Diyarbakır'daki kazılarda bulunan kafatası sayısı 29 oldu, kayıp yakınları ve avukatlar kazılara kepçeyle devam edilmesine "delillerin yok edileceği" gerekçesiyle tepkili.
Diyarbakır'da 90'lı yıllarda Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Merkezi'nin (JİTEM) kullandığı bina ile Diyarbakır Kapalı Cezaevi ve Adliye Sarayı'nın bulunduğu Saraykapı'da 11 Ocak'ta başlayan kazılarda bulunan kafatası sayısı, dün bulunan üç kafatasıyla 29 oldu.
Bölgede yapılan kazılarda bugüne kadar 26 kafatası, çok sayıda insana ait kemik ile bir diş bulunmuştu.
Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, İçkale'de insanlara ait kemiklerin bulunduğu yerin sadece kamu otoriterleri tarafından kullanıldığını ve hiçbir zaman mezar olarak kullanılmadığını belirterek, "bu alanda insanların toplu olarak gömülmesinin yapılan katliamların göstergesi olduğunu" söyledi.
Aktar, kazı çalışmanın kepçelerle yapılmasına da tepki göstererek, çalışmaların Minnesota Protokolü'ne uygun olarak yapılması gerektiğine dikkat çekti.
"Kepçe kabul edilemez"
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı da bianet'e yaptığı açıklamada, "Toplu mezar olduğundan kuşkulanılan bir alanda kepçe kullanılması kabul edilemez. Buralarda tümüyle ince kazı yapılmalı. Delilleri ortadan kaybeden, arkeologların ve antropologların olmadığı bir araştırma kabul edilemez" demişti.
Aynı zamanda başkanı olan Fincancı kazılar sonucunda DNA'lara ulaşmanın garantisinin olmadığını, ancak kepçeyle ezilen ve kırılan kemiklerden DNA tespiti yapılmasının büsbütün zor olduğunu belirtti.
Fincancı ayrıca şu açıklamayı yapmıştı: "Titizlikle çalışıldığında işlemler daha uzun soluklu oluyor ancak verilerin kaybolmasındansa sürenin uzaması daha doğru. Çünkü kazılarda dikkatli davranılmadığında kemikler ve diğer bulgular kaybolabiliyor." (AS)