Son olarak Batman'da kurulan kadın derneğine de destek veriyor. Merkezde çalışan Hatice Özdemir çalışmalarını bianet 'e anlattı...
"Duygularınızı, düşüncelerinizi kadınca yaşamak; yaptıklarınızı, yapamadıklarınızı kadınca paylaşmak, kadınca dayanışmak istiyorsanız; umuda umut katarak yüreklerde ışık olmak istiyorsanız, sizinleyiz..."
Bu cümleler Selis Danışmanlık Merkezi'nin el broşüründen. Kendileri, Diyarbakır'ın merkezinde bir apartmanın birinci katındalar. Sevimli, temiz, renkli bir mekân.
Ziyaretimiz esnasında çocuğuyla gelen bir kadının başvurusunu alıyorlardı. Kadın, şiddet gördüğü için kocasından boşanmak istiyor ve haklarını öğrenmek istiyordu. Hukuki ve psikolojik yardıma ihtiyacı vardı.
Çocuğunun psikolojisinin bozulmasını istemiyor, boşanma sürecini daha güçlü atlatmak için destek aramaya gelmişti. Çocuğuna doktora geldiğini söylüyor, boşanmasından henüz bahsetmediğini anlatıyordu. Hacire Özdemir başvuruyu aldıktan sonra sorularımızı cevapladı.
Selis danışmanlık merkezi ne zaman kuruldu?
2002 yılında kuruldu merkez. Kurulmadan önce de altı ay kadar tartışmalar yaptık. Nasıl bir merkez oluşturmak istediğimizi konuştuk. Nasıl bir çalışma yapacağımızı ve ihtiyacın ne olduğunu belirlemeye çalıştık.
Diyarbakır'da zaten kadın çalışmaları vardı. Bizimle başlamadı tabii ki. Danışmanlık merkezi yoktu sadece. Biz de hukuksal, psikolojik ve sağlık konularında danışmanlık yapmak üzere çalışmalarımızın eksenini belirledik. Başlangıçta üç arkadaştık. Sonra yavaş yavaş sayımız arttı. Ev kadını, psikolog, öğrenci avukat, öğretmen birçok kadın katıldı aramıza.
Zorluk yaşadınız mı?
Sıfırdan başladığımız için önümüzde bir model yoktu. Danışmanlık merkezi nasıl yapılır konusunda çok deneyimimiz de yoktu. Bir de bağımsız bir çalışma yürütüyoruz ve bu nedenle ekonomik olarak da zorlandık. Varolan sivil toplum kuruluşları erkek egemenlikli bir bakış açısıyla yürüyor.
Biz onların çalışma biçimine benzeyen bir modelden ziyade kendimize ait bir model üretmek istedik. Hiyerarşik olmayan, kadınların kendilerini rahat ifade ettikleri bir yer yaratmak istedik. O konuda da Diyarbakır'da çok fazla örnek yok önümüzde. Mesela bir İstanbul'da ya da Ankara'da çok fazla kadın örgütü var. Oralarda bir miras var.
Ama bizim bu konuda da bir deneyim eksiğimiz vardı. Çalışırken komisyonlar halinde çalışmayı tercih ettik. Başkan filan seçmedik. Daha çok koordinasyonla yürütüyoruz çalışmalarımızı. Danışmanlık faaliyetinden sonra kadınları istihdam etme ve eğitim alanına da yönelmeye başladık.
Merkezde çalışanlar olarak sizler bir eğitim aldınız mı? Ya da sizin böyle bir merkezde çalışma deneyiminiz var mı?
Kadın örgütlerinden eğitim aldık tabii ki. Ama asıl açıldıktan sonra eğitimler aldık diyebilirim. Benim daha önce bir kadın kurumunda çalışma deneyimim vardı. Burada avukat arkadaşlar gelen kadınlara mesela ne tür hakları olduğunu anlattılar, bu eğitimlerden bizler de faydalandık.
Onun dışında biz kendimizi her sorunun tek çözüm yeri olarak görmüyoruz. Merkez açılmadan önce de yardımlaşabileceğimiz ve birlikte çalışma yapabileceğimiz kurumları gezdik. Bize başvuran kadınlar için birlikte neler yapabileceğimizi konuştuk. Mesela Belediyeyle, Baroyla görüştük.
Başvuran kadınlar sizi nereden duyuyorlar, merkezi nasıl tanıtıyorsunuz?
Merkez açılmadan önce mahallelerde toplantılar yaptık. O toplantılar dolayısıyla merkezimizi tanıyor kadınlar. Ya da psikolojik yardım almış, grup terapisine gelmiş kadınlar etraflarındaki başka kadınlara, komşularına akrabalarına anlatıyorlar.
Kulaktan kulağa da duyuyor kadınlar. Bir de başka yerlerden bize yönlendirilen kadınlar da oluyor. Mesela belediyeye bir şikâyet için giden kadının psikolojik yardım alması gerekiyorsa, belediye bize yönlendiriyor. Bize yardım almaya gelen kadınlardan bazıları sonradan gelip bizimle çalışmaya da başlayabiliyorlar, bu da merkezin adının duyulmasında bir yol.
Bir de biz artık sadece Diyarbakırlı kadınlara değil bölgeden gelen kadınlara hizmet veriyor durumundayız. Mesela geçenlerde Diyarbakır'ın Çınar isimli beldesinden jandarma bizi aradı bir kadın için. Oraya gittik. Çünkü bölgede danışmanlık merkezi yok. Şimdi işte, Batman'da Selis Danışmanlık Merkezi'nin şubesini açtık. Artık adı intiharlarla anılan Batman'da kadınların gidebileceği bir merkezleri var.
Tabii biz de kadınların bütün sorularına cevap, bütün sorunlarına çözüm olamıyoruz. Çalışmalarımız sürdükçe ihtiyaçlarımız büyüyor. Mesela grup terapisi için artık başka bir yere ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Mesela 2003'te Diyarbakır Yenişehir Belediyesi ve Tabipler Odası'yla ortak EPİ-DEM(Eğitim ve Psikolojik danışmanlık Merkezi)'i kurduk.
Epi-Dem psikolojik yardım almak isteyen kadınlara hizmet vermek üzere kuruldu. Epi-Dem aracılığıyla; şiddet, bölgede yaşanan savaşın travmatik sonuçları, intiharlar, göç sonucu yaşanan uyum sorunları gibi konularda psikolojik destek vermeye çalışıyoruz.
Bölgede yaşanan sorunlar her yerde bir şekilde dile getiriliyor. Ama çözüm için pek bir çaba yok. Epi-Dem gibi çabalar bu çözümsüzlüğe karşı yerelden harcanan bir çabadır. Biz küçük bir adım attık ve çaba sarf ediyoruz.
Merkeze en çok hangi nedenle başvuruyor kadınlar?
Bize şu ana kadar başvuran kadınların neredeyse yüzde 50'den fazlası aile içi şiddet nedeniyle geliyor bize. Geri kalanlar da barınma, sağlık, hukuki danışmanlık gibi konularda yardım almaya geliyor.
Başından beri cevap olamadığımız en büyük sorunumuz barınma problemi. Çünkü böyle bir yerimiz yok. Bölgede hiç yok üstelik. İkinci en önemli sıkıntımız da kadınlara ekonomik istihdam alanı yaratma. Çünkü kadın geliyor, mesela sığınmaevi olsa bile ekonomik olarak çözüm bulamazsan o kadına yine ortada kalıyor. İşte son olay, Çınar beldesinde olan olay. Kadın tecavüze uğramış ve sekiz aylık hamile. Sığınmaevine göndersen bir süre orada kalsa bile, çıktıktan sonra ne olacak?
Ona iş de bulmak lazım. Kadınların kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için sadece psikolojik destek ve hukuksal destek yetmez. Üretime dönük çalışmalar da yapmak lazım. Ama bu konuda varolan imkânlarımız yetmiyor. Mesela bir şal dokuma atölyesi açtık. Orada sadece on üç kadına kurs verebildik. Dikiş atölyesi açtık. Kadınların üretim yapabilmeleri için alanlar yaratmaya çalışıyoruz. Ama bunun için de pazar bulmamız gerekiyor.
Çalışmalarınızı nasıl finanse ediyorsunuz?
Çalışmalarımızın bir kısmını proje olarak ve ortak yapıyoruz. Mesela şal dokuma atölyesini Floransa Belediyesi'yle ortak bir proje olarak yaptık. Yine Epi-Dem'i Yenişehir Belediyesi'yle ortak bir proje olarak yürütüyoruz.
Okuma yazma kursunu ise Bağlar Belediyesi'yle ortak yapıyoruz. Onun dışında buranın, yani merkezin masraflarını ise zor karşılıyoruz. Dönem dönem açtığımız standlardan, bazen kokteyller yapıyoruz. Buralardan elde ettiğimiz gelirle bu merkezin masraflarını karşılamaya çalışıyoruz.
Açıkçası zorlanıyoruz. Biz de yerelde varolan imkânları değerlendirmeye çalışıyoruz o yüzden. Örneğin Viranşehir'de, Viranşehir Belediyesi'yle ortak bir kilim atölyesi açtık. On sekiz kadın orada kurs gördü. Ve şimdi üretime başladılar. Oralardan da gelir elde etmeyi umuyoruz.
Eğitim çalışmalarınızı nasıl bir içerikle yapıyorsunuz?
Kadınlar hep başkaları için yaşamış. Kadınların kendisi için yaşamasını, bu bilinci edinmesini hedefliyoruz. Kendisi olarak, kendisi olarak hareket etmesini sağlamak için eğitim çalışmaları yapıyoruz. Ama ne yazık ki hâlâ Diyarbakırlı tüm kadınlara ulaşmış değiliz.
Bir de kadın sorunu geniş bir sorun. Toplumsal bir sorun. Kadın sorunu deyip tek başına işin içinden çıkamıyorsunuz. Bunun ekonomik boyutu var, psikolojik boyutu var, eğitim boyutu var. Bu toplumu değiştirecek olan kadındır. Dolayısıyla erkeğin de bu sorunu kendi sorunu olarak görüp değişmek için çaba harcaması gerekli.
Belediyelerin ve sivil toplum kuruluşlarının kadınlar için kota uygulaması, kadın kurumlarıyla ortak iş yapması çok önemli. Sivil toplum kuruluşlarının kadınlarla ilgili çalışma yapması önemli ama bunu erkek egemenlikli bir zihniyetle yapması bir çözüm getirmiyor.
Kadınlarla bilinç yükseltme çalışmaları yapıyor musunuz?
Evet. Kurslarımıza katılan kadınlara, atölyelerimize gelen kadınlara bu yönde de çalışmalar yapıyoruz. Verdiğimiz birçok eğitimin yanında hep kadınların kadınlık bilincinin değişmesi için eğitimler yapıyoruz. İletişim eğitimi veriyoruz mesela.
Kadınların aile içi şiddet yaşarken kendi çocuklarına şiddet uygulamasının önüne geçmek, şiddetsiz bir toplum yaratmak için bu tür eğitimlere önem veriyoruz. Çünkü çocukları yetiştiren de kadınlar ve erkek çocuklarla kız çocuklarını farklı eğittikleri sürece bu toplumu değiştirmek imkânsız.
Çocukların eğitimine babaları da anneleri de katmak gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Sağlık eğitimi bölgede ağırlık verilmesi gereken bir başka şey. Adet, menopoz, aile planlaması pek bilinmeyen şeyler. Kadınlara imam nikâhının hak sahibi olmalarında hiçbir şeye yaramadığını anlatmaya çalışıyor, bilinçlendirmeye gayret ediyoruz.
Çalışmalarınızın sonuçları nasıl?
Aslında 2002'den bu yana yaptığımız çalışmaların meyvelerini yeni yeni almaya başladık. Biz görüyoruz kadınlarda yaşanan gelişmeyi. Ama erkekler tabii ki kadının gelişmesinden korkuyorlar. Bunu hazmedemiyorlar. Erkekler kadınların kendi kararlarını vermesinden korkuyorlar. Ama şimdi zaman geçtikçe, kadınlar güçlendikçe erkekler de değişmeye başlıyor. Şimdi artık erkeklerde korkunun yerini yavaş yavaş kadına saygı alıyor. Bize karşı da daha bir saygılılar artık.(BD/AD/EÜ)