Çılgın keman Nedim Nalbantoğlu ve genç yetenek Serdar Pazarcıoğlu icraya devam ediyorlar. İstanbul Sazendeleri konserinden sonra, bu küçük kafede yaptıkları doğaçlamayla dinleyenleri kendileriyle beraber çekiyorlar yeni bir serüvenin içine.
'Bir rast yapalım' diyor Nedim Nalbantoğlu, 'off bayılıyorum rasta' diyor Yinon Muallem.
Fulya Daşhan eşlik ediyor onlara, müthiş sesi ve yorumuyla. Nedim'den bir gazel yorumluyor, ilk defa duyduğum.
"Kaçırılmış tren" hissi
Tesadüfi değil buraya gelişimiz. Yinon Muallem'le röportaj yapmak niyetiyle konserden sonra buluşuyoruz ve röportaj sonrasında 'bir gidip bakalım' diyor. Besbelli çılgın kemanların iş başında olduğunu pek ala biliyor ve canı gönülden istiyor bendiriyle eşlik etmeyi.
Ve ben yine son yıllarda yoğunlaşan yabancı bir duyguyla karşılaşıyorum; pişmanlık ve biraz da imrenme diyelim kıskanma dememek için.
Hele de gerçekten iyi bir müzik duyduğum, iyi bir ses dinlediğim zamanlarda artan, bir enstrüman çalmak için 'kaçırılmış tren' hissini ancak müzikten aldığım keyifle dengeleyebiliyorum.
İsrailli, Iraklı ve İranlı birarada
Gelelim Yinon Muallem'e. Onu ilk defa İranlı müzisyen Zhubin Khalor, Iraklı Muhammed Alnuma ve Hindistanlı Sujat Dev ile Pera Fesitvali kapsamında verdiği konserde dinledim.
İsrailli genç müzisyenin İranlı ve Iraklı sanatçılarla aynı sahneyi paylaşırkenki mutluluğu yüzünden okunuyordu. Sanatçılar arasındaki sinerji müzikle iç içe geçerek sahneden dinleyenlere akıyordu, dersem abartmış olmam.
Bu konserin sıradışılığı her tarafından belli oluyordu, kaç İsrailli'ye nasipti İranlı ve Iraklı sanatçılarla aynı sahneyi paylaşmak?
İstanbul'da enstrüman almak isteyince
Yaz sonu Galata Kuledibi'nde gerçekleştirilen Avrupa Yahudi Festivali'ndeki konserini kaçırdığım Yinon Muallem'in, bu hafta içinde İstanbul Sazendeleri ile de bir konser verdiğini öğrenince fırsatı değerlendirip bir sohbet edelim istedim.
Afrika davulları; kanjira, udu gibi enstrümanlardan Ortadoğulu enstrümanlara; def, darbuka, İran zarbı, bendir derken nasıl Yurdal Tokcan'dan ud öğrenmeye karar vermişi Muallem?
Bıraksak tesadüflere hayatı, hayat kendi yolunu daha kolay bulur diyesi geliyor insanın. Yedi yıl önce turist olarak gelmişti İstanbul'a, İsrail'deki Türkiye kökenli Yahudi bir arkadaşının tavsiyesi üzerine gelip enstrüman almak istemişti.
Ve şimdi üç senedir İstanbul'da
"İlk geldiğimde çok etkilendim bu şehirden. İsrail'e döndüğümde Türk müziği dinlemeye başladım. Ve ud çalmaya başladım kendi kendime, Yurdal'ın çaldığı ud taksimini dinledim CD'den ve çok etkilendim. Bunun üzerine telefonunu bulup, kendisiyle bağlantı kurdum. Çok şaşırmıştı...
"Kimsin, beni nerden buldun diyordu. Ben de müziğini beğendiğimi ve ders almak istediğimi söyledim. Önce bir hafta gelip ders aldım, üç dört ay sonra tekrar gelip tekrar devam ettim. Sonra arkadaş olduk, onu İsrail'de birlikte konser vermeye davet ettim. 'Cafe İstanbul' konserlerini verdik onunla."
Daha sonra 2003 yılında çıkaracağı ilk albümü Değişen Anlar'ın Türk müziğinden çokça etkilendiğini ve bu nedenle Türkiye'de doldurulması gerektiğine karar verip 2002 Eylül'ünde İstanbul'a geliyor ve geliş o geliş.
Üç senedir İstanbul'da bir İsrailli müzisyen olarak klasik Türk müziği, Sufi müzik, İran'dan Hindistan'a, Akdeniz ezgilerine, Yahudi müziğine, geniş bir yelpazede çalışmalarını sürdürüyor.
Peki İstanbul'da müzik yapmak neler sağlıyor ona?
"Bir taraftan İstanbul bana çok özel olanaklar tanıdı. En iyi sanatçılarla çalışma imkanı verdi, İstanbul Sazendeleri gibi, Tekfen Filarmoni Orkestrası gibi, İranlı ve Iraklı sanatçılarla verdiğim konser gibi, İsrail'de yapamayacağım şeyler.
"Öte yandan, benim kendi çalışmalarım var. İki CD'im var, 2003 yılında Değişen Anları burada, Klezmer For Sultan'ı Almanya'da çıkardım. Ciddi bir mücadele vermem gerekti burada tanınabilmek, yer edinebilmek için. Çok kolay olmadı kendi çalışmalarımı kabul ettirmem."
"Yabancı" olarak Türk sanat müziği yapmak
İngilizce sürdürdüğümüz konuşmanın bir yerinde "yabancı" diyor Türkçe'yle.
"Yabancı olmak her zaman kolay değil. Hem yabancı hem de Türkiye'de Türk müziği alanında buralı sanatçıların alanına girdiğini düşünenlerin rahatsızlıkları var. Olumlu tarafı ise yine aynı nedenlerden dolayı özel bir konumda bulunmam. Başlangıçta böyle bir etkisi olacağını düşünmemiştim, İsrailli olarak Türkiye'de olmak, Türk müziği icra etmek bir şekilde özel bir konum oluşturdu."
İstanbul'un bir diğer özelliği de Muallem'in müziğine Yidiş, Ladino, Klezmer* müziğinin İstanbul'da girmiş olması.
"Yaz sonunda Yahudi festivalinde bir konser verdim, bütün parçalar Yidiş, Ladino ve Klezmer müzikleriydi. Bu benim için de çok yeni bir şey. Ben burada keşfetmeye başladım bu türleri."
Tabii bunu söyleyince bu defa İsrail'deyken ne çaldığını merak ediyorum.
Evde darbukayı keşfedince
"Klezmer ya da Yahudi müzikleri çalmıyordum öncelikle. Farklı gruplarla etnik müzikler yapıyorduk Hint, Balkan, Türk ve Akdeniz müziklerinden etkileniyorduk daha çok."
Muallem, Iraklı Yahudi bir aileden geliyor. Çocukluğunda evde ailesinin hem Arapça hem İbranice konuştuğunu ama kendisinin Arapça öğrenmediğini, bu dili duymak istemediğini söylüyor başlangıçta.
Hatta okulda Fransızca ya da Arapça'yı seçmesi gerektiğinde Fransızca'yı seçiyor. Fakat Fransızcayı da öğrenemiyor, çünkü derslere girmiyor. Konuşmasını öğrenmediği Arapça'yı, daha sonra müzik aletlerini çalmasını öğrenerek hissetmeyi öğreniyor Muallem.
Evdeki darbukayı keşfetmesi hayatını bugüne dek belirleyen bir şey olarak çıkıyor karşısına. "Belki çocukluğumuzda utanıyoruz, sosyal baskılar var ama yaş ilerledikçe benim gibi bu yöne yönelebiliyor insan," diyor.
Tepkiler sıcak
Bu müziğe İsrailli ve Türkiyeli dinleyicilerin tepkisi nasıl diye soruyorum.
"Türkiye'de ve İsrail'de konserler veriyorum. Kudüs'te geçtiğimiz hafta biri Yurdal Tokcan ile diğeri İstanbul Sazendeleri ve Hafız Halil Necipgülü ile olmak üzere iki konser verdik.
"Dinleyicinin müziğe tepkisi çok sıcak. Türkiye'deki gibi etnik müziğe, yerel türlere ilgi duyan bir kitle var. Yine de bir fark var tabii. Türkiye'deki dinleyicinin kulağının daha eğitimli olduğunu söyleyebiliriz, çünkü bir klasik Türk müziği geleneği var. Daha fazla saygı da var bu müziğe burada."
Sınırsız, politikası dil: Müzik
İsrailli bir sanatçıyla konuşurken Filistin'den bahsetmemek mümkün değil. Aklıma yönetmen Eran Riklis'in İsrail ve Filistinli sanatçıların nasıl birbirlerinden bihaber olduklarını söylemesi, birlikte yapılan çalışmaların azlığından şikayet etmesi geliyor.
Muallem de aynı şeyi söylüyor: "Benim de Filistinli bir sanatçıyla konser verme şansım hiç olmadı."
Bu tür projelerin barış sürecine katkıda bulunup bulunmayacağı üzerine konuşuyoruz. "O kadar naif değilim" diyor.
"Fakat sorunlu ülkeler arasında gerçekleştirilen her türlü ortak proje iyi etkiler yaratıyor. Bu iyi etki ne kadar yaygınlaşabiliyor onu bilmiyorum. Böyle projeler benim kalbimi fethediyor, beraber çaldığım sanatçınınkini de ve muhtemelen dinleyenlerin kalbini de.
"Ama bu kadar, belki bu da yeterli. Politikayla ilgilenmiyorum ama İranlı, Iraklı, Suriyeli sanatçılarla çaldığım zaman kendimi çok daha iyi hissediyorum, gurur duyuyorum.Çünkü müzik yakınlaşmamızı; sınırları, politikası olmayan bir dili konuşmamızı sağlıyor."
Şehrin enerjisi çok güçlü
Şu aralar çok ilgilendiğim, İstanbul'da yaşayanların İstanbul'u nasıl algıladıkları. Sen de, "Orhan Pamuk gibi hüzünlü mü buluyorsun" diyorum.
"Şehrin çok güçlü bir enerjisi var. Çok renkli. Çok fazla kontrast görüyorum. Geldiğimde bu kadar kalacağımı bilmiyordum. Birkaç ay kalıp gideceğimi düşünüyordum.
"Yeni ve eski, doğu ve batı, zengin ve fakir, sakin ve çılgın, sessiz ve çok gürültülü. Sokağa çıkarsın ve neler göreceğini neler olacağını bilemezsin. Eğer kafan ve yüreğin açıksa..."
Sıra Hindstan'da
Yeniden müziğe dönersek, Muallem klasik arp sanatçısı Şirin Pancaroğlu'yla bir proje yürütüyor şu günlerde.
"Klasik Türk müziğiyle, Sufi müzikle ilgisi olmayan bir iş. Ne olur bilmiyorum ama her ne olursa olsun benim için doğru olacağını biliyorum."
Son olarak bir de önümüzdeki aylarda Hindistan'a gidip Hint vurmalı çalgılarını çalmayı öğrenmek istediğini söylüyor.
Dönüşünde bambaşka rüzgarlarda esen bir Yinon Muallem dinleme ihtimalimizi göz önünde bulundurarak, Hindistan öncesi müzisyeni dinlemek isteyenlerin 15 Aralık'ta Kadıköy Oyun Atölye'sinde saat 20:30'da Yinon Muallem Ensemble ile bir konser vereceğini söyleyelim. (TS/BA)
*Klezmer müziği, 1850'lerden sonra orta ve doğu Avrupa halklarının folklorik ezgileriyle Yahudi müzikal geleneklerini bir araya gelmesiyle ortaya çıkan 1915'den sonra Amerika'da cazla beslenen, Yidiş tiyatrosunun ve Eşkenazi folklorunun özelliklerini taşıyan müzik türü. (TS)