmeyen bir yerde. Çünkü hak arama yollarını daha az biliyorlar bu sebeple seslerini daha az duyabiliyoruz. İhtiyaçlarını karşılarken de daha bireysel kalıyorlar.
Bazı adli mahpuslar hapishanelerde cüzi ücretlere çalışarak ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyor. Artan fiyatlar karşısında aldıkları cüzi ücretlerse ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor.
Örneğin kendi isteğiyle nakil talebinde bulunan bir kadın aylar boyunca mantı atölyesinde çalışarak biriktirdiği parayla ancak sevk masraflarını karşılayabildiğini bunun dışındaki ihtiyaçlarını karşılayamadığını belirtmişti.
Tabi her talep eden hapishanede çalışma imkânına sahip olamayabiliyor, bunun için iyi halli olmaları gerekiyor. Bu iyi hallilik koşulu da hak ihlallerine karşı çıktıklarında misillemeye uğramaktan ve iyi hallerinin bozulmasından endişe duymalarına sebep olabiliyor.
“Hapishaneler toplumsal rolleri yeniden üretiyor”
Hapishane sistemi kadın mahpusları nasıl etkiliyor?
İnfaz sistemi ikili cinsiyet sistemi üzerine kurulu olup burada da erkek, Müslüman, Sünni, Türk kimliklerine uygun olarak düzenlenmiş. Kadınların cinsiyete bağlı özel ihtiyaçlarına yönelik bir körlük bulunuyor.
Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü merkez teşkilatında kadın mahpuslara özgü düzenlenmiş herhangi bir birim, daire başkanlığı, hatta büro bulunmuyor.
Ataerkil bir toplumda yaşıyoruz ve suçun faili olarak çoğunlukla erkekler görülüyor. Bir kadının suçun ancak mağduru olabileceği gibi bir ön kabul var.
Dolayısıyla bir kadın suçun faili konumunda cezalandırma sistemine bir şekilde dâhil olduğu takdirde toplum tarafından damgalanıyor ve çoğunlukla yalnızlaştırılıyor.
Bu durum hapishane sürecini de tahliye sonrası süreci de etkiliyor ve tahliye sonrasında kadınları şiddete açık bir hale getiriyor.
Hapishane bir kapatılma sistemi ve izleme, denetleme, yaptırım uygulama, kontrol etme üzerine kurulu bir sistem.
Toplumda yaşamı boyunca buna maruz kalan kadınlar için, bir dönüşüm ve iyileşme alanı olmuyor da toplumsal rollerin yeniden üretildiği bir alan haline geliyor. Tüm bu durumlar hapishane sistemini kadınlar için ayrı bir cezalandırma alanı haline getiriyor.
(EMK)