Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “İztuzu’nu teslim aldık” açıklamasının ardından İztuzu kumsalında nöbet tutan çevre hakları savunucuları mücadelelerini sürdürüyor.
Kumsalda direnişçilerle birlikte bulunan İztuzu Kumsalı’nı Kurtarma Platformu sözcülerinden Murat Demirci, bianet’e yaptığı değerlendirmede Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın dün yaptığı “İztuzu’nu teslim aldık” açıklamasının geçerli olmadığını, çünkü Bakanlığın dayanak olarak ortaya koyduğu mahkeme kararından sonra Ortaca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin aldığı 2014/569 ve 2014/570 esas numaralı ihtiyati tedbir kararlarının henüz Bakanlığa ulaşmadığını söyledi.
Bu kararların Bakanlığa ulaşmasının ardından muhtemelen yeni bir ihale yapılacağını düşündüklerini belirten Demirci, sözlerine şöyle devam etti:
“Plajın verildiği falan yok”
“Konuya ilişkin üç mahkeme kararı var. Bu üç kararın birincisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın dünkü açıklamasını dayandırdığı 22 Aralık 2014 tarihli mahkeme kararı. Bakanlık açıklamasında onun tarihini 29 Aralık olarak vermiştir. Çünkü kendilerine o tarihte ulaştı.
“Sonraki iki mahkeme kararı, ki bizim İztuzu'nda hiç bir şeye geçit vermememiz ve orada durmamızı dayanak olarak aldığımız kararlar da 25 Aralık tarihli Ortaca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin aldığı ihtiyati tedbir kararlarıdır.
“Şu an son durum, o ihtiyati tedbir kararlarından dolayı plajın DALÇEV'e verilmesi protokolünü durduran kararlardır. O nedenle de henüz plajın verildiği falan yok.
“Bakanlık dün açıklama yaptı ama demek ki Ortaca 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin aldığı ihtiyati tedbir kararları kendilerine ulaşmamış. Bir iki gün içinde yeni bir açıklama yapacaklarını ve kumsalın eski haline döneceğini umuyoruz.
“Özel şirket doğaya baskı demek”
“Bizim nihai isteğimiz, İztuzu kumsalının o veya bu şekilde doğasının bozulmaması. İsterseniz yapılaşma deyin, isterseniz çok fazla turistin gelmesi deyin, isterseniz mevcut tesislerin yetmemesi nedeniyle ilave baraka, yürüme yolları vs deyin bunların hepsi doğaya yapılan baskıdır.
“Bizim kaygımız şu oluyor: Siz orayı özel bir şirkete verdiğiniz zaman aslında siz doğaya baskı uyguluyorsunuz. Çünkü burayı alan kişi verdiği parayı çıkarmak için uğraşacak. Bunun için büfeyi büyütmek, iskele yapmak gibi ekstra talepleri olacak. Bunun çok örneği var.
“Belediyeyi neden tercih ediyoruz?”
“Bu noktada belediyeyi neden tercih ediyoruz? Çünkü kar amacı gütmüyor; kendi masraflarını çıkarması yeterli oluyor.
“O yüzden biz diyoruz ki, madem burayı para konusu yapıyorsunuz, hiç olmazsa özel sektöre vermeyin ve doğaya baskıyı artırmayın.
“Aksi takdirde özel şirketler için doğa falan önemli olmayacak. Bunu yılbaşından iki gün önce de gördük. Dalyan'da herkes İztuzu'na akşam 20.00'den sonra girmenin yasak olduğunu bilir. Ancak işletmeye talip olan ve orada çevreyi bozmayacağını iddia eden özel şirket bunu daha ilk anda bozdu.
“Olması gereken, bundan önce yapıldığı gibi kamu yararı gözetilerek belediyeye verilmesidir. Bu sadece İztuzu için değil, böylesine önemli doğal bölgelerin tümü için geçerli. Bu işin para konusu olmaması lazım. Ama Türkiye'de bunu böyle yapmıyorlar. Bakanlık illa buradan kira bedeli almak istiyor.
“Dalyanlıdan başkası koruyamaz”
“Son mahkeme kararları Bakanlığa ulaştıktan sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yeniden ihaleye çıkacak. Ama bu sefer daha doğru düzgün yapılacağını ümit ediyoruz. Önceden yapılan ihalenin tarihini bile açıklamamışlardı ve Ortaca Belediyesi ihaleye girememişti. Kaldı ki bu kadar önemli bir kumsalla ilgili ihalede şartname bile hazırlamamışlar.
“Özel Çevre Koruma Bölgesi yönetimindeyken işletmeler noktasında yerel yönetim tercih ediliyordu. Burayı Dalyanlıdan başkası koruyamaz. Onun için de eskiden ihaleye çıkma zorunluluğu yoktu ve kamu yararı denilerek yerel yönetime devrediliyordu.
“Onun için bu gibi doğal yerleri para konusu yapmayın, yerel yönetime bırakın diyoruz. Böyle bir karar alınana kadar da mücadelemiz devam edecek.” (EKN)