Geçtiğimiz Cumartesi günü (19 Şubat) Taksim Hill Otel'de gerçekleşen sempozyuma, Irak, ABD, İsrail ve Fransa'dan konuşmacıların yanı sıra Türkiye'den de çok sayıda yazar, sanatçı sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve savaş karşıtı destek verdi.
Sempozyum iki oturum halinde gerçekleşti.
Moderatörlüğünü Yıldız Önen'in yaptığı "Irak'ta İşgale Son, ABD'nin Ortadoğu Politikaları" başlıklı oturumda Filistinli mahkumları İsrail mahkemeleri önünde savunan insan hakları avukatı Sahar Franses, Fransa'dan akademisyen, savaş karşıtı eylemci ve Le Monde Diplomatique yazarı Gilber Achcar, gazeteciler Nuray Mert, Nevin Sungur ve Mete Çubukçu birer sunum yaptı.
Moderatörlüğünü Sosyal Demokrasi Vakfı Başkanı Aydın Cıngı'nın yaptığı "Küresel Barış, Küresel Adalet 2005'te Barışı Nasıl Kazanacağız" başlıklı ikinci oturumda ise, ABD'deki Asker Anneleri Konuşuyor örgütünden, oğlu halen Irak'ta asker olarak bulunan, savaş karşıtı eylemci Dr. Anne Roesler, Iraklı akademisyen ve Irak Öğretim Görevlileri Birliği temsilcisi İsam El-Rawi, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Genel Başkanı Mehmet Soğancı, ressam Mehmet Güleryüz ve gazeteci Murat Çelikkan sunum yaptılar.
Buluşmanın 1. forumunun açılışında söz alan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Başkanı Sami Evren, tüm savaş karşıtlarına 19 Mart'ta Kadıköy'de yapılacak olan eyleme katılma çağrısı yaptı.
Türkiye'de savaş karşıtlarının 1 Mart 2003 günü gösterdikleri iradeyle tezkerenin meclisten geçirilmesini, işgale taraf olunmasını engelleme adına büyük bir başarı kazandıklarını hatırlatan Evren, 19 Mart'taki eylemin kitleselliği ölçüsünde başarı kazanacağını vurguladı.
Achcar: "ABD'nin ikiyüzlülüğü ifşa edilmeli"
Gilbert Achcar, "Amerika'nın dünyanın her yerine demokrasi götürme iddiasının ikiyüzlülüğünü görmek için Afganistan'da ve Irak'ta neler olup bittiğine bakmak, Kafkasya, Azerbaycan, Kırgızistan'daki despotik, ancak ABD'nin yeni müttefiki rejimlere yatırılan dolarları görmek yeterlidir" dedi.
Achcar, dünyanın en baskıcı yönetimlerinden biri olan Suudi Arabistan Krallığı'yla yakın ilişkileri olan ABD'nin Venezülla'daki Chavez hükümetiyle çatışmasını örnek göstererek, "ABD'nin tüm dünyada demokrasi mücadelesi verme sözleri bu anlamda çok komik bir ideolojik söylemdir" dedi.
Achcar'a göre, savaş karşıtı hareketin bugün en büyük sorumluluğu, bölgedeki kontrolünü elinden geldiği kadar uzun süre sürdürmek isteyen işgal güçlerine
"İşgale hemen son verin" diyebilmek.
Achcar, bunun için savaş karşıtı hareketin Mart 2003'te kazandığı ivmeye yeniden yükseltilmesi ve bu ivmeyi uzun soluklu bir mücadeleye dönüştürebilmesi gerektiğini vurguladı:
"19 Mart'ta Irak işgaline karşı düzenlenecek büyük uluslararası eylem bu hareketin yeniden güç kazanması için önemli bir adım."
İstanbul Tabip Odası Başkanı Gencay Gürsoy'un "İşgal güçleri çekildiği takdirde Irak'ta kaos hakim olur anlayışı savaş karşıtı hareketin güçlenmesinin önünde bir engel midir?" sorusuna Achcar şöyle cevap verdi:
"'Askerler güvenliği sağlayana kadar orada kalmalıdır yaklaşımının hiçbir gerçek dayanağı yok. Bölgede ortaya çıkan kaos, güvensizlik, istikrarsızlık ve barbarlık ortamının ana nedeni yaşanan işgaldir. Irak halkı, kendi ülkelerindeki güvenlik durumunu Amerikan ve İngiliz işgaline son verilmesi halinde çok daha iyi sağlayabilir".
Achcar, Ocak 2004'te Irak'ta yapılan İşgal karşıtı gösteriler sonrasında bir seçim kararı alındığını, seçim tarihi belirlendiğini hatırlatarak, "Bölgede seçimlerin gecikmesinin temel nedeni ABD'nin tutumudur. Bir yıl önce ya da işgalden önceki birkaç ay içinde seçimler yapılabilseydi daha fazla katımlı, daha meşru bir seçim yapılabilirdi."
Francis: "Filistin'de baskı sürüyor"
Sarah Francis, Filistinlilerin yaşamakta oldukları sorunları ele aldığı konuşmasında Yaser Arafat'ın ölümünden sonraki süreçte Şaron ve Abbas'ın el sıkışmasıyla ihtilafın azaldığını ancak durumda bir iyileşme görülmediğini ifade etti.
"Artırılan kontrol noktalarıyla, baskınlarla Filistinlilerin hayatı kontrol ediliyor" diyen Francis yaşanılan tecriti şöyle anlattı:
"630 kilometre uzunluğunda, 8 metre yüksekliğinde, çoğu zaman elektrikli teller ve devriyelerle kontrol edilen duvarı topraklarımızı çalmanın bir yolu olarak görüyoruz. Duvarın içine aldığı Filistin yerleşimlerinde insanlar bir kafeste yaşıyor gibi, askerler kapıyı açmazsa en temel ihtiyaçlar karşılanamıyor".
Francis, İsrail yönetiminin toprakları ilhak etmek istediğini ancak bu topraklar üzerinde yaşayan Filistinli insanları istemediğini belirtiyor.
Bu tutum nedeniyle bölgede yaşayan Filistinliler için ayrı yollar ayrı geçitler inşa ediliyor. Francis bu durumu "tam bir apartheid örneği" olarak değerlendirdi.
Francis, uluslararası kamuoyunda hiç tartışılmayan bir konu olduğunu belirterek mülteciler ve tutuklular sorununa dikkat çekti.
Resmi belgelerde 500 olarak ifade edilen İsrail zindanlarındaki Filistinli tutuklu sayısının 8 bine yakın olduğunu belirtiyor. Ayrıca 4 bin Filistinlinin bugün Lübnan ve Suriye'de inanılmaz koşullarda yaşamak zorunda bırakıldığını ifade ediyor.
İsrail politikalarının temel amacının ekonomik bağımsızlığını kazanmış, kurumsallaşmış bir Filistin Devleti'nin kurulmasını önlemek diyen Francis, uluslar arası camianın İsrail'e ekonomik ve kültürel ambargo uygulayarak mücadelelerine destek verilmesini istedi.
Çelikkan: "Asgari müşterek, işgale son"
Gazeteci Murat Çelikkan da yaptığı konuşmaya "Bu günlerde gazetelere ve televizyon haber ve programlarına bakarsak, Irak'ın işgali ve Irak'ta yapılan seçimler nedeniyle neredeyse emperyalizmin iyi yanlarını tartışacağız. Ayrıca düzen tutmaz dünyaya polislik yapacak güçlü bir imparatorluğa çok ihtiyacımız olduğuna kendimizi inandıracağız. Yani bizden istenen ırza geçmenin iyi yanlarını tartışmamız" diyerek başladı.
"Bu gün dünyada tek kutuplu bir askeri hegemonya var" diyen Çelikkan "Ve dünyanın, topraklarını ABD çıkarları ve uluslararası şirketlere açmakta direnen ülkeler ABD füzeleri ile IMF'nin çek defteri ararsına sıkışmış vaziyette. Artık petrol ve doğal kaynaklara sahip olmak neredeyse bir lanet!" diye devam etti:
"Kaynaklarını kendi iradeleriyle şirket düzenine teslim etmek istemeyenler için Bush'un füzeleri 'demokrasi'yi götürmek ve serbest piyasa ekonomisini sağlamak üzere hazır bekliyor. Ama ABD ve Britanya'nın işgal güçleriyle G(, DTÖ, IMF ve Dünya Bankası arasında yakın bir ilişki var. Hedef neoliberal bir egemenlik kurabilmek".
Terör söyleminin halkları korkutmak, militarize etmek için kullanıldığının altını çizen Çelikkan "Bu da yetmedi mi? Sıcak para politikaları, sermaye kaçışları, banka iflasları, borsa oyunlarıyla ekonomik çöküntüyü devreye sokmak alışıldık yöntemler.Irak'ta hem demokrasiyi hem de Irak'ı yeniden kimler inşa ediyor? Iraklılar mı? Hayır!" dedi.
Amerika'nın eski Dışişleri Bakanlarından George Schulz'un Irak'ın Kurulması Komitesi üyesi olduğunu hatırlatan Çelikkan, "Aynı zamanda dünyanın büyük devlerinden Bechtelsman Grubunun da yönetim Kurulu üyesi. Bechtelsman sadece 2003 yılında Irak'ta 680 milyon dolarlık ihale aldı. Bush yönetiminin savunma grubunda yer alan 30 kişiden en az 9'unun 2001 ve 2002 76 milyar dolar askeri ihale alan şirketlerle ilişki de olduğu ABD'de açıklandı" dedi.
"Irak'ta yapılan seçimler Irak'ın bütünlüğüne yönelik mi? Hayır, dünyada giderek yalnızlaşan ABD'nin batı dünyası ile bütünleşmesine yönelik. ABD'nin Irak için demokrasiden anladığı yeni bir elit yaratarak, onları fonlarla beslemek, silahlandırmak ve tabii ki borçlandırmak. Onlardan ülkelerini uluslararası şirketler için güvenli hale getirmelerini istemek. Küreselleşmenin formülü bu!
Bunun bedelini ise sadece işgal altındaki halklar ödemiyor. Afrika'da AIDS'den ölen milyonlar, Güney Asya'da felaketzedeler ve dünyanın yoksulları da ödüyor.
Barış sözcüğüyle hep netameli bir ilişkim oldu. Haksızlığa karşı direnenlere 'Barış' çağrısı yapmayı her zaman ayıp buldum. Ancak bu gün Barış isterken barışla birlikte adalet de istiyoruz. Adalet ile tamamlanmayan bir barıştan söz etmemiz mümkün değil!".
"Dünyanın dört bir yanında barış ve adalet isteyenler, eşitlikten yana, özgürlükten yana, dayanışma ve çokkültürlülükten yana, çevreden yana olduklarını dile getiriyorlar" diyen Çelikkan, "Bu gün hepimiz bir asgari müşterekte birleşmiş durumdayız. Irak'ta İşgale Son!" diye ekledi.
Savaşa karşı mücadelenin derinleşmesi ve müşterekleşmesi gerektiğini vurgulayan Çelikkan'a göre "Güney ülkelerinin dış borçlarının silinmesi için, ABD'de savaşa son verilmesini isteyen Asker ailelerinin ve barış yanlılarının desteklenmesi, İsrail'in Refusniklerinin yanında olunması, Filistin halkının uğradığı baskı ve katliamın durdurulması, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesine karşı direnişi, Kadın hareketlerinin desteklenmesi, farklı cinsel tercihleri olanların ayrımcılığa uğramaması için mücadele edilmesi, Ortadoğu ülkelerinde demokratik oluşumlarla dayanışma içinde olmak bu mücadelenin tamamlayıcı ve vazgeçilmez unsurları. Evet Irak'taki direniş kadar ABD'de barış için direnenlerin desteklenmesi önemli".
Çelikkan, Türkiye'nin bütün bunlara ek olarak Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulmak zorunda olduğunu ve ABD üslerindeki nükleer silahların da hedeflenmesi gerektiğini söyledi.
Çelikkan konuşmasını şöyle bitirdi:
"Bu gün görev Irak'taki işgalle SEKA'da direnen işçilere polis saldırısının bağlantısını gözler önüne serebilmektir. Sözlerimi Yazar Arundati Roy'un Dünya Sosyal Forumu'nda yaptığı çağrı ile bitirmek istiyorum: 'Gelin, gerçekten küçücük bir şeyle başlayalım. Mesele Irak'ta işgale karşı yürütülen direnişi desteklemek, yahut da direnişi gerçekte kimlerin oluşturduğunu tartışmak değil. Biz, işgale karşı küresel direnişin kendisi olmalıyız."
Mert: "Soldan bakmak lazım"
Nuray Mert, "Türkiye'de anti-amerikanizmin çok yükseldiğine dair söylemlerin ötesinde ona karşı tepkilerin cılızlığının yarattığı zehirli bir ortam var. Geldiğimiz noktada en tehlikeli ve trajik olan bu tepkinin cılızlığı" dedi.
"80'lerden sonra mevcut dünya düzenine karşı hiçbir şey yapılamayacağı kanaati hasıl oldu" diyen Mert:
"Olanlar, 'iktidarlar, büyük çıkarlar hep böyledir' kanıksamasıyla meşrulaştırıldı. Sol söylemlerin hükmen mağlup sayılması, geri çekilmesi/çektirilmesi bunun önemli nedenlerinden biri. Sol perspektiften dünyaya bakmak lazım, Şimdiye kadar söylediklerini beğenmeseniz de bu pencerenin açık durması lazım; çünkü solun yokluğunda dünya 'sahipsiz bir köy' haline gelmiştir".
Mete Çubukçu: "Irak ve Filistin'de barış yakın görünmüyor"
Mete Çubukçu, sorunun salt ABD karşıtı olmak değil oradaki hegemon emperyalist güce, antikapitalist bir ruhla karşı durmak olduğunu belirterek, "Adaletin olmadığı yerde barış olmaz, bu nedenle Irak ve Filistin'de uzun ömürlü barışların kurulması yakın görünmüyor" dedi.
"Irak'ta seçimler üzerinden yapılan demokrasi tartışması ve direnişin karakteri üzerinden yapılan tartışma 'işgal'i gölgeliyor. Böyle bir tartışma ortamında işgal sıradanlaştırılıyor" diyen Çubukçu şöyle devam etti:
"Suriye ve İran üzerinden aynı filmi yeniden izleyecekmişiz gibi geliyor Lübnan'daki suikastte kimin öldürdüğünden çok, suikastı ne gibi sonuçlar doğurduğu önemli. Arap medyası da dahil olmak üzere uluslar arası kamuoyunda Suriye suçlu ilan edildi, olumsuz imajı pekiştirildi."
Mehmet Güleryüz: Irak'ta savaşa son değil her yerde savaşa son
Mehmet Güleryüz de konuşmasında yaşanılanlardan sanatçı olarak duyduğu rahatsızlığı dile getirerek, "Türkiye'de yüzde 85 ABD karşıtlığından bahsediliyor bu karşıtlık aslında vahşete olan tepkidir. Irak'ta savaşa son değil her yerde savaşa son " dedi.
Dünyada vahşetlerin birbiri ardına yaşandığını ve bununla birlikte inanılmaz bir silme sisteminin çalıştırıldığını söyleyen Güleryüz, "Bu kadar acı birikimine ve silme sistemine karşı hafızamızı güçlü tutmalıyız. Öncelikli düşünmemiz gereken vahşetin önüne nasıl geçeceğimiz olmalı" diye konuştu.
Dünyanın hızla silahlanmasının ve toplumdaki şiddet eğiliminin artmasının kendisini korkuttuğunu dile getiren Güleryüz "Ben 14 aylık torunumun yarının askeri olmasını istemiyorum." dedi.
Sempozyumda söz alan Türkiye Sakatlar Derneği Başkanı Yılmaz Demirel, "110 bin kişi öldürüldü. Bu sayının 5-10 katı insan ise sakat bırakıldı. İşgalciler geri çekildiğinde arkalarında bir de 'insan enkazı' bırakıyorlar" dedi.
Konuşmacılardan NTV muhabiri Nevin Sungur, Amerika'da ve Irak'ta kaldığı sürelerde gözlemlediklerini, yaşadıklarını katılımcılara aktardı.(GS/KÖ/EÜ)