*Tarım sahaları arasına kurulan jeotermal enerji santralı ve iletim hatları. (TMMOB Teknik Heyeti)
Türkiye'deki jeotermal santrallerin yüzde 85'i, birinci sınıf tarım alanı statüsündeki topraklarda kurulu.
Aydın Tabipler Odasının açıklamalarına göre, 2007’de çıkarılan Jeotermal Yasası ile Aydın topraklarının yüzde 80’i jeotermal santrallerin kullanımına açıldı. Şu anda Türkiye’de üretimde olan tüm jeotermal santrallerin yüzde 85’i Aydın’da yer alıyor. Türkiye’de gelecekte yapılması düşünülen tüm jeotermal santrallerin yüzde 70’inin de Aydın’da yapılacağı belirtiliyor.
Jeotermal enerji kaynaklarının havaya verdiği kimyasalların doğaya ve insana zarar vermemesi için akışkanlardan enerji elde edildikten sonra su, toprak veya hava ile etkileşime girmeden mutlaka yer altına geri enjekte edilmesi gerekiyor. Uzmanlar, bu reenjeksiyon uygulanmadığı takdirde insana ve doğaya çok ciddi zararlar verebileceğini söylüyor.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) 2021’de JES’lerin çevresel etkilerini incelediği raporunda, havaya salınan gazların bölge halkını rahatsız etmesinin yanı sıra yanlış uygulamalardan en fazla zararı, Büyük Menderes Havzası civarında yetişen incir, zeytin ağaçları ve pamuk tarlaları ile Gediz Havzası’ndaki üzüm bağlarının görmüş olduğunu belirtti.
AYÇEP (Aydın Çevre Platformu) Genel Başkanı Mehmet Vergili‘ye göre jeotermal kanunlarına uygun işlem yapılmıyor.
Vergili şu bilgileri verdi:
“Jeotermallerin salmış olduğu zehirli akışkanlar, yerin altında ısı yapıyor ve yerin altındaki soğukluğu, nemi öldürüyor. Kazılmaya başladığında çıkan ağır metalli, hidrojen sülfürlü gazların tekrar 2200 metreye yani çıkarılan yere geri gönderilmesi gerekirken 300 - 400 metreye gönderiyorlar. Şirketler masraflı olduğu gerekçesiyle bunu uygulamıyor. Bu yüzden de yıllarca çıkarabilecekleri enerjiyi kısa sürede para kazanmak kaygısıyla yok ediyorlar. Çıkarılan zehirli akışkanların yüzde 40’ına yakın miktarını derelere, çaylara, nehirlere bırakıyorlar.”
Doğaya bırakılan zehirli akışkanların tarımda kuruluğa yol açtığını söyleyen Vergili, toprağın yüzeyine bırakılan zehirli gazların mineralli tatlı su kaynaklarını zehirlediği ve havada dolaşan hidrojen sülfür gazlarının da yağmur veya çiğ olarak düşmesiyle tuzluluk oranını arttırdığını belirtiyor. Bu durumda oluşan fazla potasyum sonucunda ise toprakta bitkinin yetişmediğini ve çoraklık olduğunu aktarıyor.
*Yanında JES kurulduktan sonra kurumaya başlayan zeytinlik. (TMMOB Teknik Heyeti)
Jeotermallerden kaynaklı ürün kaybının yaşandığını söyleyen Vergili, “Bu sene zeytin olmadı. Nedeni ise nisan ayında açan çiçekler asit yağmurlarında yıkandığı için zeytin çiçekleri meyveye dönüşemedi. Bu da zeytin fiyatlarına yansıdı. Geçen sene 85 TL olan zeytinyağı bu sene 300 TL oldu. İnsanlar sağlıklı zeytinyağı yiyemiyorlar, çakma zeytinyağları ortaya çıkmaya başladı” dedi. Bunun yanında ürün kaybıyla birlikte yapılan zamlardan sonra sahte ürünlerin piyasaya girdiğini söyledi.
Özellikle geçen yaz aylarında Aydın’da çok nem hissedildiğini belirten Vergili, bu sene incir üreticilerinin hasat zamanında beklenen mahsule kavuşamadığını belirtti. Vergili, “Üretici ‘30 bin ton incirim gelecek’ dediği yerde 2-3 bin ton incir hasadıyla çıkabildi. 110-120 bin ton incir rekoltesi beklenirken, 40-50 bin tonda kaldı. Bu durum da hem üreticiyi büyük zarara uğratırken hem de fiyatlardaki zamlara yansıdı” diye konuştu.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2019 yılında dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı ölüm oranının en yüksek olduğu il yüzde 47,2 ile Aydın olduğunu açıkladı.
Zeytin kanununa göre tarım arazilerinin 3 kilometre mesafesinde duman ve atık bırakan sanayi tesisinin yapılmasına izin verilmiyor. Aydın’da zeytin bahçelerinin içinde jeotermal santralleri kuruluyor. Jeotermal santrallerinin su kaynaklarına yakınlığı en az iki bin metre uzakta olması gerekirken Menderes Nehri’nin 5 metre mesafesinde kuruluyor. Bu jeotermal akışkanların sıcaklıkları 250 ile 300 derece arasında. Uzmanlar herhangi bir depremde ya da patlamada bütün canlıların yanma riskinin olduğunu da belirtiyor.
Çiftçi Görkem Tokatlı, aktif JES’lerin tarıma olan olumsuz etkisinin kısa vadede ölçülemeyeceğini belirterek, önümüzdeki on yıllarda net bir şekilde olumsuz etkilerinin ortaya çıkacağını söyledi.
*Yerleşim alanına kurulan JES iletim hattı. (TMMOB Teknik Heyeti)
Tokatlı, bölge toprağının mineral yapısının bozulması ve bu tesislerden çıkan gazların incir, üzüm gibi hava ve nem oranından etkilenen meyvelerin kalitesini olumsuz etkilediğinin açıkça görüldüğünü belirtti.
Bölge halkının jeotermal enerji kaynakları hakkında yeterince bilgilendirilmediğini söyleyen Tokatlı, “ Bölge halkı ve üreticiler bu konuda yeterli bilgiye sahip değil ve bu konudaki devlet politikaları da yetersiz. Geniş çaplı bir bilgilendirme ve halkı ikna etme çabası söz konusu değil” dedi.(MD/AÖ)