*Fotoğraf: İzmir Körfezi/ Pınar Tarcan/ bianet
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Denizli mitinginde "İzmir susuzdu bir zamanlar, suyu da ben DSİ ile getirdim" ifadelerini kullandı.
Erdoğan'ın bu açıklamayla ne demek istediğini Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) kurucusu ve Hukuk Komisyonu Üyesi Avukat Arif Ali Cangı ve İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu Üyesi Oya Otyıldız'a sorduk.
Erdoğan'ın "Su getirdik" ifadeleriyle kastettiğinin Manisa'da DSİ tarafından yapılan Gördes barajından İzmir'e yapılan aktarma olduğunu, bunun da baraj su tutmadığı için şu an işlevsiz olduğunu belirten Avukat Cangı, şöyle devam ediyor:
TIKLAYIN - İzmir'in Eski Belediye Başkanları
"Gördes'te delik var, su verilmiyor"
"Gördes barajı, İzmir'in su havzası içindeki Eldoradogold-Tüprag'a ait Efemçukuru Altın Madeni'nin hukuksuzluklara rağmen işletilmesi için Çamlı barajı yapımına izin verilmeyip sunulan alternatif" diyor.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da daha önce Erdoğan'ın benzer söylemlerine şöyle yanıt vermişti:
"Kastedilen Gördes Barajı'ndan İzmir'e su verilmiyor. Bundan sonra da verilmesi mümkün değil. Çünkü baraj delik çıktığı için su seviyesi yüzde 12'yi geçemiyor."
Avukat Cangı: Efemçukuru Madeni engelliyor
Haberekspres'te yayınlanan yazısında "Çamlı Barajı, İzsu'nun açıkladığı 2015-2019 döneminde yapılacaklar içinde yer alıyor ama gelin görün ki bir kazma vurulması dahi söz konusu değil. Neden mi? Efemçukuru Altın Madeni yüzünden" diyen Cangı, bianet'e yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"İzmir'in suyunun yüzde 40'a yakın bölümü Tahtalı barajından sağlanıyor, geri kalan da yeraltı kuyularından sağlanıyor.
"İzmir'in yüzeysel su kaynağı olan Tahtalı Barajı'nın koruma alanı sınırında olan Efemçukuru Altın Madeni 2000'li yılların başından beri İzmir'de tartışma konusu
"Efemçukuru Altın Madeni'nin çalıştığı sahadan çıkan derelerden oluşan Çamlı çayı var, o Çamlı çayı da Ege denizine kadar dökülüyor.
"Devlet Su İşleri, yıllar öncesinde Çamlı Çayı'nın üzerine baraj yapılmasını planlıyor ve bunun İzmir'in su ihtiyacını karşılayacağı düşüncesiyle. Daha sonra bu projesini İZSU'ya devrediyor.
"Bu baraj Yarımadaya yaklaşık 200-300 bin kişiye su sağlayacak bir baraj, o yüzden önemli, diğer yandan Çamlı barajı konumu itibariyle en az masrafla su sağlanacak bir su kaynağı. Bu nedenle İzmir'in su sorununu çözmek isteyenlerin önemsediği bir baraj. Ancak hem Çamlı Barajı, hem de altın madeni olmayacağından, 2000'li yılların başından beri Efemçukuru Altın Madeni yüzünden Çamlı Barajı yapılamıyor.
TIKLAYIN - AKP'nin İzmir'deki "Çılgın Projesi"ne Ret
"Altın madeni varolan su kaynaklarını da kirletiyor"
Cangı, "Gördes formülü İzmirlilerin hayrına bir şey değil. Gördes'ten su aktarıldı diye merkezi idare Çamlı barajına izin vermiyor" diyor ve ekliyor:
"Efemçukuru Altın Madenine ilişkin davalar devam ediyor. Devam eden davalarda madenin ağır metal kirliliği yarattığı tespit edildi. Sonuç olarak altın madeni yüzünden İzmir'in ihtiyacı olan Çamlı barajına izin verilmiyor bunun yerine başka bir havzadan su taşınmaya çalışılıyor.
"İzmir'in suyu ile ilgili tartışmanın özü budur, bu arada Efemçukuru Altın Madeni çalışmaya devam ediyor ve İzmir'in su havzası ağır metal kirliliği tehdidi ile karşı karşıya."
Gördes barajı ve İzmir hakkındaGördes barajı Tahtalı barajından sonra İzmir'e içme suyu sağlayacak en büyük yüzeysel su kaynağıdır. Manisa ilinde yer alan Gördes barajında 17 Ocak 2009 tarihi itibarıyla su tutulmaya başlanmıştır. Barajdan İzmir'e su getirecek boru hattının ilk 35,5 km 'lik bölümünün inşaatına 2009 yılı içinde DSİ'ce başlanmış, Eylül 2010 tarihi itibarıyla boru hattının bu bölümü tamamlanmıştır. *Kaynak: İzsu |
"İzmirli bilirkişiler duygusal, dışarıdan gelsin"
İzmir Tabip Odası Çevre Komisyonu Üyesi Oya Otyıldız ise dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve Kocaoğlu arasındaki 'arsenikli su' tartışmalarını hatırlattı.
İzmir'de, çam ağaçları ile kaplı Efemçukuru bölgesinde Euro Gold TÜPRAG'ın kapasitesini yılda 400 binden 600 bin tona çıkarmak isteyince gerçekleşen itiraz sonrası 2014'te bölgedeki bilirkişi incelemesinde su kaynaklarını etkileyen cıva, mangar, antimon maddelerinin bulunduğunu söyleyen Otyıldız, sonrasını şöyle anlattı:
"Bilirkişi ücretini vatandaşlar verdi"
"Fakat 'bilirkişiler İzmirli oldukları için duygusal davrandılar' denildi. 2017'de İzmir dışından bilirkişiler getirdiler. Ancak bu kişiler gerekli alet, edavatları olmadıkları için örnek alamadılar ve mahkeme bizim istediğimizi reddetti.
"Bir önceki incelemenin örnek alınmadan yapılması sebebiyle başvuru yaptık, kabul edildi. Keşif ücreti için 10 bin lira istendi, bunun 2 bin 500 lirasını İzmir Tabip Odası verdi, geri kalanını da imece usülü vatandaştan topladık. Şimdi bu süreci bekliyoruz." (PT)